İlim ve Sanat nasıl güzel bir dergiymiş!

İlim ve Sanat dergisinin Eskişehir'de bir sahafta elime geçen 13. sayısını inceledim, kendimden geçtim..

İlim ve Sanat nasıl güzel bir dergiymiş!


80’li yıllar, Müslüman çevrelerde birbirinden güzel dergilerin ortaya çıktığı, yine birbirinden güzel birçok derginin de yayın hayatını sürdürdüğü yıllardı. Sadece Türkiye için değil, dünya genelindeki Müslümanlar için de bu böyleydi belki de. Peki bugün ne oldu da o zamanki üreticiliğimizi kaybettik? Atasoy Müftüoğlu’nun her sohbetinde bahsettiği “çağa uygun içerik üretmek” meselesinde günümüz Müslümanları olarak neden geri kaldık?

Dergilerden bir dergi değil sadece

Merhum Mahmud Esad Coşan, yazılarında sürekli olarak Müslümanların güçlü bir medyayı elinde bulundurması gerektiğinden bahseder o yıllarda. Kendisi ve çevresi de bahsettikleri bu alanda boş durmazlar ve İslam, Kadın ve Aile, İlim ve Sanat gibi dergileri yayın hayatına sokarlar 80’li yıllarda. Bu dergilerin her biri bugün dahi hazine kabul edebileceğimiz içeriklere sahiptir.

Bunların içinde İlim ve Sanat dergisinin ise apayrı bir yeri var. Değindiği konular olsun, bu konuları işleme yöntemi olsun, tasarımı olsun, her konuda ciddiyetini korumakla beraber samimi bir yanı da barındıran bir dergi İlim ve Sanat.İlim ve Sanat dergisi 13. sayı

Diğer yandan, değindiği konular itibariyle de öne çıkıyor bu dergi. Güncel konuların yanında her zamanı ilgilendiren içerikleri de akademik bir araştırma ciddiyetiyle ama okuyucuyu boğmadan ve sıkmadan sayfalarına taşıyor. Derinlemesine işlediği konularla okuyucularına yeni ufuklar açıyor.

Bir sayının incelemesi

İlim ve Sanat dergisinin Mayıs-Haziran 1987 tarihli 13. sayısına Eskişehir’de bir sahafta rastladım. Öncesinden de bildiğim ve incelediğim bir dergi olması sebebiyle düşünmeden aldım bu sayıyı.

Bu sayının kapağında Hindistan’dan bazı fotoğraflara yer verilmiş. Bununla bağlantılı olarak orta sayfalarda Hindistan’dan birbirinden güzel birçok fotoğraf karesi var. Hindistan’daki Türk ve İslam mimarisinin seçkin örneklerinden olan Tac Mahal, Kutub Minar, Cuma Mescidi gibi yapıların fotoğraflarının yanında Hindistan’daki İslam mimarisi ile ilgili Şenol Demiröz’ün bir yazısı bulunuyor.

Derginin sayfalarını çevirdikçe şaşkınlığım ve merakım artıyor. Henüz derginin ilk sayfalarında o zamanlardan güncel haberler ile birlikte o vakitlerde çıkan dergilerle ilgili inceleme yazıları da buluyorum. Dünyanın farklı ülkelerindeki Müslümanlarınjournal of palestine studies çıkardığı Palestine Studies, Mecelletü’l-Ulum el-İctimaiyye (Sosyal İlimler Dergisi) gibi dergilerin yanı sıra Türkiye’de yayınlanan Yedi İklim ve Mavera dergileri ile ilgili inceleme yazıları bulunuyor burada. En fazla dikkatimi çeken ise Mavera ile ilgili olan kısım. Mavera dergisindeki en küçük teknik hatalara kadar değinilip dostane bir eleştiri yapılmış bu bölümde. Bu da İlim ve Sanat dergisini oluşturan ekibin ciddiyetine ve Müslümanlar arasında eleştirinin nasıl olması gerektiğine işaret ediyor bana göre. Bu kısmın devamında Atatürk Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi’nde çıkarılan bazı dergilerle ilgili de küçük inceleme yazıları var.

Bu şiirler İngilizce’ye çevrilmiş!

İlim ve Sanat için akademik yanı da olan bir dergi demiştik. Bugün de bazı ciddi dergilerde rastladığımız birden fazla dilde yazılan yazılara İlim ve Sanat’ta da rastlıyoruz. Uzun makalelerin özetleri hem Türkçe hem de İngilizce olarak makalenin baş kısmında yer alıyor.

