Kutuz Hoca’nın en büyük oğlu. Aynı zamanda da hafızlık talebesi. İsmail Kara ve Hüseyin Kara’nın ağabeyleri. Rizeli. Sonra da Bursalı; gönüller dostu. Yo, yo! Gönüller Sultan’ı. Çocuklarını öpebilen, öğrencilerine gülümseyebilen akademisyenlerden; soğuk ve kuru olmayan bir mizacın ve üslûbun adamı.
Yarışları kaybettiğimiz arenaların teskincisi
İstanbul’da imam hatip lisesinde, Kayseri’de Yüksek İslam Enstitüsü’nde okudu. Şebinkarahisar ve İspir liselerinde öğretmenlik yaptı. 1983’te Doktor, 1989’da Doçent, 1994’te de Profesör oldu. Resmî sıfatlı ama gayr-i resmî.
Kalbi her daim aşk yüklü onun
Unutulan insanlığın unutulmaz hatırlatıcısı. Ruhumuzun derinliklerinde kopan fırtınaların, kaybolduğumuz labirentlerin, yarışları kaybettiğimiz arenaların, cazibesinde yitip gittiğimiz lunaparkların farkında olan teskincisi! Alçakgönüllülük anıtı; görmeğe alışık olmadığımız, şaşırtan, ürperten ve ama sarsmayan bir anıt. Hocamız, dostumuz, ağabeyimiz. Kalbi her dâim aşk yüklü.
Ne zaman birkaç güvercin görsem gökyüzünde
Ağlardı ders anlatırken; biz de ağlardık onunla birlikte. Yûsuf Bilâl doğduğunda da ağlamıştı. Çekirge’de oturuyordu o sıralar; Lâmii Çelebi Camii’nin hemen yanında. Bize çay ve pastalar ikram etmişti. Güneşli, pırıl pırıl bir gündü. Birkaç güvercin taklalar atıyordu masmavi gökyüzünde. Şimdi ne zaman birkaç güvercin görsem gökyüzünde taklalar atıp uçan, hep o günü hatırlıyorum; dolayısıyla da Yûsuf Bilâl’i…
![]() |
(+) |
Eski zamanlar taşıyıcısı şimdiki zamanlara
Menkıbelerden, masallardan, olağanüstülükleri olağan kılan gönül çilelerinden, yani o bildiğimiz zamanlardan, her şeyin parayla ölçüldüğü modern zamanlara geçti. Bu yüzden modern zamanlara acemi ve ironik; daktiloyu kutsal, bilgisayarı ‘şeytanî’ buluyor. Cep telefonu kullanmıyor.
Bir atlas dokuyucusu: eski zamanlar taşıyıcısı şimdiki zamanlara. Bu yüzden her bahar kuşların kanadına takılıp dağlara çıkar, dağların arka yüzüne. Uçurtma uçuran çocuklara eşlik eder gülümseyen gözlerle.
Yanında ikram bol, muhabbet gani
Ona göre tasavvufî hayatı sevimsiz kılan şey rasyonalizm modasıdır; pozitivizm ve materyalizm dalgasıdır. Kriterler bizim kültürümüze ait değildir çünkü. Sohbet adamı, muhabbet ehli; şeyh ve müridlerin dostu. Müthiş bir dinginlik kaplar sizi, onunla sohbet ederken.
Harikulâde hallere girenlerden uslanmaz haytalara, doktorlardan akademisyenlere bir sürü dostu ve misafiri vardır hep odasında. Yanına gittiğinizde tertemiz sohbetler ve güler yüz dışında leblebi, çikolata ve hatta süt ikram eder size. Eski zamanlar soylusu: Üsküdar’a gider iken mendilini düşürenlerden.
Hırkası mı?
Olsa da olur, olmasa da…
Adem Turan özleyerek yazdı