Kırıldılar, Söküldüler, Kazındılar, Basamak Taşı Yapıldılar

Yedikıta dergisinin 102. sayısında, 1927 yılında çıkarılan kitabelerin kazınması ile ilgili kanun ve uygulamalara dair, Semavi Eyice ile yapılan bir röportaj yer alıyor. Metin Uygun bu röportaja değindi.

Kırıldılar, Söküldüler, Kazındılar, Basamak Taşı Yapıldılar

Yakın tarihimiz; tarih ve kültürümüzle alakalı birçok tahribat ve yıkım uygulamalarıyla doludur. Üstelik bu uygulamalar kanunlara dayanılarak yapılmıştır. Tarihî eserler amaçları dışında kullanılmış, kitabeler ve tuğralar sökülerek, kırılarak, üzerleri muhtelif şekillerde kapatılarak bu tahribat gerçekleştirilmiştir. Yedikıta dergisi, Şubat 2017 tarihli 102. sayısında bu konuyu ele alıyor. Dergide konuyla ilgili olarak, 1927 yılında çıkarılan kitabelerin kazınması ile ilgili kanun ve uygulamalar kapsamında, Semavi Eyice ile yapılan bir röportaj yer alır. Röportajı, ‘Ne İstediniz Elsiz Dilsiz Binalardan’ başlığıyla,  Asaf Kamil Tınas gerçekleştirmiş.

Röportajda, kanunun uygulanmasında kraldan çok kralcı bir yaklaşım sergilendiği, uygulamanın tamamen idari amirlerin tasallutuna bırakıldığı ve koyu bir taassupla gerçekleştirildiği, neticede tarihi binaların ‘ruhunun sökülüp alındığı’ vurgulanır. Semavi Eyice, bu kanunla bütün resmi dairelerde bulunan kitabelerin birçoğunun üzerinin kapatıldığını, kırıldığını, söküldüğünü, basamak taşı yapıldığını ve buna benzer birçok hadisenin vuku bulduğunu anlatır. Bazı çeşmelerin, camilerin üzerindeki kitabeler çok kötü bir şekilde tahrip edilmiştir. Kanunun, ‘Resmi daireler üzerindeki tuğra ve kitabelerin üzerleri kapatılacaktır’ şeklinde olduğunu belirten Eyice, kanunda ‘Tahrip edilecektir’ ibaresinin yer almadığına dikkat çeker. Kanunda, ‘tuğra veya kitabenin kapatılması binaya zarar verecekse veya tarihi bir değeri varsa mahalli bir meclis tarafından bu hususta karar verilecektir’ şeklinde ve buna benzer birtakım daha maddeler bulunmaktadır. Böyle olmasına rağmen bu konulara dikkat edilmemiştir.

Bu hususla ilgili ibret verici, düşündürücü hatıraları vardır Eyice’nin. Bir hatırasında, bir gün çayırda yuvarlak bir taş gördüğünü anlatır. Odunlar çürümesin diye odunların altına konmuş taş. Merak ederek üzerindeki odunları kaldırdığında Sultan Abdülmecid’in tuğrası çıkmış. Taşın kenarında bir kırık olduğunu, geri kalan kısmının sağlam bulunduğunu belirten Eyice, taşı tamir edip altın yaldızla tekrar yaldızlamış. O kitabe hâlâ kendisinde bulunuyormuş. Bunun gibi daha birçok örnek vardır Eyice’nin zikrettiği.  Kırılan, sökülen, basamak taşı yapılan…

Cami kitabesi, ana avlu kapısına eşik taşı olarak konmuş

Bu kitabelerin Türk dili açısından önemli kaynaklar ve birer sanat eseri olduğu vurgulanan röportajda Eyice, “Biz Roma devri kitabelerini kaldırıyor muyuz ortadan? Kazılarda bulunuyor, müzelere kaldırılıyor falan… Yani hiç değilse bir yere depolanabilirdi bunlar. Bir daha yerine konmayacak şekilde tahrip edilmesine ne gerek vardı?” diye sorar. Bazı yerlerde kitabe ve tuğraların yıpranmadan muhafaza edilmesinin ise, oradaki sağduyulu idarecilerin varlığı sebebiyle olduğunu belirtir. Yine bu hususla ilgili askerde iken şahit olduğu başka bir hatırasını da nakleder. Bu hatırası gerçekten çok ibret verici, üzücü ve düşündürücüdür. Ayrıca tarih, sanat, dini ve milli değerlerimizde meydana gelen tahribatı, yıpranmayı da gözler önüne seren cinstendir. Semavi Eyice naklettiği hatırasında, askerde iken Kilyos’a kampa gittiklerini anlatır. Orada Kale Camii adında bir cami vardır. Kitabesi yerinden çıkarılarak ana avlu kapısına eşik taşı olarak konmuş, üzerinden her gün yüzlerce kişinin geçtiği taşın yazıları silinmiştir. Buna benzer başka hatıralar da paylaşır okuyucularla.

Dergide konuyla ilgili olarak başka yazılar da yer alır. Bunlar, Doç. Dr. Süleyman Berk’in “Osmanlı’yı Temsil Ediyor, Kazıyın” yazısı ile Arif Ziya Ardıç’ın “Sabıkalı Geçmiş” başlıklı yazısıdır. O günlerde üzeri kapatılan tuğra ve kitabelerin bugünlerde yeniden üzerlerinin açıldığının sevindirici haberleri de yer alır dergide.

Tarihi, milli, dini ve kültürel değerlerimizle kurduğumuz bağ ve ünsiyet, bizim milli benliğimizi devamlı kılar ve yaşatır.

Metin Uygun

YORUM EKLE

banner36