 

Daha da ilgi çekici olan kısım, derginin orta sayfalarında yer alan İngilizce şiirler bölümü. Bu bölümün hemen başında dergi ekibi ilk defa bu tür bir işe giriştiklerini, buradaki çevirilerin şairlerin şiirlerine kattığı duyguyu tamamen yansıtamamasına rağmen bilgi verme açısından faydalı olmasını umduklarını belirtiyorlar. Bu bölümde Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Alaeddin Özdenören, Arif Ay, İsmet Özel gibi şairlerin şiirlerinden bölümler bulunuyor. Elimde derginin sonraki sayıları olmadığından dolayı inceleme fırsatı bulamıyorum lakin sonraki sayılarda da bu çevirilerin devam ettiğini umuyorum.

Dolu dolu bir kadroAhmet Davutoğlu

Derginin kalan kısmında birbirinden değerli portreler, söyleşiler ve makaleler bulunuyor. Bu makalelerin sahiplerinin bir kısmını yakından tanıyoruz bugün; Ahmet Davutoğlu, Mustafa Armağan gibi.

İlgi çeken bir diğer yazı ise Ümit Meriç ve Ahmet Kot’un hazırladığı İslamiyet’le İlgili Seçme Yayınlar – Bir Bibliyografya Denemesi isimli bölüm. İslamî ilimler çerçevesinde, meal, tefsir, hadis, siyer, iktisadî ve siyasi hayat, tasavvuf gibi birbirinden farklı konularda yazılmış İngilizce, Fransızca ve Almanca kitapların listesi bulunuyor burada. O gün için bir şey söylemek zor olsa da bugün bu listedeki kitaplardan birçoğu Türkçeye çevrilmiş durumda. Bu da hepimiz için bu yazıyı bir kaynak niteliğine getiriyor.

Kolay mı bu süreçte dergi çıkarmak…

1985-1998 arasında iki ayda bir olmak üzere 48 sayı (bazı seferler iki sayı bir arada çıkıyordu) çıkartan İlim ve Sanat dergisi, yayınlandığı süre içerisinde yazar ve okurları için bir okul niteliği taşımış. Yer verdiği derinlikli yazılar ile sadece yayınlandığı tarihte değil, bugün de kaynak olabilecek yazılara ev sahipliği yapmış sayfalarında.

Başta ismini zikrettiğimiz İslam, Kadın ve Aile dergileri gibi İlim ve Sanat’ın da yayın hayatı 1998 yılında sona eriyor. Bilindik bir sebebi yok bu yayına son vermelerin. Fakat dönemin şartları göz önüne alındığında, özellikle de 28 Şubat gibi Müslümanların kökünü kazımaya niyetli kişilerin sesinin baskın olduğu bir dönemde bu tür yayınlara devam etmenin ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliriz…

Geriye kalanlarMahmud Esad Coşan

İlim ve Sanat dergisinin bu 13 yıl içerisinde çıkardığı 48 sayının getirdiği birikim çok fazla. Bu dergiden yetişmiş, derginin sayfalarında yazıları yayınlanmış birçok kişinin fikirlerinden bugün de istifade ediyoruz. Lakin bu dergiden yazılı olarak pek fazla şey kalmamış geriye maalesef. Yalnızca derginin başyazılarını kaleme alan Mahmud Esad Coşan’ın yazıları Başmakaleler ismi altında toplanıp yayınlandı bugüne kadar. Umarız ki dergideki diğer yazılar da bu tür çalışmalarda bir araya getirilsin, veya en azından bu yazılara ulaşmamızın bir yolu olsun…

Bunun yanında sahaflarda nadiren de olsa İlim ve Sanat’ın ciltlerine ulaşmak mümkün. Bu ciltlere sahip olmak, aynı zamanda birçok konuda zengin bir yazı arşivine sahip olmak anlamına gelir.

25 yıl öncesinden öğütler

Son olarak derginin iç kapaklarında yer alan kitap reklamları, dergiden bağımsız olarak dikkatimi çekiyor. İki kapakta da yer alan reklamlardan ön kapağın içinde İSAV’ın yayınladığı Hayrettin Karaman’ın Alışverişte Vâde Farkı ve Kâr Haddi isimli kitabı bulunuyor. Kitabın tanıtımında ise “Vade farkı faiz midir?”, “Borcunu zamanında ödemeyenden vade farkı alınabilir mi?”, “Taksitli satış caiz midir?” gibi sorular yer alıyor. Arka kapağın iç kısmında da yine İSAV’ın yayınladığı İslam’da Kılık-Kıyafet ve Örtünme isimli kitabın tanıtımı var. Burada da “Nasıl giyinsem İslamî olur?”, “Kıyafette gayrimüslime benzemek iman bakımından bir sakınca doğrurur mu?”, “Okumak için başımı açabilir miyim?”, “İslamî bir elbise şekli teklif edilebilir mi?” gibi sorulara yer verilmiş.

