Kaybolup giden birçok isim var eski dergilerde

Eski dergilerin hangisine el atsam, sayfalar arasında okunacak nice güzel metin bulurum. Dergiler arasında uzun uzun dolaşırım, bir şehrin sokaklarında dolaşır gibi. İsmail Demirel yazdı.

Kaybolup giden birçok isim var eski dergilerde

Eski dergilerin hangisine el atsam, sayfalar arasında okunacak nice güzel metin bulurum. Dergiler arasında uzun uzun dolaşırım, bir şehrin sokaklarında dolaşır gibi. Hele bir de dergiler ciltlenmişse ya da takımsa o zaman demeyin keyfime. Uzun bir gün olur benim için dergileri karıştırdığım vakitler. O sayfalarda, bugün usta veya üstat olmuş, üçüncü veya beşinci kitabını çıkartmış bir şairin ilk göz nurlarını, gözağrılarını görmek olasıdır. Aynı şekilde okuduğumuz ve çok beğendiğimiz bu yüzden kendisine kütüphanemizin nadide bir köşesinde yer ayırdığımız bir inceleme, deneme ya da öykü kitabından bir yazıyı, incelemeyi, denemeyi, öyküyü görür ve bunu falan kitapta okumuştum deriz. Hafızamızı zorlar, dergideki metinle kitaptaki metni karşılaştırırız. Olmaz, kütüphaneden kitabı çıkartır, bakarız. Yazarın değiştirdiği ifadeleri bulmaya çalışırız, varsa eğer; üzerinde kafa yorarız. En çok da şiir değişir, ruh haline göre yazıldığından olsa gerek. Kalpler sürekli evirilip çevrildiğinden mütelevvindir, kararı yoktur; renkten renge girer. O yüzden olsa gerek değişiklik en çok şiirde olur.

Eski dergiler bize birçok şey öğretir. Öncelikle bahse konu olan dergiler edebiyat, sanat, kültür dergileri de olsa, bütün varlıklar gibi onlar da zamanlarının birer çocuğu sayılırlar. Bu anlamda dergilerin raflarda okuyucularını beklediği dönemlerin, zamanların üzerinde durulan, tartışılan, gündem meydana getiren konulara, olaylara, olgulara, fikrî tartışmalara ulaşmak mümkün. O zamanın algısı ile bugünün algısı üzerinde mukayese yapmak, köprülerin altından geçen suları görmek mümkün.

İslami edebiyat 80’lerde Mavera’da tartışılmış

Örneğin, İslamcı edebiyat dergileri arasında 1980’li yılların önemli konularından biri ‘İslami edebiyat’ kavramıdır. (Bugün bu adı taşıyan ve Ali Nar’ın yayın yönetmenliğini üstlendiği bir edebiyat dergimiz bile var.) Bu tartışmayı Mavera dergisi üzerinden yoğun bir şekilde takip etmek mümkün. Nitekim konuyla ilgili farklı kalemler tarafından birçok yazı yazılmış, dergide yayınlanan röportajlarda bu konu en azından bir soru ile gündeme getirilmiş. Aynı şekilde Rasim Özdenören konuyla ilgili olarak birkaç yazı yazmış, söyleşi yaptığı kişilere bu konuyu bir soru ile sormuş.

Örneğin merhum Kadir Tanır’ın ilk öykü kitabı Alagün, Mavera dergisinin yayınevi olan Akabe Yayınlarınca 1982 yılında yayımlanıyor. Rasim Özdenören de Mavera’nın Şubat 1982 tarihli 63. sayısında bir söyleşi yapıyor Tanır’la. Özdenören, Tanır’a birçok soru soruyor. Özdenören’in sorduğu sorulardan biri de “İslami edebiyat kavramından ne anlıyorsun?"dur. Yanılmıyorsam Rasim Özdenören konuyla ilgili yazdığı yazıyı/yazıları Ruhun Malzemeleri adlı kitaba almış. Bugünün okuru, 80’li yılların o hararetli İslami edebiyat tartışmasından haberdar olmayan okur, Ruhun Malzemeleri’ni eline alsa ve kitaptaki  ‘İslamî edebiyat’ ile ilgili yazıyı görse acaba tartışmanın yapıldığı zamanın gözüyle bakabilir mi yazıya, okuyabilir mi onu? Kanaatimce mümkün değil! Dergiler eskide yaşanmış, çıktığı zamanın önemli olaylarını, tartışmalarını günümüze şahitleriyle birlikte taşıyan, o olayları günümüze getiren, okuru da o güne götüren birer araçtır. Bu anlamda dergilerin zamanlarını yansıtması gerektiğine inanıyorum.

