Edebiyat dergilerinin edebiyat ve düşünce dünyamızdaki yerleri tartışılmazdır. Geçmişimizde Sebülürreşad, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera gibi dergilerin yaptıkları hizmetleri düşündüğümüzde, bu süreli yayınlara “sadece bir dergi” gözüyle bakmak hem eksik kalır hem de bir dönemin şekillenmesinde emeği olan böyle dergilere haksızlık etmiş oluruz.

Edebiyat dergileri, edebiyatın en canlı yüzüdür. Bizler yaşayan edebiyatı dergilerden takip ederiz. Bu dergilerin editörleri şair ve yazarlığın dışında bir de düşünce adamı, aksiyon insanı olma gibi vasıflara sahipse; işte o zaman dergiler bir mektep gibi çalışarak sadece ürün yayınlamanın ötesine geçerek insan yetiştirme görevini de üstlenirler.

Mehmet Akif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil gibi ustaların editör olduğu dergilerde yetişen gençlerin de zamanla edebiyat ve fikir dünyamızda yer edindiklerine şahit olduk. Günümüzde de kimsenin tahmin edemeyeceği sayıda edebiyat dergileri çıkmaya devam ediyor. Ne kadar çok dergi o kadar umut ve gayret anlamına geldiğinden, dergilerin sayısı üzerinden bir polemiğe girmek çok da faydalı olmasa gerek.

Hece, Edebiyat Ortamı ve Türk Edebiyatı’nda kan değişimi

Dergilerin yayın kurulları vardır. Bazen sadece göstermelik olan bu kurulların ardında bir kişinin derginin bütün yükünü omuzladığını dergilerle hemhal olan herkes bilir. Bu sebeple, dergilerdeki editörlerin birikimleri, edebiyat dünyasıyla olan münasebetleri, derginin üzerinde en etkili faktörlerden biridir. Yakın zamanlarda üç edebiyat dergimizde editör değişikliğine gidildi. Dergiler yeni editörleriyle yollarına devam ediyorlar.

Hece dergisi, çıktığı günden bu yana yani on sekiz yıldır Hüseyin Su yönetiminde çıkıyordu. Geçen yıl Hüseyin Su, adıyla özdeşleşen dergisinden ayrıldı. Derginin serüvenini, yaptıkları çalışmaları uzun soluklu iki yazı kaleme alarak anlatarak “Buraya kadar.” dedi. Cümlelerinin arasında kırgınlık, bıkkınlık ifadeleri yer almaması elbette güzel bir sonuç olarak hafızalardaki yerini aldı. Umuyoruz ki öyledir.

Türk Edebiyatı dergisi, en köklü dergilerimizden. Rahmetle andığımız Ahmet Kabaklı’nın edebiyat dünyamıza kazandırdığı en önemli eserlerinden biri. Aramızdan ayrılana kadar derginin her şeyi olan Ahmet Kabaklı’dan sonra yayın yönetmenliğini sürdüren İsa Kocakaplan da dergiyi aynı çizgide çıkarmaya devam etti. Daha sonra derginin editörlüğüne Beşir Ayvazoğlu geldi. On yıldır derginin yükünü yüklenen Beşir Ayvazoğlu da ,Türk Edebiyatı dergisi 500. sayısını çıkarırken görevinden ayrıldığını duyurdu. Derginin eski genel yayın yönetmeni Ayvazoğlu, “Türk Edebiyatı dergisi, edebiyattaki gelişmeleri takip eden, duruma göre kendini yenileyebilen, tazeleyebilen, sürekli kadrosuna yeni şairler, yazarlar, hikâyeciler katan bir edebiyat dergisi” diyerek derginin kendi nazarında ve edebiyat dünyamızın nazarındaki yerine dikkat çekerek dergiden ayrılmış oldu.

Yedi yıldır istikrarlı bir şekilde yayın hayatını sürdüren, öykü ve şiir yıllığı ile beğeni toplayan Edebiyat Ortamı dergisinden Mustafa Aydoğan ayrıldığını duyurdu. Özellikle gençlere yer vererek bir mektep dergi işlevini başarıyla sürdüren Edebiyat Ortamı, artık gençlerle çıkmaya devam edecek. Edebiyat Ortamı Yayınları’nı da edebiyat dünyamıza kazandıran dergi, etkisini bu alanda da hissettirmişti.

Gidenler ve gelenler

Dergilerdeki bu değişimde yeni gelen isimlere baktığımızda, dergilerin aynı istikrar ile devam edeceğine güvenimiz tam. Çünkü dergilerin yeni editörleri hiç de yabancı isimler değil. Hece dergisinde Hüseyin Su’nun yerine Rasim Özdenören, Türk Edebiyatı dergisinde Beşir Ayvazoğlu’nun yerine Bahtiyar Aslan, Edebiyat Ortamı dergisinde de Mustafa Aydoğan’ın yerine Mehmet Ali Bulut geldi. Edebiyat Ortamı’nda Mehmet Ali Bulut’un yayın koordinatörlüğünde geniş bir görev dağılımıyla yeni yayın kurulu oluşturulmuş. Muhammed Safa, Yunus Nadir Eraslan ve Mert Öksüz derginin şiir, öykü ve deneme editörü olarak belirlenmiş.

Türk Edebiyatı dergisi yeni genel yayın yönetmeni Aslan, “Derginin temel prensiplerinden taviz vermeden, radikal olmayan küçük değişikliklerle yolumuza devam etmeye gayret edeceğiz.” diyerek bu değişimin sonucundaki yol haritasını kısa da olsa açıklamış oldu.

Rasim Özdenören isminin bir dergide yayın yönetmeni olarak yazması zaten başlı başına bir değişimdir. Hece dergisinde de bunun etkilerini mizanpaj da dahil olmak üzere birçok alanda gördük.

Edebiyat Ortamı dergisinin yeni sayısının giriş yazısında; derginin artık genç bir kadro ile çıkacağı, bununla birlikte derginin aynı çizgide yayınına devam edeceği okuyuculara duyurulmuş.

Dergilerin editörleri dergilerin aynası gibidir. Editörler, birikimlerini, yol haritalarını dergiye yansıttıkları müddetçe dergiler göz dolduran sayılarla okuyucuya ulaşır. Bu zaten beklenen bir sonuçtur. Fakat dergi demek sadece edebiyat ürünlerinin yayınlandığı bir mecra değildir. Bir mektep de olabilir dergi, açtığı çığır ile topluma ışık tutan bir düşünce merkezi de olabilir. Bunlar, derginin belirleyeceği yayın anlayışıyla da ilgilidir. Editörler bu gidişata yön verdikleri müddetçe, dergiler, kalıcı ve ses getiren yayınlar olarak hafızalardaki ve gönüllerdeki yerlerini pekiştirirler.

Özellikle dergilerini ve kendilerini hayatın merkezi olarak gören, çıktıkları kulelerinden aşağıları temaşa eden editörlere, Mustafa Kutlu ve Ali Haydar Haksal’ı daha sıkı takip etmelerini tavsiye ediyorum. Ürün gönderip de sanki boş bir kuyuya atılan taş gibi hiçbir karşılık alınamayan dergilere ve editörlerine karşı; gönderilen her maile cevap vererek samimiyet sözcüğünü sözde değil özde yaşayan Dergâh ve Yedi İklim dergileri, edebiyat dünyamızda söz sahibi olmaya devam ediyor.

 

Mustafa Uçurum yazdı