Kalemi kılıçtan keskin gören medeniyetimizde süreli süresiz birçok eser telif edilmiş, bu eserler hatırı sayılır bir kitleye sahip olmuş ve belirli hedeflere hizmet etmişlerdir.
Osmanlı’nın siyasî ve toplumsal hayatında meydana gelen ilk büyük değişiklik olarak karşımıza 1839 tarihli fermanın gerekli kıldığı “Tanzimat” çıkmaktadır. Tanzimat’tan 37 sene sonra başlayan 1. Meşrutiyet bu değişime ivme kazandırmış ve bu sürecin son zinciri olan 2. Meşrutiyet dönemi de farklılıkların kamçısı olmuştur.
Bu süreçte yayımlanan, İslâmî harekete ve şuur yapılanmasına hizmet eden birçok dergi ve gazete tarihimizde önemli bir yer tutmaktadır. 2. Meşrutiyetin ilanından sonra yayımlanan Cerîde-i Sûfiyye de sac ayaklarını İslâm’ın ince temelleri üzerine kuran bir dergi olarak karşımıza çıkmaktadır.
CERÎDE-İ SÛFİYYE
Cerîde, Arapça bir kelimedir ve Osmanlı Türkçemizde gazete, dergi, tutanak ve resmî dairelerin büyük hesaplarının kaydedildiği defter gibi manalarda kullanılmıştır. İsminden de anlaşılacağı üzere Cerîde-i Sûfiyye tasavvufî ve dinî hassasiyetleri barındıran ve aktaran bir dergidir. Cumhuriyet’ten önce yayımlanan tasavvuf ağırlıklı dergilerin en uzun ömürlüsü olma unvanını taşımaktadır. Dergi Hasan Kazım’ın yönetimde ve Mesnevîhan Ali Fuad’ın başyazarlığında hazırlanmıştır.
Cerîde-i Sufiyye 6 Mart 1325 tarihinde (19 Mart 1909) yayın hayatına adım atmıştır. İlk süreçte haftalık olarak yayınlanan dergi, 49. sayısıyla birlikte 16 Haziran 1913 tarihinden itibaren iki haftada bir yayımlanmıştır. Bir süre bu şekilde devam etmesinin ardından 22 Kasım 1918’te 133. sayısından sonra yeniden haftalık olarak yayınlanmaya başlamıştır.
Derginin “Mesleğimiz” ismini taşıyan ilk sayısının ilk kısmı şu şekildedir:
“Bir mazi-i medid-i seyyiat-alûdun tertib etmiş olduğu lâin iblisler habis ifritler zan itmezler idi ki o pençe-i kudret-i zafer-yâb istibdat olsun. Ve Hüve alâ külli şeyin kadir. Zü’l-kuvveti’l-metin. Zan itmezler idi ki o pençe-i ahenin-i adalet kahhar-ı istibdat olsun. İnnellahe ye’muru bi’l âdl. Ve Hüve’l-kahhar. Zan itmezler idi ki o kasvet-engiz eyyam hurşid-i hürriyetle dırahşan olsun. Ve Hüve’l mukallib. Zan itmezler idi ki ufuk-ı vısı-i Osmanî nûr-ı feyyaz-ı hürriyetle lemean olsun. Li külli şeyin sebebâ. Hüve’l evvel Hüve’l ahir Hüve’z-Zahir, Hüve’l Bâtın.”
SERLEVHADAKİ İFADELER
Derginin başlığında ilk zamanlar “Rehber-i şerîat-ı Muhammediyye, kefîl-i hukūk-i Osmâniyye, hâdim-i millet-i İslâmiyye” yer almıştır. 6. Sayı sonrasında ise bunun yerine “Tasavvufî, dinî, siyasî, ahlâkî, edebî Türk cerîde-i İslâmiyyesi’dir” ibaresi konulmuştur. 49. Sayıda ise başlıkta “Şimdilik on beş günde bir neşrolunur, tasavvuftan bahis dinî Türk ceride-i İslâmiyesidir.” sözü yerini almıştır. Cerîde-i Sûfiyye serlevhasındaki son ifade şu şekilde olmuştur: “Tasavvufî, dinî, ahlakî, siyasî, edebî Türk ceride-i İslâmiyesidir.” Daha sonraları Türk ve edebî kelimeleri de kaldırılmıştır.
KARŞIMIZA ÇIKAN İSİMLER
Dergi, Hüseyin Vassaf, Tahirü’l Mevlevî, Bursalı Mehmet Tahir, Sadık Vicdanî, Hocazade Ahmed Hilmi gibi hâlihazırda da Tasavvufî alanda okunan önemli yazarlara sayfa açmıştır. Yine derginin sayfaları arasında Üsküp Rıfai Dergâhı Şeyhi S. Sırrî, Hanya Mevlevihânesi Postnişini Şemseddin gibi sûfilerin yanında Ali Fuad ve Mustafa Fevzi gibi dervişlerde vardır. “Askeriye, ilmiye ve kalemiyeden birçok kişinin yazılarına da yer veren dergi, ilk sayısında bazı ilmî ve tasavvufî kitapların yasaklandığına veya tahrif edildiğine atıfta bulunarak istibdat ve hürriyetin altını çizmektedir.”1
BAZI MESELELER
Cerîde-i Sûfiyye’nin diğer dinî yayınlardan farkı tarikat meselelerine daha geniş yer vermiş olmasıdır. Tarikat ve tasavvuf dünyasının seviyesini olumsuz yönde etkileyen “beşik şeyhliği”nin mahzurları üzerinde duran derginin başlatıp da sonuçlandıramadığı en önemli faaliyet tekke şeyhlerine yönelttiği sorular olmuştur.2 İslâm’ın ahkâmından kopmamış bir tasavvufu anlatma gayesi güden dergi 1 Eylül 1919 tarihinde 161 sayısı ile yayın hayatından ayrılmıştır.
Hatice Kübra Ergür
Hüma Dergisi, Sayı:15
Kaynakça:
1 Ahmet Yaşar Ocak, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Sayı 3
2 Mustafa Kara, Ceride-i Sûfiyye, TDV Ansiklopesidisi