İslam ve modernizm kavramları birbirine uzak gibi görünse de İslam’ın özünü kavramış bir bakış açısına göre İslam’ın çağa ayak uyduran yapısında modernizm önemli bir kıstastır. İslam, birçok açıdan bakıldığında modern olmak zorundadır. Dünyaya mümin bakışı da modern olmayı gerektirir. Önemli olan özü muhafaza edebilmekte…
“İslam estetiği” kavramı da modernizm düşünüldüğünde gereklilik arz eden bir durumdur. Estetik duygular İslam’la birleştiğinde ortaya çıkan eserlerin ölümsüz olması da beklenebilecek bir sonuçtur. Çünkü İslam güzellik dinidir. Her yönden estetik bir duruş İslam’la anlam kazanır, büründüğü şekil ve tavır ile gönüllere ve ruha şifa olur.
Şarkî edebiyat ve sanat dergisi 5. sayısına ulaşmış bir dergi. Üç aylık periyotlarla çıkan Şarkî, Adıyaman merkezli. Böyle özenli çalışmaları görünce “iyi ki Anadolu var” diyorum, içimde çırpınıp duran umut kuşlarını havalandırarak.
5. sayısında tanıma fırsatım oldu dergiyi. İlk intiba çok olumlu. Çalışılmış bir hava derginin her noktasında kendini hissettiriyor. Son sayısında dosya konusu “İslam estetiği ve Modernizm: Çatışma mı uyum mu?” olarak belirlenmiş.
İslam estetiği kavramının kapsamını, sunuş yazısında Mehmet Sümer şöyleifade ediyor: “İslam estetiği dediğimizde, yaklaşık altı yüzyıl büyük bir tekâmül arzusuyla Doğu’dan ve Batı’dan bütün eski medeniyetlerin mirasını temellük etmiş ve ardından yine yaklaşık bir o kadar yüzyıl da yarattığı yeni mirasta yaşamış büyük medeniyetin doğurduğu geniş bir sanat anlayışını kastediyoruz.”
Hakikat ile kapitalizm arasında sanat ve mimari
Şarkî’den yapacağım ilk paylaşım Alev Erkilet’e ait. İslam ve mimari kavramlarını merkeze alan bir yazı bu. Örneklerle anlatımı zenginleştiriyor Erkilet. İslam, estetik ve mimari gibi üç kavramın birleştiği ortamda mutlaka anılması gereken bir ismi de görüyoruz yazıda; Turgut Cansever. Estetik ve medeniyet bağlamında İslam’ın esere kattığı değer çıkıyor karşımıza.
“İslam ve mimari arasında özsel ve ontolojik bir rabıta mevcuttur ve bu rabıta kendisini eylemsel ve işlevsel olarak da dışa vurur. Lamia Faruki’nin de dediği gibi İslâm’da sanat eserleri aynı zamanda yararlı ve pratik nesnelerdir.”
Geçmişten günümüze bir hat halinde İslam ve mimari ilişkisinden bahseden Erkilet, günümüze gelindiğinde ortaya çıkan sonucun kapitalizm ile yollarının kesiştiğine vurgu yapıyor. Özden uzaklaşıp kapital bir ağa kapılan mimarinin geldiği noktayı da “kibir” olarak ifade ediyor Erkilet.
Batı estetiği ve İslam estetiği
Estetik kavramına evrensel bir bakış denemesi ile dergide yer alıyor İsmet Emre. Bir mukayese var karşımızda. Mevzunun daha iyi anlaşılması için yapılması gerekli olan bir mukayese bu. Bazen doğruya ulaşabilmek için bilinmeyenin dünyasına da girmek gerekebilir. İsmet Emre’nin yazısını bu bağlamdan hareketle okumakta fayda var.
Estetik kelimesinin Latince ve Arapça anlamlarından yola çıkarak başlıyor yazı. Latincede “duyma, duyumsama, hissetme” anlamları çıkarken karşımıza Arapçada “yaratma, orijinal bir şey meydana getirme” şeklinde tanımlanıyor estetik.
“Batı medeniyetinin şahsında estetik yaklaşım hep soyutu bile somut zemine çeken, mücerretten müşahhasa akan bir yaklaşım biçimini ifade ediyor. Böylece, Batı estetiğinin temelini göz, İslam estetiğinin temelini ise yürek oluşturuyor.”
Hayata dokunmak, gönle hitap etmek, estetik ruhun karşılığını huzurlu yüreklerde duymak. İslam estetiği insan merkezli bir süreçte ilerler. Batı ise materyaldir. Soğukluğunu estetiğine de yansıtır.
