Türkiye, küresel salgının kırılganlığına rağmen hem kendi içinde refah ve huzuru engelleyen risk faktörlerini azaltan hem de dışarıda güçlü ve kendine has politikalar üreten bir devlet olma mücadelesini sürdürüyor. Bu durumu farklı ekranlar ve platformlar değişik biçimlerde yorumluyor. Ekranın bir gerçeklik merkezi, hakikat kaynağı, bilgi yapıcısı ve değer üreticisi olduğunu kriz zamanlarında daha çok fark ediyoruz. Ekranda çeşitli programlar vasıtasıyla zihinler yönlendirilmekte, manipüle edilmekte ve yeni bir forma sokularak reel piyasanın beklentileri doğrultusunda işlevsel kılınmaktadır. İster dinî olsun ister kültürel ya da başka bir biçimde ekranlardaki tüm imajlar, semboller, görseller ve tipolojiler moda bağlamında üretilir.
Sinemanın bir ideolojik aygıt olarak işlev görmeye, bugün de devam ettiği az çok bilinen bir konudur. Tepetaklak edilmiş bir dünyayı gözler önüne seren Hollywood ise, endüstriyel sinemanın merkezî olma konumundan ötürü küresel insan algısını yönlendiriyor, yakın zamanda olacaklara dair insanların algısını hazırlıyor ve yakın geçmişte meydana gelmiş olayların yorumlanması noktasında ciddi yönlendirme sağlıyor. Dijital sinema platformları tüketim şekliyle beraber, sinemayı öz ve biçim olarak değiştirmeyi başardı. Artık izleyici için herhangi bir oto-kontrol ya da bağlayıcı kurallar söz konusu değildir. Bilgisayar oyunu bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı gibi artık ardı arkası kesilmeyen dizi izleme bağımlılığı başlamış durumdadır. Bilhassa gençlerin ferdiyet bilinci zaafa uğratılıyor ve her biri birer manipülasyon nesnesi hâline getiriliyor. Çok farklı tarzlarda kurgulanan yapımların yanında müstehcen içeriklere ulaşım kolaylığı genç kuşakları zihinsel açıdan dumura uğratıyor.
Kültür emperyalizmine karşı koyabilmek için daima müteyakkız olmak gerekiyor. Gerçeklik ve bütünlük duygusunu tamamen yitirmiş sessiz yığınlar için anlamın değil yalnızca zevk ve gösterilerin bir değeri var artık. Bu noktada en büyük sorumluluk mütefekkirlerin, entelektüellerin omuzlarındadır. Bir toplumun sefil ve sefih bir hayatı tercih etmesi, pragmatist bir tutumu benimsemesi, pespayeliğe ve ahmaklığa rıza göstermesi entelektüellerinin ve âlimlerinin görevlerini bihakkın yapmamasından dolayıdır.
Bazı Başlıklar:
Sinemanın İdeolojisi/Kamil ERGENÇ
Sinema Nedir, Müslümanın Nesi Olur?/Abdülhamit GÜLER
Türkiye Gerçeğini Akad Üçlemesi’nden İzlemek/Ercan YILDIRIM
Düşünce Semamızda Bir Filozof: Şaban Teoman Duralı/Ahmet ÇAPKU
Ekonomik Kriz ve Ahlaki Erozyon/Metin ALPASLAN
İnsan Haklarının Siyonist Kökleri/Ayşe EL-BASARİ
Abdİİnsan Haklarının Siyonist Kökleri/ülhamit GÜLER