Osmanlı sultanları askeri seferler haricinde yurt dışına seyahate çıkmamışlardır. Bunun istisnası Sultan Abdülaziz’dir. Abdülaziz’in 1867 yılında Avrupa’ya gerçekleştirdiği seyahat, o dönemde Avrupa kamuoyunda büyük tesirler bırakmıştır. Yedikıta dergisinin Haziran 2016 tarihli 94. sayısında Selman Soydemir bu seyahati, “Sultan Abdülaziz Avrupa’da” başlığıyla kaleme alır. Önce Fransa İmparatoru Üçüncü Napolyon, daha sonra da İngiltere Kraliçesi Victoria’nın Sultan Abdülaziz’i davet etmeleri üzerine gerçekleşir bu seyahat. Bu iki ülkenin Sultan Abdülaziz’i davet etmelerindeki asıl maksadı Selman Soydemir şöyle açıklıyor: “Sömürgelerindeki Müslüman halk üzerinde bu ziyaretin müspet tesirleri olacağına inanıyorlardı. Sultan aynı zamanda halife olduğundan bütün dünya Müslümanları üzerinde büyük bir nüfuza sahipti. Üçüncü Napolyon ayrıca Girit meselesini Yunanistan lehine çözmek noktasından bu seyahate önem vermekteydi.”
Sultan Abdülaziz bu seyahate kalabalık bir heyetle çıkar. Veliaht Şehzade Murat Efendi (Beşinci Murat), Şehzade Abdülhamit Efendi (İkinci Abdülhamit), oğlu Yusuf İzzettin Efendi, meşhur Hariciyeci Keçecizade Fuat Paşa ve hocası Hasan Fehmi Efendi bunlardan bazılarıdır. Padişah gittiği Fransa ve İngiltere’de gayet muhteşem bir şekilde ağırlanır. Şerefine sergiler, ziyafetler tertip edilir. Padişah, İngiltere’de ordu ve donanmanın geçit resimlerini seyreder. Sultan Abdülaziz, özellikle tersanelerde incelemelerde bulunur. Kraliçe, Sultana İngiltere’nin en büyük nişanı olan Dizbağı Nişanı’nı kendi eliyle takar.
Avrupalı devletlerin ne kadar ilerlediği yerinde görülmüş
Dönüşte Avusturya’ya da uğrayacak olan Sultan, Belçika ve Prusya topraklarından geçeceği için bu ülkelerin Kralları tarafından da gayet parlak bir şekilde karşılanmış ve ağırlanmıştır. Padişah daha sonra Avusturya’ya geçmiştir. Burada da bir süre misafir kalan Sultan Abdülaziz, İmparator Fransua Joseph tarafından gayet misafirperver bir şekilde karşılanır ve ağırlanır. Viyana’dan, Tuna nehri üzerinden Budapeşte’ye de uğrar. Burada da aynı şekilde misafir edilir. 21 Haziran’da başlayan ve 47 gün süren Avrupa seyahatinin sonuçları hakkında şu bilgilere yer verilir yazıda: Padişahın Avrupa’nın en önemli devletlerini ziyaret etmesi, beş hükümdarla görüşüp yedi memleketi gezmesi, Avrupa’da büyük ve olumlu tesirler bırakmıştır. Seyahatten önce Osmanlı aleyhine olan Osmanlı ile Yunanistan arasındaki Girit meselesi, seyahatten sonra Osmanlı lehine sonuçlanmıştır. Diğer bir fayda da, Avrupalı devletlerin ne kadar ilerlediğinin yerinde görülmüş olmasıdır.
Dergideki sözkonusu yazıda, imparatorlarla gerçekleşen görüşmelerin detayları, seyahat esnasında gerçekleşen önemli hadiseler, seyahatin yankıları ve daha birçok bilgi yer alır.
“Ben bu kitapları milletim için topladım ve milletime vakfediyorum”
Dergide dikkat çeken diğer bir yazı da, Millet Kütüphanesi’nin kuruluşunun 100. yılı münasebetiyle, Millet Kütüphanesi müdiresi Melek Gençboyacı’nın kaleme aldığı ve Ali Emiri Efendi ve Millet Kütüphanesi hakkında bilgi verdiği “Millet Kütüphanesi 100 Yaşında” başlıklı yazısıdır. Melek Hanım, Ali Emiri Efendi’nin Batılıların bibliyofil dedikleri bir kitap kurdu olduğunu belirtir. Kitaba olan sevgisinin zengin bir kütüphane kurmaktan ziyade okuma aşkından ileri geldiğini ifade eder. Osmanlı Devleti’nin pek çok şehrinde vazife yapan Ali Emiri Efendi, bir taraftan okumaya devam eder ve bu esnada da kitap biriktirir. Bütün parasını kitaplara yatırmıştır. Parasıyla almaya imkânı olmadığı kitapları günlerce istinsah ederek kütüphanesine koyar. Bu mücadelenin sonunda eşsiz bir koleksiyona sahip olur. Kütüphane kurmak ister. Kütüphane kurma süreci ve mücadelesi hakkında bilgi verilir yazıda… Ali Emiri Efendi, 17 Nisan 1916 yılında kütüphanesinin açılışını yapar. Kütüphaneye, “Ben bu kitapları milletim için topladım ve milletime vakfediyorum” diyerek Millet Kütüphanesi ismini koyar.
Gençboyacı, şu anki ismi Millet Yazma Eser Kütüphanesi olan kütüphanede, başta Türk dilinin ve kültürünün temel kitabı olan Divanü Lügat-it Türk eseri olmak üzere edebiyat, tarih, coğrafya, tıp, sanat ve pozitif bilimlerle ilgili paha biçilemeyen 30 bine yakın eserin bulunduğu bilgisini verir. Melek Gençboyacı, Nisan ayında Ali Emiri Efendi’nin Fatih Camii haziresindeki kabri başında Kur’an-ı Kerim okunduğunu, dualar edilerek anıldığını ve Millet Kütüphanesi’nde de geniş katılımlı bir merasim düzenlendiğini bildirir. Bu merasimle ilgili bilgiler verir.
Yedikıta dergisi bu ayki sayısında bunlara benzer birbirinden değerli araştırmalarla kültürümüze hizmetine devam etmektedir.
Metin Uygun