Yaşadığımız çağın eleştirel düşünürlerinden merhum Cevdet Said kimi yazılarında mevcut dünya düzeninin sorunları çözümlemekte kifayetsiz kalan kurum ve anlayışlarını eleştirerek yeni bakış açılarının izini sürmüştü. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dünya düzeninin önemli kurumlarından Birleşmiş Milletler’de hiçbir ülkenin veto hakkının bulunmaması gerektiğini belirtti. Dünyada uzun zaman bir numaralı koltukta oturan ve kendisini âdeta “Allah’ın biricik oğlu” zanneden ve uluslararası hukukun dışına çıkan ABD’nin demokrasi ve insan hakları söylevlerine tutunarak yaptıklarının da Firavun düzeninin çağdaş bir kopyası olmaktan başka bir anlamı olmadığını vurguladı. Cevdet Said, yanlış yöntemlerle, şiddete dayalı araçlarla kazanılan bir savaşın aslında kaybedildiğini bıkıp usanmadan dile getirdi. Âdem’in iki oğlunun kıssası Cevdet Said’e göre bize iki yol sunmaktadır: Şiddete bulaşan, elini kana bulayan kişi Kabil’in yolundadır.
Cevdet Said, Kur’ân’ın diriltici mesajlarını bütün insanlara ulaştırabilmek ve insanlığın hak ve adalet temelinde huzurlu bir hayat sürmesine katkı sunmak maksadıyla düşünceler üretti. Kitaplarında ve makalelerinde umumiyetle “bireysel ve toplumsal değişme” üzerinde duran Cevdet Said, ilim ile zannı, kuruntuyu veya hevayı ayırt edemeyen, keza zihni görüntü ile dış gerçeklik arasında ayrım yapmayan kişinin ilim çağına giremeyeceğini belirtti. Cevdet Said’in düşünceleri hocası olarak gördüğü Malik Bin Nebi’nin yaklaşımlarıyla örtüşmüş ve gelişmiştir. Bu bakımdan her iki düşünürün medeniyet, sömürülebilirlik ve toplumsal değişim kavramlarına yaptıkları özel vurgu önemsenmelidir.
Cevdet Said’in yazdıklarının çağımızda gerek İslam âleminin gerekse dünyanın geleceği için kaygılanan herkes için çok değerli tartışmalar, ufuklar içerdiği söylenebilir. Atıflar değişse ve çeşitlense de ömrü hayatı boyunca soru sormaktan geri durmayan Cevdet Said, nebilerin davet ve ikna metoduyla hareket ettiğini, bundan dolayı da belgelerin, mesajların ve tavırların açıkça ortaya konulması gerektiğini düşünmektedir. Dahası benzeri bir düşünceyi tarih, Kur’ân ve İslâm anlayışından hareketle devletler için de gerekli görmektedir.
Bazı Başlıklar:
Cevdet Said Âdem’in Oğlu Habil’in Son Temsilcisi/Metin Önal Mengüşoğlu
Habil Soylu Bir Mütefekkir Cevdet Said ve Üstadı Malik Bin Nebi/Fatih Okumuş
Cevdet Said’in Benliğe Daveti ve Şiddet/Mehmet/Furkan Ören
Ukrayna-Kazakistan Hattındaki Kriz Dünya Savaşının mı, Soğuk Savaşın mı
Habercisi?/Burhanettin Can
İsmail Cem ve Türkiye’nin Geri Kalmışlığında Batılılaşma Sorunu/Güngör Göçer
Türk İslâm Edebiyatı mı? İslâmî Türk Edebiyatı mı?/Cengiz Tatar