Yedikıta dergisinin Ekim 2016 tarihli 98. sayısında, ABD’nin ilk beyaz Müslümanı olan Muhammed Alexander Russell Webb’in hayatı ve İslam’a hizmeti hakkında bilgi veriliyor. Konuyu Harun Tuncer araştırmış ve “Sultan İkinci Abdülhamid’in New York Fahri Konsolosu Muhammed Alexander Russell Webb” başlığıyla kaleme almış. 1890’lı yıllarda Webb’in İslamiyet’i kabul etmesi, bunun yanında kendi vatandaşlarını da İslam’a davet etmesi yazar tarafından onun öncü bir aktivist olduğu şeklinde değerlendirilir. Tuncer’e göre bu hadise, o dönem hem Amerika halkı için ve hem de dünyanın diğer beldelerinde yaşayan Müslümanlar için oldukça dikkat çekicidir.
Muhammed Webb eğitimini tamamladıktan sonra gazeteciliğe başlar. Bu meslekteki kabiliyeti kısa sürede kendisini belli eder. Önemli gazetelerde editörlük yapar. Kısaca o, gazeteci-yazar, yayıncı ve diplomattır. 1887 yılında Filipinler’in başkenti Manila’ya konsolos olarak tayin edilir. Bu görevden önce uzun bir süre din mefhumunu tamamen unutmuş olduğu belirtilir yazıda. Yoğun okuma gayretleri sonunda 1888 yılında İslam’la müşerref olur.
Maddiyatın zehirlediği insanların kalplerine ve ruhlarına hitap etmek
Webb, İslam dinini kabul ettikten sonra Hindistan’a gider. Orada konferanslar verir. Amerika’daki faaliyetleri için nakdi yardım toplar. Bu arada eşi ve üç çocuğu da Müslüman olur. Hindistan’dan döndükten sonra New York’a yerleşir. Oturduğu evi tebliğ faaliyetleri için bir merkez haline getirir. Evinde, müsaade edilen konferans salonlarında, tanıdıklarının evinde konferanslar verir. Bu konuda hiçbir fırsatı kaçırmamaya çalışan Webb’in bu gayretleri, faaliyetleri, başta basın tarafından olmak üzere ilgi ile takip edilir. Haberleri gazetelerde yayınlanır. Amerikan basınına hedefini şu şekilde açıklar: “İslam’la ilgili muhtelif dillerdeki neşriyatın mevcut olduğu bir okuma salonu ve İslam’ın anlatılabileceği çapta bir mekân, umuma açık bir kütüphane, başta Kuran’ı Kerim’in Arapça metnini ve tercümesini ve belli başlı İslami eserleri basabilecek bir matbaa ve süreli bir yayın neşretmek…” Bu faaliyetlerini devam ettirebilmek için New York ve Virginia’da cemiyetler açar. Hedefi ‘Amerikalıları İslam’a kazandırmak değil, İslam hakkında zihinlere yerleştirilen olumsuz imajı düzeltmektir.’ Bunu her fırsatta dile getirir.
‘Maddiyatın zehirlediği insanların kalplerine ve ruhlarına hitap etmek ve onları bu cendereden kurtarmak’, Webb’in diğer önemli bir emelidir. Daha önce aldığı yardım sözleri yerine getirilmez. Dünyanın muhtelif ülkelerine, yüzlerce kişiye müracaat eder, broşürler gönderir faaliyetlerini ve fikirlerini anlatmak için. İslam’ın en büyük temsilcisi Osmanlı’ya, Sultan Abdülhamid’e de bir mektup gönderir. Amacı faaliyetleri için Sultan’dan destek almak ve teşvik görmektir. Mektubunu bitirirken, ‘lütfen bu davaya olan adanmışlığıma inanın; zira dünyanın ihyası bu dava ile mümkündür’ ifadelerini kullanır. Bu gayretleriyle ilgili olarak aleyhinde söylentiler çıkar. Amerikan basını Müslüman olduktan sonraki hayatını, faaliyetlerini yakından takip etmeye başlar. Hatta daha önceki hayatını da mercek altına alır. İftiralar atılır. Zimmetine para geçirdiği söylentileri haber olarak yer alır basında. Fakat bu iddialarla, söylenti ve haberlerle ilgili olarak yargıya hiçbir şey intikal etmez.
Sultan Abdülhamid’den beklediği destek gördü
Webb’in en önemli faaliyet alanı olan yayınlarında Osmanlı Devletini ve Sultanını öven yazıları Osmanlı sefaretinin dikkatini çeker. Onun çalışmaları hakkında İstanbul’a bilgi veren Washington sefiri Mavroyeni Bey, Webb’i sefarete davet ederek hükümet adına teşekkürlerini bildirir. Sefaret İstanbul’a gönderdiği raporlarda Webb’in desteklenmesini tavsiye eder. Bunun üzerine Sultan Abdülhamid, Webb’in bu doğrultuda hareket ettiği müddetçe desteklenmesini, hareketlerinde sapma olursa desteğin kesilmesini emreder. Onu New York fahri konsolosu olarak atar. Liyakat ve Mecidiye nişanlarıyla kendisini taltif eder.
Harun Tuncer, ‘Amerika’nın ilk İslam misyoneri’ olarak nitelediği Muhammed Webb’in faaliyetlerinin neticesine dair düşüncelerini, ‘Memleketinde tutuşturmaya çalıştığı İslam çerağı maalesef arzu ettiği aydınlığa kavuşmadı. 1890’larda sefaretin yaptığı tahkikata göre İslam olan yahut öyle söyleyen kişi sayısı 60 kadardı’ şeklinde ifade edip arzu edilen neticenin hasıl olmadığını dile getirir. 1916 yılında vefat eden Webb’in naaşı Ruhterford’da Hillside Kabristanı’ndadır. Kabrinde de, ‘A. R. WEBB, 1846-1916’ ibaresinden başka hiçbir alametin olmadığı belirtilir yazıda.
Bu Müslüman aktivistin gayretleri, Cenab-ı Allah nezdinde karşılığını bulacaktır inşallah.
Metin Uygun
güzel bir yazı/araştırma ancak neden batı/hristiyan kavramı olan "misyoner" ile İslamı tebliğ eden biri tanımlanıyor? Mübelliğ, muallim, müderris, vaiz, alim, arif, dava adamı gibi sıfatlar neyimize yetmez? adam batıda diye batı kavramları ile tanımlanmamalı kendi kavramlarımız varken ithal kelimelere başvurulmamalıdır.