Yukarıdaki tüm bu sorular muhtemelen kitapların içerisinde cevabını buluyor. Lakin elimizdeki derginin 1987 yılına ait olduğunu düşünürsek, geçen 25 senede bu soruların cevaplarının hâlâ bulunamamış olması ve hâlâ Kapitalizm’e hizmet eden kravatlı Müslümanların, “Örtünmek Güzeldir” sloganı atan modanın esiri Müslümanların hanımların aramızda bulunması fazlasıyla üzüntü veren hadiseler. Bu ise bambaşka bir haber konusu...

Şehadetinin sene-i devriyesi olan şu günlerde böyle güzel bir derginin yayınlanmasına vesile olduğu için merhum Mahmud Esad Coşan’a dualarımı ve şükranlarımı sunuyorum. Bir diğer dua ise, 80’ler ve 90’lardaki İslamî şuurun ve aktifliğin günümüzde de takrar hayat bulması için... Ve elbette İlim ve Sanat gibi kaliteli dergileri tekrar yayın hayatımızda görmek için.

 

İsmail Kaplan “Yine böyle dergiler çıksa ya” diyerek yazdı.

YORUM EKLE
YORUMLAR
halitaha
halitaha - 11 yıl Önce

İslam, Kadın ve Aile, İlim ve Sanat ve Panzehir dergileri efsaneydiler.. ama geride kaldı. geride.. eskide kaldı.. boşluk doldurulmayı bekliyor.. hala bekliyor.. hala.. anlayan anlamıştır..

uğur tarakçı
uğur tarakçı - 11 yıl Önce

bizi güzel bir haberinle bilgilendirdiğin için çok teşekkür ediyoruz abi ve Allah razı olsun diyoruz.bende bu dergilere yetişemedim,yetiştim ama o zamanlar lise talabesiydik ve bu tarz dergilerle pek işimiz olmuyodu,ama şimdi değerini çok daha iyi anlıyorum...merhum ve mağfur M.Esad COŞAN hocaefendi nadirül emsal hak aşığı bir şahısdı.onun olduğu her yerde ihlas görüyorum.kendisinin sohbetlerini kitaplarını takip edenlere çok güzel hasletler katan bir mürşidi kamildi o...rabbim razı olsun...

turgut
turgut - 11 yıl Önce

bir dönem için öncü olmuş bu dergilerin yeri apayrıdır. her kesim bu dergiler hakkında övgüyle bahsetmektedir. özlem duymanız, yeninde böyle dergiler istemeniz çok normal. ama kime, ne mesaj vermeye çalışıyorsunuz? bu yorumunuzu okuyanın aklına ilk gelen isimde bellidir. üslubunuzu değiştirmenizi ve edep dairesinden çıkmamanızı acizane tavsiye ederim.

AYYILDIZ
AYYILDIZ - 11 yıl Önce

BU TİP ÇALIŞMALARA ÖNCÜLÜK EDENLERİN, BU ZAMANDA YAPTIĞI ÇALIŞMALARIN DEĞERİ 20 YIL SONRA ANLAŞILIR.

ÇAĞLAR ERGANİ
ÇAĞLAR ERGANİ - 11 yıl Önce

KIYMET BİLENLERİN, KIYMETİ BİLİNİR. YAZINIZ GERÇEKTEN ÇOK DEĞERLİ VE TESPİTLERİNİZ BENCE ÇOK DOĞRU.

ercan gülsuyu
ercan gülsuyu - 11 yıl Önce

Okuyan herkesin güncel konular bulabileceği, yayınlandığı zamanın dışına da hitap eden yazılar ve rızai bari doğrultusunda geniş açıdan ele alınacak çalışmalar. Teşekkürler Erhan bey kaleminden deryalar damlamış.

Saim Cirtil
Saim Cirtil - 9 yıl Önce

Bu dergilerin şimdi hatırlayamadığım bir sayısında Brezilya'da Colomb'dan daha erken terihli zannedersem kazı buluntularından bahseden bir yazı vardı.