Ekim 2017 Dergilerine Toplu Bir Bakış-2

Bir Nokta, Yarın ve Hece dergilerinin Ekim 2017 sayıları hakkında Mustafa Uçurum yazdı.

Ekim 2017 Dergilerine Toplu Bir Bakış-2

Bir Nokta’da Fethi Gemuhluoğlu ve dostluk var

Bir Nokta dergisi, 189. sayısında Fethi Gemuhluoğlu ve dostluk üzerine bir dosya hazırlamış. “Adı Dostluk Olan Aşk Olan Bir Destan: Fethi Gemuhluoğlu” yazısı ile başlıyor yazı. Mürsel Sönmez’e ait satır satır dostluk sıcaklığıyla kaleme alınmış bir yazı bu. Mürsel Sönmez’in dostluğunu bilenler bu satırların ne kadar sahih olduğunu da anlayacaktır.

Yaratıcı, insanlara yeryüzünde gerekli olan hayatî gereksinimlerini lütfederken en hayati olanı yani doğru yaşama biçim ve üslubunu da peygamberler ve onların varisleri yoluyla lütfetmiştir.” Mürsel Sönmez, bu cümlede işaret ettiği noktayı gözümüzde canlandırmak için Gemuhluoğlu’nu her yönüyle ele alıyor. Ruh onaran bir mimarı anlatırken onun sözlerini yol gösterici olarak sıralıyor. “Ağlamayan gözün baktığından hayır gelmez.”, “Toprakta malikiyet olmaz.”, “Bu millet sanatla edebiyatla düşürüldü, yeniden onunla kalkacak ayağa.” sözlerini ve samimiyetini yoldaş ediyor bize.

Resul Tamgüç, “Dostluk Manifestosu” adlı yazısında Fethi Gemuhluoğlu ve “Dostluk Üzerine” merkezinde geniş bir açılımla dostluk manifestosunu paylaşıyor okuyucu ile. Cemal Süreya’nın bir sözünü de alıyor yazısına: “Her söz ya da her olayın yorumu bir de ondan geçerdi. Sağcılar onu veli derecesine yükselttiler. Ölünce de hemen unuttular.”

Tamgüç’ün yazısını okuyunca Gemuhluoğlu adı ile dostluk kavramının birbirine ne kadar da yakıştığına bir kez daha şahit oluyoruz ve Cemal Süreya’nın haksız çıktığını anlatıyoruz. Çünkü bugün dostluk dendiğinde Gemuhluoğlu adının her fırsatta anılması bunun tam olarak ispatıdır.

Suavi Kemal Yazgıç da “Afrika Hariç Değil” yazısı ile katkı sağlamış dosyaya. Fethi Gemuhluoğlu’nu okuyanlar bilirler ki ondaki Afrika hassasiyeti çok özeldir. Dünyanın bu coğrafyasını kendinden bir parça bilmesi, mazlumun yanında olmayı seçmesinden kaynaklanır.

Nuri Pakdil’e sorduğu “Bugün Ortadoğu nasıl?” sorusunun cevabını veriyor Yazgıç. Gemuhluoğlu’nun Afrika yazılarını, bu yazıların hissiyatını dile getirirken, Ali Gemuhluoğlu’na yazılmış mektuptan bir bölümü, herkese yazılmış bir hissiyatla okunmasını tavsiye ederek paylaşıyor Yazgıç: “Esir Türklere, Müslümanlara dua ediniz. Eritre’den, Somali’den, Filipinler’e kadar, Kırım’dan Kerkük’e kadar Müslümanlara ve Türklere dua ediniz…”

Necmeddin Atlıhan da Fethi Gemuhluoğlu’nun Kıbrıs hassasiyeti üzerine bir yazı kaleme almış. Kıbrıs bizden bir parça. Bizden uzak kalması ilk olarak bizim içimizi dağlar. Yazıda bu ince noktalara dikkat çekiliyor.

