Sahafların tozlu raflarını kurcalamak her vakit ciğerlerindeki oksijenini tazelemiştir insanların. Çok değerli bir dostumun, bir sahafın tozlu raflarından çekerek ciğerlerini ve ruhunu tazelediği kitapla, ben de zihnimi ve ruhumu tazeledim. Yazarı Sahaflar Şeyhi olarak tanıdığımız merhum Muzaffer Ozak. Kitap ise Aşk Yolu Vuslat Tariki.

Kitapta muhabbet, aşk, devran, şeriat, zikir ve musiki konuları hakkında bilgiler aktaran Muzaffer efendi ayrıca nefsin sıfatları, mürşide yapılacak riâyet hakkında bilinmesi ve bellenmesi lazım olan bazı vazifeleri, müride taraf-ı ilahiden ihsan buyrulan mertebeleri, Allahu Teala'nın ve Raul-ü Mücteba'nın sevmediği sıfatları anlatıyor.

Kitabın önsözünde Muzaffer Efendinin aktardığı hatıra ise kitabın zuhurat sebebi: Muzaffer Ozak Efendi 1978 yılının Şubat ayı başında, yirmi iki talebesiyle beraber Almanya'da bir geleneksel sanat festivaline katılır ve orada Halveti âyin-i şerifi icra ettirir. Bin beş yüz kişilik opera binası tıklım tıklım dolar ve birçok kişi dışarıda kalır. Tevhid'e susamış bu büyük kalabalık Muzaffer Efendi ve talebelerine iştirak etmek suretiyle bu susuzluklarını gidermeye çalışır. Kendisi için, "Ben, fakir bir Müslüman ve bir şeyhim. Allah diyen herkesi meclisime kabul eder, Allah derim ve Allah dedirtirim." diyen Muzaffer Efendi, ırk, renk ve cins farkı gözetmeksizin Lâ İlâhe İllallah demiş ve bu koca kalabalığa âyin-i şerif ile kelime-i tevhit çektirir. Bu seyahat ve sonrasında Avrupa'nın farklı şehirlerini gezen ve oradan Amerika'ya geçen Muzaffer Efendi âyin-i şerife olan büyük ilgiyi “Avrupa halkına bizleri bu derece parlak gösteren kendi hünerimiz değil, Tevhid'in ve Zikrullah meclislerinin nurlarıdır..." sözleriyle belirtmiş.

Bu seyahati sırasında Amerika'da karşılaştığı bir Türk gencinin Muzaffer Efendi hazretlerine, “devran ve musiki haramdır” diyerek çıkışması kitabın en özel bölümlerinden biri. Muzaffer Efendi hazretleri bunun üzerine o gençten Kevser suresini okumasını rica eder. Genç, mahrec-i hurufatın hakkını vererek “musiki dinde haramdır” dediği halde Uşak makamında Kevser suresini okumuştur. Bunun üzerine Muzaffer Efendi, dinde musikinin değil, teganninin haram olduğunu vurgulamıştır.

Asıl muhabbet Muhabbet-i Hakiki’dir

Sahaflar şeyhi Ozak Efendi kitabında ilk olarak muhabbet kavramını ele alır. “Ben gizli bir hazineydim. Bilinmekliği istedim. Onun için mahlukatı yarattım” hadis-i kutsisi gereği, bütün kainatın, mevcudat ve mahlukatın muhabbet üzere kurulmuş ve yaratılmış olduğunu söyler. Muhabbetin sevmek ve karşılıklı sevişmek demek olduğunu vurgular ve maddi muhabbetin başlıca üç kısım tezahürü olduğunu söyler. İlk kısım muhabbet, haddi zatında kişinin malik bulundu sıfat ve hasetlere muhabbetidir. İkinci kısım muhabbet, kişinin yalnız ihtiyaç bulunduğu zamanda sevdiğini arayıp sormasıdır. Bu muhabbet özünde iki yüzlülük ve pragmatisttir. Üçüncü kısım muhabbet ise seven sevdiğine yaklaşmak istedikçe, sevilenin salgın bir hastalıktan kaçarcasına sevenden kaçmasıdır.

Bu üç kısım maddi muhabbetin içinde Muzaffer efendiye göre gizli ve aşikar dünya menfaati vardır. Asıl muhabbet Muhabbet-i Hakiki’dir. Bu muhabbet Allah’ın istediği muhabbettir. Hiçbir sebep ve vesile ile zail olmadan, karşılık ve menfaat gözetilmeksizin beslenen muhabbettir. İşte bu muhabbete Hubbu Fillah denir. Bu yalnızca Allah için sevmektir. Bu muhabbetin tezahürleri Hz. Zekeriya’nın testere ile biçilmesi, Hz. Yahya’nın parçalattırılması, Hz. İbrahim’in ateşe atılması, Hz. Musa’nın anasından ayırılıp Nil nehrine salınması… Habib-i Edibi Zişan’ın mübarek dişinin kırılmasıdır. Muzaffer Efendi muhabbetin alâmetini ise sevdiğini kimseye şikayet etmemek, sevdiğinin naz ve niyazına sabır göstermek ve sevdiğinin niyazını seve seve yerine getirmek olarak tarif eder. Muhabbi sadıkın alâmeti ise sevdiğini kırmamaktır.

