Feodalizmden kapitalizme geçişle başlayan modernizm süreci, insanı üretim- tüketim zinciri içinde boğmaya devam ediyor. Birçoğuna göre, alışveriş ve tüketim çılgınlığı, önce kanaati yok etti insanoğlunda. Kanaat yok olduktan sonra başka kavramlar, başka ilişkiler de yok oldu. En son da çekirdek aile yok oldu; bireyler atomize oldu. Diğergâmlık çıktı hayatımızdan, yerini alabildiğine bir haz duygusu aldı. Her şeyiyle hayatımız etkilendi. Değer yargılarımız altüst oldu.
Din de bundan nasibini aldı kuşkusuz. Batı, tanrıyı dünyadan uzaklaştırdı, göklere hapsetti. Doğu toplumları ise seküler bir din anlayışına evrilip duruyor durmaksızın. Dinlerine inanmaya devam ediyorlar ama o din aslına ne kadar uygun, bu tartışılır oldu artık.
Tüm bunlar oldu, olmaya devam ediyor ve hayatımız bizi tedirgin edecek bir şekilde değişiyor. Bir şeylerin değiştiğini seziyoruz, bu bizi etkiliyor ama değişenin ne olduğu ve bu değişimin hayatımızda yol açtığı boşluğu neyle nasıl dolduracağımız konusunda şaşkınlık yaşıyoruz.
Sanat da nasibini aldı bu değişimden. Sanat anlayışları, sanat eserleri ve sanat tarzları son hızla değiştiği gibi, sanata karşı ilgi de gözle görünür bir şekilde azaldı.
Tüm bunları düşünmeme yol açan, Türk Dil Kurumu’nun çıkardığı Türk Dili dergisinin 760. sayısındaki bir söyleşi. Söyleşiyi Türk şiirini en iyi bilenlerden biri, Osman Özbahçe yapmış. Özbahçe’nin konuştuğu şair, aynı zamanda iyi bir mümin olduğunu da yakından bildiğim Mustafa Aydoğan.
Lirizmi yitirdik
Osman Özbahçe, Mustafa Aydoğan’ın şairlik-yazarlık serüvenini anlama sadedinde sorular sorarken ortaya şiire ve şiir-inanç ilişkisine dair ilginç şeyler de çıkmış. Bunların gözlerden yitmesine gönlüm razı gelmedi.
Ortaya birçok ilginç tespit çıkmış dedim ya, bence bunların en ilginci, Osman Özbahçe’nin Mustafa Aydoğan şiirinde ‘ilham', 'lirizm' ve 'metafizik’in özel bir yere sahip olduğunu saptaması ve bu saptamaya karşılık Aydoğan’ın verdiği yanıtlar...
Özbahçe’nin bu saptamasını Aydoğan da kabul ederek lirizme dair düşüncelerini dile getirmiş. Bu dile getirme, aslında bizim neleri yitirdiğimizi göstermesi bakımından da önemli. Aydoğan, lirizm ile iman arasında şairane bir sezgiyle ilginç ve şaşırtıcı bir tespitte bulunarak lirizmden uzaklaşmanın imandan uzaklaşmaya da yol açtığını ima ediyor. Biraz düşünüldüğünde, bunun haklılık payı yüksek bir tespit olduğunu anlamak mümkün. Çünkü iman dediğimiz şey, beş duyumuzla gerçekliğini bilme imkânından mahrum olduklarımızı görmeden ve sarsılmaz bir şekilde kabullenmekten başka nedir ki? Ve ilham ile lirizm de bu ‘hakikati’ elde etme yollarından biri değil mi?
Aydoğan’a göre, lirizm-iman ilişkisi de tam burada devreye giriyor işte. Aydoğan bu devreye girişi “Modern insan lirizmi küçümsedi. Çünkü hakikati küçümsedi. Gitgide lirizm ile sululuk birbirine karıştırıldı. Birinci Dünya Savaşı, lirizm ile gerçekçilik arasındaki savaştı. Yazık ki lirizm kaybetti. Müslüman milletler yenildi. Katı gerçekçilik kazandı. Görmeden, dokunmadan iman etme devri bitti yani.” şeklinde açıklıyor.
Aydoğan’ın da dediği gibi, ilham ve lirizm, görünenin ötesinde var olanı anlama yolunda bizlere kılavuzluk yapmıyor mu gerçekten de? Ve bu, aynı zamanda, kadim kültürümüzde karşılığını bulan ‘insan’ın özelliklerinden değil mi?
Büyük şairler dönemi kapandı mı?
Söyleşide başka ilginç tespitler de var. Bunların en iddialılarından biri de, Aydoğan’ın artık büyük şairler döneminin kapandığını söylemesi. Büyük şairler dönemi gerçekten kapandı mı, bu konu tartışmaya açık ama Aydoğan, büyük şairler döneminin kapanmasını da yine insanların “ilham”, “lirizm” ve “metafizik”ten uzaklaşmasıyla ilişkilendirmiş. Koşulsuz bir tüketici olması için insanın inançla bağını koparıp onu dünyevileştiren modernizmin, insanın öte dünya ile irtibat kurma noktalarını da budadığını söyleyerek bu budamanın çeşitli sonuçlara yol açtığını ifade ediyor Aydoğan. İşte Aydoğan, modernizmin bu yüzüne dikkat çekerek bu durumun aynı zamanda ‘ilham, lirizm ve metafizik’ üçlüsünden beslenen şiirin önünü kesen bir set olduğuna dikkat çekiyor.
Aydoğan, yitirdiklerimizi elde etmenin yolunun metafiziği, ilhamı ve lirizmi yeniden keşfetmek olduğunu söyleyerek bir yol haritası da çıkarıyor yeni kuşak şairlere.
Ahmet Serin yazdı