Dergiler, özellikle tarih, edebiyat ve kültür dergileri, kültürümüzün korunmasında, yaşatılmasında ve geleceğe aktarılmasında çok büyük görevler görürler. Mektep görevi görürler. Araştırmacı, yazar yetiştirirler. Okuyucu yetiştirirler. Bu yönleriyle kültür hayatımızın vazgeçilmez unsurları arasında yer alırlar.
Bununla beraber memleketimizde dergicilik meşakkatli bir iştir. Emeği çok, getirisi fazla değildir. Bu yüzden uzun ömürlü olmazlar. Uzun ömürlü nadir dergilerden olan Yedikıta tarih ve kültür dergisi, tarih ve kültür yolunda 100. sayıya ulaşmanın mutluluğunu yaşıyor. Editörünün verdiği bilgiye göre Yedikıta dergisi, Türkiye’deki tarih dergileri arasında 100. sayıya ulaşabilen 3. tarih dergisidir. Biz de dergiye tarih ve kültürümüze hizmet yolunda daha uzun ömürlü bir yayın hayatı diliyoruz.
Yedikıta, Aralık 2016 tarihli bu 100. sayısında, ‘Osmanlı Devleti’nin Kadim Hafızası Arşiv Hazinesi’ konusunu kapağına taşıyarak, Osmanlı’da arşivin tarihi konusunu ele almaktadır. Ebul Faruk Önal, “Osmanlı Arşivi’nin Tarihi” başlıklı yazısında, arşivciliğin Türk-İslam ve Osmanlı tarihindeki seyri hakkında bilgi verir. Arşiv tarihinin Orta Asya Türk tarihinin derinliklerine kadar uzandığını belirtir. İslam tarihinde ise, Hz. Ömer (r.a.) tarafından kurulan Divan teşkilatı; Emeviler, Abbasiler ve daha sonra Büyük Selçuklular döneminde arşiv görevini de yerine getiren müessese olmuştur. Osmanlı Devleti’nde arşivcilik ilk dönemlere kadar giderse de, bu döneme ait evrak, arşiv belgesi fazla değildir. Osmanlı’da arşivcilik Fatih Sultan Mehmed döneminde gelişmeye başlar. Olgunlaşmasını da Kanuni ve daha sonraki dönemlerde tamamlar.
Divanda alınan kararların kaydedildiği defterler, Osmanlı Arşivi’nin temelini oluşturur
Divan-ı Hümayun, Osmanlı’da hem devletin hem de halkın işlerinin görüldüğü yerdir. Burada alınan kararlar, divan kâtipleri tarafından defterlere kaydedilir. Faruk Önal, bu defterlerin Osmanlı Arşivi’nin temelini oluşturduğunu belirtir. Burada alınan kararlar ve görülen işlerle ilgili kaydın geçirildiği defterleri muhafaza etme görevi Divan kalemine aittir. Divan kâtipleri, usta-çırak ilişkisi içinde yetişir, bilgili ve güvenilir kimseler arasından seçilirler. Divan-ı Hümayun’un işleyişi ile ilgili bilgilere de yer verilen yazıda, bu müessesenin karar defterlerinin, tahrir defterleriyle beraber Defterhane hazinesinde saklandığı belirtilir.
Osmanlı Devleti, arşiv işine çok büyük önem vermiş, arşivin işleyişi, korunması hususunda çok titiz davranmıştır. Arşive, ‘devlet hazinesi’ anlayışıyla bakmış, buradan bilgi, belge sızdırılmaması için çok sert tedbirler almıştır. Bu belgelerin muhafaza edilmesi için ismine Hazine-i Evrak denilen bina yaptırmış, Hazine-i Evrak Nazırı denilen idareci görevlendirmiştir. Tanzimat döneminde bürokrasinin karmaşık bir hal alması ve iş yoğunluğunun artmasıyla ciddi arşiv sıkıntısının çekilmeye başlaması taşrada da arşivlerin oluşturulması ihtiyacını doğurmuş, bu sebeple ilk taşra arşiv binası Manastır’da yapılmıştır. Daha sonra Rusçuk, Prizrin, Edirne, Aydın, Karahisar-ı Sahip, Urfa ve Yemen gibi vilayetlerde de arşiv binaları yapılmıştır.
Faruk Önal, deprem, ihmal, tahrifat, savaş ve toprak kayıpları gibi sebeplerden dolayı taşra arşivlerinin büyük bir kısmının yok olduğunu belirtir. Bir kısım taşra arşivlerinin de bugün Osmanlı toprakları üzerinde kurulan devletlerin milli arşivlerini oluşturduğunu ifade eder.
Osmanlı’dan günümüze yüz milyondan fazla belge kalmıştır
Dergide Cumhuriyet dönemi arşivlerimizi de, Yrd. Doç. Dr. Raşit Gündoğdu kaleme almış. “Arşiv Devlet Meselesidir” başlıklı yazısında Gündoğdu, Osmanlı Devleti’nden günümüze yüz milyondan fazla belgenin kaldığını belirtir. Bu belgelerin bir kısmı Osmanlı Devleti döneminde işlenmiş ve katalogları hazırlanmış, bir kısmı da Türkiye Cumhuriyeti döneminde işlenmiştir. Gündoğdu, Osmanlı’da Sadarete bağlı olarak çalışan Hazine-i Evrak’ın işleyişini 1922 yılında TBMM’nin yeniden düzenlediğini ifade eder. Başvekalet Kalem-i Mahsus Müdüriyeti’ne bağlı Mahzen-i Evrak Mümeyyizliği kurularak Hazine-i Evrak müdürü Mahmud Nedim Bey Mümeyyiz olarak tayin edilmiştir. Daha sonra birçok değişikliğe uğrayan arşiv idaresi, 1984 yılında bugünkü nihai şeklini almıştır. Başbakanlık teşkilatı içinde Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü kurulmuş, Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivi daire başkanlıkları bu genel müdürlüğe bağlanmıştır. Kuruluşundan 2013 yılına kadar Bab-ı Ali’deki yerinde hizmet veren Osmanlı Arşivi, bu tarihten itibaren Kağıthane’deki modern binasına taşınmıştır.
Cumhuriyet döneminde arşivcilikle ilgili çalışmaların detaylı olarak işlendiği yazıda, tasnifleri yapılan, katalogları hazırlanan ve araştırmacıların hizmetine sunulan çalışmalar hakkında bilgiler verilir.
Yedikıta bu sayısında da tarih ve kültüre dair zengin içeriğiyle dikkat çekiyor.
Metin Uygun