Muzaffer efendi hazretleri muhabbet bahsinden sonra aşk bahsine değinir. Sahaflar Şeyhi, muhabbet hâletinin kalbe yerleşerek şiddetlenmesine Sultan-ı Aşk der. Âşıkın nesi varsa maşuka fedadır kaidesini tam ve eksiksiz olarak yerine getirenler ise âşıktır. Âşıkta gayyuriyet sıfatı vardır. Ancak bu kıskançlık demek değildir. Kıskançlık sıfatı nakıs olanda zuhur eder, gayyuriyet ise kâmil olanda yani âşıkta zuhur eder. Muzaffer efendi bu konuda şöyle buyurur: “Gayyuriyet sıfatı makbul ve memduh bir sıfattır. Bu sıfat Allahu tealâ ve tekaddes hazretlerinde Kemal sıfatıdır ve Habib-i edibini bu sıfatla terbiye ederek sıfatlandırmıştır.” Muzaffer Efendi aşk-ı hakikiyi bulmanın aşk-ı mecaziden geçmeden olmayacağını söyler. Aşk-ı mecazi aşk-i hakikiye geçmek için bir vasıtadır.

Muzaffer Efendi Allahu Teala’ya yaklaşmanın en kısa yolunun da zikir olduğunu aktarır

Muzaffer Efendi gerek muhabbet gerekse aşk kavramlarını bu denli derinlemesine inceleyerek, ibadetin temel dayanak noktalarının Allah’a olan muhabbet ve aşk olduğunu işaret ediyor. Bu sebeple aşk bahsi içinde devran ve zikir konularına da değinir. “Aşksız ibadetin sevabı olmaz” diyen Muzaffer efendi, “dervişi derviş yapan üç harf ile beş noktadır” buyurarak aşka işaret eder. Devranın Allah aşkı ile Allah aşkı için yapıldığını belirtir. Devranın yanı sıra aşk hali zikir de ifa olunur. Muzaffer Efendi Allahu Teala’ya yaklaşmanın en kısa yolunun da zikir olduğunu aktarır. Bu aktarım Hz. Ali tarafından bildirilmiştir.

Muzaffer efendi bu olayı kitabında şu şekilde anlatır: Hz. Ali’nin “Ya Rasulallah! Rabbimi nasıl zikredeyim?” sorusu üzerine Rasulullah (s.a.v), “ Ya Ali… Gözlerini yum ve sus!... Ben üç kere zikredeyim, sen benden işit ve dinle, sonra sen üç kere zikret, ben dinleyeyim” buyurduktan sonra Şah-ı Risalet efendimiz mübarek gözlerini yumarak üç kere zikrin efdali olan kelime-i tevhidi La İlahe İllallah ism-i celilini tekrarladılar. Zikrederken, sağ taraflarına La İlahe diyor ve daha sonra mübarek başlarını sol yanlarına, kalb-i münevverlerine çeviriyor ve İllallah ile tamamlıyorlardı. Mübarek gözleri yumulmuş olduğu halde, zikr-ü tevhidi yüksek sesle okuyorlardı.”

Bir başka açıklama ile de Muzaffer Efendi zikr-i hafiy’yi anlatır. Kitapta yazdığına göre, “Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye hicret ederlerken, gizlendikleri mağarada Rasulullah efendimiz Hz. Ebubekir (r.a)‘a zikr-i hafiyi telkin buyurmuşlardır.” Muzaffer Ozak hoca zikirin yedi kısım olduğunu söyler: Cehri, Haf-i, Kalbi, Ruhi, Sırrı Ruhi, Sırrı fu’ad ve Sırrı sırdır. Muzaffer efendi “Kadiriyye, Bedeviyye, Düsukiyye, Şâzeliyye, Sâ’diyye, Magribiyye, Mevleviyye, Bektaşiyye, Halvetiyye, Celvetiyye, Arusiyye ile bu tarikatlerin bütün kollarının zikr-i cehri ile Allah’ı zikrettiklerini, yalnız Seyyidinâ Hz. Ebubekir (r.a) efendimizin yolu olan Nakşıbendiyye’nin iki kısma ayrıldığını, bunlardan bir kısmının zikr-i hafi, bir kısmının da zikr-i cehri ile Allah’ı zikrettiklerini bildirir.

Aşk Yolu Vuslat Tariki kitabı insanı hem ilim, hem aşk ve muhabbet nimetleriyle kuşatıyor. Sahaflar Şeyhi Muzaffer efendinin sohbet tadındaki kitabına, www.muzafferozak.com adresinden pdf olarak da ulaşılabilir.

Metin Erol