Yarın dergisinde Hasan Sağındık dosyası

İkinci sayısı çıktı Yarın dergisinin. Sanki yıllardır çıkıyormuş izlenimi var dergide. Mizanpaj, içerik öylesine hâkim dergiye. Bu, derginin iyi bir hazırlık döneminin ardından çıktığını gösteriyor.

Müzik ve edebiyat dünyasından birçok isim var Yarın dergisinin Hasan Sağındık dosyasında. Güven Adıgüzel “Yusuf Yüzlüler Örgütü” yazısında Hasan Sağındık’ın ilk kaseti Yusuf Yüzlüler’i ve Sağındık müziğinin ortaya çıkış serüvenini yazmış. Zindanda, şehirde, köyde, üniversitede, her yerde Yusuf Yüzlü olmak. Hasan Sağındık’ın ilk kasetten sonra yaptığı her çalışmada Yusuf Yüzlüler etkisi olduğunu söylüyor Adıgüzel. “Hasan Sağındık’ın sesi, mağlup olsak da yenilmeyeceğimizi anladığımız günün manifestosudur aslında. Yusuf Yüzlüler bu dünyayı terk etmedi.” diyor yazar, direnen bir Hasan Sağındık ezgisinin eşliğinde.

Hasan Sağındık ve Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç’un şiirlerini birçok sanatçı bestelemiştir ama Hasan Sağındık’ta Karakoç’un yeri çok özeldir. Gönül ve dava birlikteliği olan iki ismin uyumu sayesinde ortaya öylesine eşsiz eserler çıkmıştır ki gönül rahatlığıyla her birine klâsik diyebiliriz. Habip Arvas “Seni Düşünürüm” adlı yazısında sözleri Abdurrahim Karakoç’a ait olan Seni Düşünürüm adlı eser hakkında yazmış. Dize dize tahlil etmiş eseri Arvas.    

Prof. Dr. Mehmet Önal, Hasan Sağındık ile tanışmasından başlayıp Sağındık’ın müziği ve mücadelesi hakkında tarih şeridinde ilerleyen bir yazı kaleme almış. Yolumuza çıkan Abdurrahim Karakoç’a ve Muhsin Yazıcıoğlu’na rahmet okuyarak ilerliyoruz satırlar arasında. Çok içten bir yazı. Yer yer göğsümüzün daraldığını hissediyoruz. Hey gidi günler demek de varmış diyoruz bir şiirin dizelerine nazire yaparcasına.

Önal, Hasan Sağındık’ın kasetlerini, eserlerini kendi penceresinden gördükleriyle anlatıyor. Onun seslenişi dostça ve muhabbetle;: “ Adanalı bir Anadolu delikanlısı Hasan… Çok da bağrı kavruk, yakası yırtık değil ama Karakoç’un “Hasan” modeline uygun, ismi ile müsemma.

Abdullah Çevik de dosya için yazmış. Çok ortalarda görünmeyen ama sesinin etkisi sözünün gücünde saklı bir yazar ve şair Abdullah Çevik. Hasan Sağındık duruşunun müziğe yansımasını anlatıyor yazısında Çevik.  Dik, nerde durduğunu bilen bir duruş.

Hayrullah Eraslan da Sağındık albümleri ve şairleri hakkında bir yazı ile yer alıyor Yarın’da: “O, müzikal anlamda modern. İnandığı değerler açısından dertli. Aynı zamanda asaletli bir Ozan’dır.”

