Dersimiz Amentü, Konumuz Meleklere İman

Haziran ve Temmuz sayıları bir arada yayınlanan Nihayet dergisi bu sayısında Melekleri ve Meleklere iman bahsini merkeze aldı. Pek çok farklı ismin yazı ve röportajları ile katkı sağladığı dergiyi Seda Şennik Ateş ele aldı.

Dersimiz Amentü, Konumuz Meleklere İman

“Meleklerle, görünmeyenlerle barışık yaşadığımız bir dünyadan sadece gözümüzün gördüğüne inandığımız bir dünyaya geçtik.” diyor Kemal Sayar.

Yaşadığımız bu alem gözlerimizin vakıf olduğundan çok daha fazlasını barındırıyor oysa... Gerçeklik çağının gözümüzle gördüğümüzden başkasına ikna edemediği çağları yaşıyoruz.... Fatma Barbarosoğlu bu zamanları Nihayet Dergisi’nin Haziran – Temmuz sayısında “Dijital Yerliler için meleklere iman bahsi” başlığı altından özetliyor... Dergi de tümüyle bu bahsi konu edinerek geçmişte ve günümüzde meleklere imanın hayatlarımızı nasıl şekillendirdiğine eğiliyor.

Hepimiz henüz çocukluk yıllarımızla tanıştık meleklerle, bizi koruyup kolluyor, kar tanelerini bir bir yeryüzüne indiriyorlardı... Çocuk zihnimizin muhteşem hayal gücü sayesinde bunu hayal etmek de, inanmak da zor değildi... Geçen zaman içinde hayatın gerçekleriyle yüzleşen insan, dijital çağın getirdikleri de eklenince ruhu ile arasına mesafeler koymaya başladı....  Dergi, bu mühim sayısı ile görmediğimiz dünyanın arkasındakileri görünür ediyor...

Betül Şatır, Hasan Tahsin Feyizli Hoca ile gerçekleştirdiği röportajla insanı edep dairesi içinde tutan meleklere hürmet etmenin esaslarına değiniyor.

Modern dünyanın cazibesi karşında iman sesimizin kısılıp, nefs sesimizin yüksekliğinden nasıl arınacağımızı Hasan Tahsin Hoca, kendi naif üslubu ile tarif ediyor. Bu tarif de en büyük görevi her dem gözlenmekte olmanın yani meleklere imandan geçtiğine dikkat çekiyor. Cebrail (a.s) belki hala aramızda ve salih kullara güzel ve doğruyu anlatmaya devam ediyor, İsrafil ( a.s) belki “her kişinin ölümü kendi kıyametidir” hadisine atfen ölüm öncesinde kulaklarımıza ürküten sesi duyuruyor, değişip duran mevsimler arasında Mikail (a.s)mı anmak aklımızdan bile geçmiyor diyor.

Dergideki bir başka röportajda ise; Nazife Şişman, Prof. Dr. Tahsin Görgün’e şu önemli soruyu yönlendiriyor; “Allah’ın nurundan her şeye sirayet ettiği meleklerle dolu bir alem tasavvuruna sahipti Müslümanlar. Modern tasavvur bu anlayışı nasıl etkiledi?”

“Modern ve Postmodern dönem insanları doğruyu, iyiyi ve güzeli hem varlık hem geçerlilik ilkesi olarak kabul etti. Böylece insan kendi kendine alemi yönetenin insan olduğu fikrinin hakim oldu” diyor Görgün hoca... Hal böyle olunca insan ruhu kendini dünyaya hapsetmiş oldu. Gayb aleminin varlıklarını unutarak dünyadan ibaret olan bir hayatı yaşamının buhranı ile baş başa kaldı.. Oysa Allah (cc) Meleklere imanı, kitaplara imandan önce zikretti Kuran’da... Yani Meleği insana yoldaş kıldı...

Fatma Barbarosoğlu Sanayi ve teknoloji toplumunun melekler hayatından çıkarma sürecini ise şu sözlerle özetliyor..

“ Ebeveynlerimiz, tarım toplumunda doğup sanayi toplumunda büyüyen bir kuşaktı. Onlar amentünün esaslarını, tarım toplumunun nasip ve bereket üzerine kurulu metafizik dili üzerinden naklettiler. Biz, onların dilinden yerleri ve gökleri, dünyayı veahireti meleklerle kuşatılmış bir iklim içinde idrak ettik. Lakin bu dil, dijital kültür için yeterli değil. O yüzden dijital yerliler için amentü bahsi ayrı bir önem taşıyor.”

Dergi bu sayısında her zamankinden geniş yazar kadrosu ile okuyucularına ulaştı. Sadettin Ökten, babası Celaleddin Ökten’den öğrendiği en önemli şeyin Resullullah’ı sevmek olduğunu anlatıyor.

Fatih Çıtlak hoca, meleklerin huzurlu yaşamak için umut kaynağımız olduğu bahsini anlatırken Mustafa Kutlu meleklerin vicdanımız arasındaki yolun birer durakları olduğunu hatırlatıyor...

Seda Şennik Ateş

YORUM EKLE

banner36