Hemen burada konu İslamî edebiyat ve Rasim Özdenören’den açılmışken bir iki söz daha söylemek isterim. Özdenören İran’a yaptığı bir yolculuğu İran Konsolosluğunun resmi dergisi Aşiyan’da anlatır. Rasim Özdenören, İran’a Tahran Kitap Fuarını görmek için İran’ın resmi davetlisi olarak gider, birkaç yazarla birlikte. Özdenören orada gördüklerini, yaşadıklarını, izlenimlerini bizlere Aşiyan dergisi aracılığıyla anlatmıştır. Uzun sayılabilecek yazının bir yerinde Rasim Özdenören, fuarda bir konuşma yaptığından bahseder. Konuşmada İslami edebiyattan bahsettiğini belirtir. “Fakat” der, “Bu ifadelendirmem onlar için hiçbir şey ifade etmedi. Beni anlamadıklarını düşündüm.” Anlaşılmayan noktanın İslami edebiyat kavramının ortaya atılış nedeni olduğunu anlar konuşmacıların sözlerinden. Çünkü Müslümanların ortaya koyduğu bütün ürünler zaten İslami edebiyattır. Bunu ayrıca İslami, gayri İslami olarak nitelemenin bir anlamı yoktur gibi sözler eder dinleyiciler. Rasim Özdenören de bizim için hayati önem taşıyan İslami edebiyat meselesi, İran için çok anlamsız ve değersiz bir mevzu imiş der, mealen.

Yine aynı şekilde 70’lerin sonundan 80’lerin ortasına değin süren Afganistan cihadını da Mavera dergisinden takip etmemiz mümkün. Şunu da hemen belirtmeliyim; aynı dönemde çıkan, aynı duyarlığa sahip iki derginin gündemleri, gündeme getirdikleri konular farklı olabiliyor.

Kitap tanıtımları çok önemli idi

Dergilerin önemli bir özelliği de, yeni çıkan kitapları okuyucuya eleştiri süzgecinden geçirerek sunmasıdır. Nitekim bugün de geçerliğini koruyan bir uygulamadır, dergilerin son sayfalarına doğru eleştirel kitap tanıtımlarının yapılması. Eski dergilerin bu sayfalarına bakarak dergi yönetiminin, yazarlarının hangi kitapları, yazarları öne çıkardıklarını ve hangilerine prim verdiklerini görebiliriz. Yönelişler dergisinin son sayfalarında yer alan görece kısa sayılabilecek kitap tanıtımlarının, eleştiri esintileri taşıdığını ve okuyucunun tercihini etkileyebilecek nitelikte olduğunu belirtmeliyim.

Burada ilginç bir şey daha çıkıyor ortaya. Örneğin okuduğumuz, okumadığımız ya da adını duyduğumuz bir kitabın ilk baskısının hangi yayınevi tarafından ne zaman yapıldığını, bu kitaba yapılan ilk eleştirilerin hangi yönde olduğunu da öğrenmiş oluyoruz.

Kaybolup giden birçok isim var eski dergi sayfalarında

Dergi sayfaları arasında gezip dolaşırken beni en çok üzen, hayret ettiğim şeylerden birisi, adını ilk kez dergi sayfaları arasında gördüğüm ve o günden bugüne bir kitap yayımlamamış yazarlardır. Hele bu yazarlar bir de şiir ya da öykü üzerine mesai harcamışlarsa, üzüntüm bir kat daha artıyor.

Örneğin, Yönelişler dergisinin ‘82–‘83 yıllarında çıkmış ikinci cildinde yer alan 13.–24. arası sayılarını incelerken Osman Özcan imzalı dört öykü gördüm. 1957 Bilecik doğumlu olduğunu ve Uzunköprü Lisesi’nde öğretmenlik yaptığını dergi sayfalarından öğreniyoruz Özcan’ın. Aynı bilgiler arasında Özcan’ın Mavera’da da öyküler yayımladığı yer alıyor. Yazarın günlük tuttuğu da ifade edilmiş. Fakat Özcan’dan günümüze ulaşan kitaplık bir ses yok. Dergi sayfaları arasında Osman Özcan gibi nicelerinin şiir, öykü ve yazıları duruyor ve bekliyor. İnsan böyleleri için hayıflanıyor.

Eski dergiler bizi alıp götürüyor.

İsmail Demirel, ‘eski dergilerde neler var, neler’ diyerek yazdı

YORUM EKLE
YORUMLAR
Osman Özcan
Osman Özcan - 5 yıl Önce

...fakirin dünyadan Ahıret'e doğru seferi elan sürmektedir sevgili İsmail Demirel... selâm ve saygı gönderiyorum... 0 530 1011493

banner36