Ekim 2006’dan beri ne zaman çıkacağı belli olmaz mottosuyla düzenli olarak yayın yaşamını sürdüren Serseri Eylül ayında yayınlanan 19. sayısıyla yaklaşık 4 yıllık yaşamına son verdi.
Serseri’nin 19. sayısı gecikmeli olarak yayınlandı. Bu sayıda Serseri’nin son sayısı olduğuna dair bir bilgi yer almasa da kapaktaki Orhan Seyfi Orhon mısrası “gidiyorum bu”yu imleyen bir ifadeydi: “Hani o bırakıp giderken seni.”
Serseri bugüne kadar “bir hırka bir lokma” dervişliğiyle kendi adımları ve refleksleriyle yürüyen bir dergiydi. İlk sayıdan itibaren ücretsiz olarak belirli temin noktalarından edinildi. Temin noktaları da kendisi gibi kendine münhasır yerlerdi. Çok zaman reklam da yayınlamayan Serseri, çay ve sigaradan arta kalan paralarla basıldı.
Yayın Yönetmeni Ne Dedi?
Çıktığı günden beri birçok kişinin ilgisini çeken ve kısa sürede kulvarındaki (acaba bir kulvarı var mıydı Serseri’nin) dergilerin önünde bir yer edinen Serseri’de bugüne kadar elliye yakın ismin ürünleri yayınlandı. Birçok ulusal basın ve yayın organında adından söz ettirdi. Şiir yıllıklarında kendine bir yer açtı. Tüm hızıyla gittiğini düşündüğümüz bir zamanda Serseri Facebook’tan ve Serseri Forum’dan gelen mesajla Serseri takipçileri şaşırdı. Serseri yayın yaşamına son veriyordu çünkü. Serseri Dergisi Yayın Yönetmeni Sinan Kılınçarslan durumu biraz ironi ile şöyle anlatıyordu: “On dokuzuncu sayımızın çıkmış olduğunu ve bu sayı itibariyle çıkmayacak olduğunu, sana bildirmekten doğan endirekt serbest duruşu bildirmek istedik.Bu mesajı okurken, türlü türlü, rengarenk ünlemlerin; ‘Aaa cidden mi? Ay ama inanmıyorum! Ama neden yaaa!’ bir iç ses olarak dalga dalga yayılacağını tahmin etmekteyiz. Ya da kendimizi avutuyoruz! Karıştırma işte tüm bunları sen. Ünlemlere cevaben verebileceğimiz cevaplar oldukça kısıtlı; ‘Aaa cidden! İnan inan bak bölee!’ Birçok sebebi var aslında ama kafanı tüm bunlarla yormayalım!”
Gasp ve İhanet!
Birçok sebebi var aslında Sinan Kılınçarslan’ın dediği gibi. Öğrenciyseniz, birileri hep üzerinizden pirim elde etmeye çalışıyorsa, reklam veren ağabeyleriniz hakkınızı gasp ediyor bu işi de beleşe getiriyorsa, bir takım algı özürlüler sitenizde yayınlanan Orhan Pamuk reklamı için sizi vatana ihanetle itham ediyorsa, okul hayatınız içinden çıkılmaz bir hal almışsa, bazı kitapçılar ücretsiz olan bu yayını çöpe basmışsa, “Bu dünyada çekingen olmak iyidir beyler!” diyorsanız ve susarak kendinizi ifade etmeye devam ediyorsanız… Birçok sebebiniz vardır çıkardığınız bir derginin son sayısını da çıkarmak için, son defa çıkarmak için.
Elbette sadece bu gibi sorunlar Serseri’nin yaşamına son vermesine sebep olmamıştır. Biraz da Serseri künyesindeki arkadaşların kendi serserilikleridir bence 19. sayının son olması. Mesela Serseri 20 çıkıp da son sayı ilan edilseydi çok iyi olmazdı gibime geliyor. Serseri nihayetinde 23’te ya da 37’de kepenkleri indirecekti. Bu sayı 19 olduysa kabahat mi?
Son Sayıda Ne Var Peki?
Sayfa sayısı genelde 20 olan Serseri, son sayısında 16 sayfayla çıktı karşımıza. Birçok yazarın sigara karşıtlığına, kendince karşı çıkışları Serseri’nin bu sayısında ilgileri topluyor. Ferdi Amca’nın Tütün başlığıyla Sezai Karakoç’u anarak başladığı yazısı “alnından öpmeye gidiyorum hala tütün eken çiftçilerin” ifadesiyle sonlanıyor. Serseri ise Adnan Karakaş’ın “Dumansız Hava Sahası” başlıklı yazısı ve “Vebalılara ölüm!” sloganıyla bitiyor. Yine Elif Karadağ ve Sena Babacan gibi isimler Serseri’de ilk ve doğal olarak son defa görülmüş oluyor. Ve perdeler kapanıyor…
Son Kez Teşekkür!
Madem Serseri Dergisi 19 sayı, onlarca şiir ve deneme ve öykü ve edebi ürünler armağan ederek bizlere veda ediyor o halde Serseri künyesindeki Sinan Kılınçarslan, Abdüssamed Bilgili, Recep Kılınçarslan ve ÖFK’ya içten teşekkürler… Hoşça kalın serseriler! Bize yazmayı unutmayın…
Fotoğraf Galerisi için: //www.dunyabizim.com/gallery.php?id=106
Bünyamin Karabaş & Besim Bal üzülerek bildirdi.
http://serserider.blogspot.com/2009/10/bitis-dudugu.html