“Bedenin uzantısı mimari, ortak olmak üzere estetik, Batı’da heykeltıraşlık ve resim sanatı üzerinden gözün muhatabı nesnelerin yine bedensel tarafına yönelirken, İslam dünyasında musiki ve şiire yönelmiştir.”
Batı’nın göz alıcı yaşantısı ne yazık ki, Doğu’ya galip gelmiş, estetik unsurların çarpışması sonucunda geriye telafisi olmayan kayıplarla sürüp giden bir yaşantı kalmıştır. İsmet Emre yazısında neyi kaybettiğimizin farkında olmamızı salık veriyor.
Hayatın seyrinde İslam ve estetik
Ömer Hatunoğlu, Şarkî’de hayatın koşuşturması içinde göz ardı edilen, değerini yitiren ve daha da çok sıradanlaşan estetiğin yaşanan medeniyet kriziyle olan bağından bahsediyor. Aklın ve kalbin ötesinde duyularımızdan beslenen estetik duyguların zamanla yitirmeye başladığı öz ruhundan örnekler sunan Hatunoğlu; Batı medeniyetinin tüm medeniyetleri kendine benzeterek İslam medeniyetini yok etmeye çalıştığını, geçmişte büyük medeniyetler kurmuş olan Müslümanların bir an önce bu krizden çıkmaları gerektiğini ve bunun yollarını anlatıyor.
Batı’dan alınan her türlü unsuru Müslümanların İslamlaştırması gerekiyor. Ne olursa olsun kendi rengimizi katmak gerek yaşantımıza. “Kendi rengimizi, kendi tarzımızı, kendi üslubumuzu oluşturmazsak basit taklitlerle uğraşır dururuz.”
Hayatın seyri nasıl işlerse işlesin Müslümanların değişmez kıstaslarından taviz vermeden oluşturmaları gerekiyor sanatı ve estetiği. Ayakta kalmak ve İslam’la yoğrulmuş gelenekselleşen estetik ruhun devamı için bu şart. Konuya hâkim olmak ve sanatın gerekliliğine inanan ehil ellerle bu başarılabilir. “Fıkıhtan kelama, müspet ilimlerden sanat faaliyetlerine, siyasetten ticarete kadar her alanda yetkin ve donanımlı eller / gönüller / akıllar sayesinde bu medeniyet krizi aşılabilir.”
Soruşturmadan notlar
Şarkî dergisi İslam ve estetik konusu hakkında önemli isimlerinin görüşlerine de başvurmuş. Dergiden yapacağım son paylaşım bu soruşturmaya cevap veren isimlerden olacak.
Kamil Eşfak Berki: “Anadolu insanının yüksek bir estetikle iç içe yaşadığını söyleyeceğim. Şu an itibariyle gereken kendi güç ve güzelliğimizin yeniden farkına varmak ve eğitimde sanat eseriyle çocukların ruhsal irtibatını sağlayarak yüksek bir beğeni düzeyinin toplumda var olmasını sağlamamızdır.”
Cemal Şakar:“İslam estetiğinin bugününe dair henüz yaprak kıpırdamıyorken, yarınına dair bir kestirimde bulunmam zor. Şimdilik umutsuzum. İnşallah en kısa zamanda yeni zamanlara ait eserler için benzer çalışmalara başlanır da yarınlar için umutlanırız.”
Sadık Yalsızuçanlar: “Modernleşme sürecinde, mimarimizde, musikimizde, edebiyatımızda, hasılı hayatımızda olan şey, bellek yitimi ve onun doğurduğu kaos olarak nitelenebilir.”
Necip Dinç: “İslam sanatını ve estetiğini bugüne taşımak için İslam’ın ruhunu, tevhit inancını ve geleneksel sanatımızı iyi bilmek gerektiğini düşünüyorum. Suya düşen taş neyse geleneğimizde de cami odur.”
Osman Bayraktar:“Bir uygarlık ancak hayata bütünüyle hakimse her alanda tekmil eserler ortaya çıkabilir. Değilse kişisel yetenek ve tutkulara bağlı olarak her alanda tekmil eserler ortaya çıkabilir. Değilse kişisel yetenek ve tutkulara bağlı olarak her alanda parça parça güzellikler ve çıkışlarla yetinmek durumunda kalırız.”
Mustafa Cemil Efe:“Allah güzeldir, güzel olanı sever. Böyle bir gerçeklik varken nasıl oluyor da bu kadar kötü şeyler yapabiliyoruz? Bedii zevkler kazandırmak lazım insanlara, onlara güzel olan şeyler göstermek ve en başında onları yeniden İslam’ın estetiğiyle tanıştırmak lazım.”
Mustafa Uçurum