“Gölge Oyunu”

Gazi Balcı “Gölge Oyunu” şiiri ile yer alıyor dergide. Akıcı bir şiir. Eylül duruşlu bir şiir bu. Yarın dergisine de ziyadesiyle yakışmış. Gazi Balcı “zifir” bir geceden yere yansıyan gölgesinin ardına düşerek korkutuyor korkuyu: “Silmemekteyim / Kokan sokaklarda adımlarken / Pencere camlarına yazdığım resimleri/ Eylüle isyana ve aşka söz verdim / Balıklar gölgemden korksunlar benim

Hece’de Ali Karaçalı’nın günlükleri devam ediyor  

Ali Karaçalı, günlüklerine devam ediyor Hece dergisinin 250. sayısında. Yolumuza ışık olacak isimlerin günlükleri, anıları çok önemli ve değerli. Çünkü satır araları birbirinden değerli cevherlerle süslü. İsimler, olaylar, eserler bizim için bir hazine değerinde.

1984’lü yıllara götürüyor Ali Karaçalı bizi. Tokatlı yılları Karaçalı’nın. Özlemle Edebiyat dergisini bekleyen bir öğretmenin telaşı ve hüznü var. İlhami Çiçek’ten Satranç Dersleri yarenlik ediyor Ali Karaçalı’ya.

Nuri Pakdil’in kendi el yazısıyla yazdığı zarfın içinden Edebiyat dergisi çıkıyor. Bir bayram havasında Ali Karaçalı: “Dünyam aydınlandı.”

Okuduğu kitaplara dair notlar da var: Yeryüzünün Lanetlileri, Toplumsal Çözülme, Çanlar Kimin İçin Çalıyor.

Faruk Uysal söyleşisi

Ali Sali, Faruk Uysal ile şiir kitabı “Kırılmalar” üzerine bir söyleşi gerçekleştirmiş. Şiirine ve şiir dünyasına dair ayrıntılar var Uysal’ın. İlk kitabı Beyaz Yürüyüş’ten başlayıp Kırılmalar’la biten şiir yolculuğunu anlatıyor Uysal. Keyifli bir sohbet. Şiirli, dostane. Ali Sali kitaba dair her noktayı detaylandırmak istiyor. Değişimler, ithaflar, kırılmalar var içinde söyleşinin. “Manik Depresif” şiirinin şifreleri de çözülüyor. Şiirde FETÖ elebaşına göndermeler olduğunu söylüyor Uysal.

Eeleştirisizliğin eleştirisi

Kanayan yara denecek cinsten rahatsızlıklarımız var. Yeniçağın bize armağanı bunlar. Kılcal damarlarımız kopuyor bir bir. Yitiriyoruz. En çok de kendimizi kaybediyoruz.

Eleştiri yok deniyor günümüz edebiyat dünyası için. Geçmişten günümüze bu konu hakkında yazmış Hayrettin Durmuş. Nurullah Ataç’ın eleştirici yanından örnekler veriyor. Yaşar Nabi Nayır’ın eleştiri yazıları yazdığını anlatıyor. Cevdet Kudret’in Abdulhak Hamid Tarhan’ın neden iyi bir şair olmadığı hakkında yazdığını da paylaşıyor. Örnekler çok.

Peki, günümüzde durum nedir? Durmuş, her türlü imkâna rağmen yazar ve şairlerin irtibatlarının güçlü olmadığını belirtiyor. Çok göründüğünü sanıp kaybolan, mütevazı dünyasında kendi kozasını ören edebiyatçıların var olduğunu söylüyor. Artık kitap eleştirileri yazan yazarların olmadığını sözlerine ekliyor Durmuş.

Bunun sebebi aslında çok açık. Kibir bataklığına yuvarlanan o kadar çok kişi var ki edebiyat dünyasında. Sadece kendini gören, dünyayı kendi etrafında döndüren kişiler var. Durum böyleyken kendisinin dışında bir başkasının yazdığını görüp yazmak gibi bir durum da hasıl olmuyor.

Birkaç gün süren şiir programlarında birbirine selam verme zahmetinde bulunmayan şairlerin bir başkasının kitabı hakkında yazmasını düşünmemiz de abesle iştigal olur tabi ki.

Hayrettin Durmuş’un yazısı isabetli bir yazı olmuş; anlayana.

 

Mustafa Uçurum

YORUM EKLE