Deprem ahlâkı

Esasında bana hiç sıcak gelmemiştir iş ahlâkı, meslek ahlâkı, bilim ahlâkı gibi kavramlar. Zira bunlar; ahlâkı parçalar, belli bir alana indirger. Halbuki ahlâk kuşatıcı bir kavramdır. Hayatın tümünü içine alır, hayatın akışına düzen ve şekil verir. İş ahlâkına sahip olup şahsi hayatında ahlâktan bigâne yaşayan bir kişinin ahlâklı olduğu iddia edilemez. Ya da bilimsel konularda ahlâki ya da etik ilkeleri gözetip günlük pratiklerinde bunları umursamayan birisinin de ahlâklı olduğu söylenemez. Ahlâk, hayata karşı takınılan bütünlüklü tavrın adıdır. Ahlâk, şahsiyetimizi bütünlediği kadar toplumu da birleştirir, birbirine kenetler. Parçalanmış bir ahlâkın bizi bütünleştirmesi zaten beklenemez.

Deprem ahlâkı dediğime bakmayın! Zira işin ahlâkı olmayacağı gibi depremin de ahlâkı olmaz. Ahlâk insana özgü bir kavramdır ve sadece “insan”ın ahlâkı olur. Eğer insan ahlâklı ise bu onun işine de, yansır aşına da. Kişinin ahlâkı yaptığı binada görünür. Kişinin ahlâkı iş tutuş tarzında görünür. Kişinin ahlâkı insanlarla iletişiminde görünür. Kişinin ahlâkı zor zamanlarda ortaya koyduğu tavrında görünür. Bu aralar en çok canımızı acıtan kavram “deprem” olduğu için bu kavramıyla birlikte kullandım ahlâkı. Kullandım ki daha net anlaşılsın istedim bozuk ahlâkın da en ez deprem kadar, hatta ondan da yıkıcı olduğunu. Kullandım ki bilinsin istedim çürük ahlâkımızın da binalarımız kadar riskli olduğunu.

Deprem enkaza dönen binaların kusurları kadar ahlâki eksiklerimizi de gün yüzüne çıkardı. Deprem bu noktada bize neler gösterdi dersiniz!

Deprem bize, binayı yaparken daha çok kazanmak uğruna betonun içine tuğla, köpük, deniz kumu vb. uygunsuz malzeme koyan, gözünü para hırsı bürümüş ve insan hayatını hiçe sayan müteahhitlerin, onları gerektiği gibi denetlemeyen yetkililerin ne kadar ahlâktan yoksun olduklarını gösterdi.

Deprem bize, binasının depreme karşı dayanaklılığını bilmediği hâlde sırf binanın değeri düşer, açgözlü müteahhitler tepemize çöker, dairemin yüzölçümü küçülür diye oturduğu binada depreme dayanıklılık testi yapılmasına engel olan ve hem kendisinin hem de komşularının can emniyetini riske atan çıkarcı kişilerin ne kadar ahlâk yoksunu olduklarını gösterdi.

Deprem bize, deprem bölgesinde hiçbir işe yaramayan, hatta tam aksine oradakilere yük olan ve kurtarma-yardım faaliyetlerini engelleyen macera düşkünü, sosyal medya canavarı şovmenlerin ahlâktan ne kadar uzakta durduklarını gösterdi.

Deprem bize, enkaz başında ekipler canhıraş bir şekilde çalışırken onların tepelerine üşüşen ve ellerindeki görüntü kayıt cihazlarıyla kişi mahremiyetini de hiçe sayarak görüntü almaya çalışan akbaba kılıklı kişilerin ne kadar ahlâka bigâne olduklarını gösterdi.

Deprem bize, kentsel dönüşüm gibi depremin olası tahribatını en aza indirmek için ele ele yürütülmesi gereken projeleri siyasi ikballeri için manipüle eden veya bundan çıkar sağlamaya çalışan alavereci dalavereci hokkabazların en kadar ahlâk fakiri olduklarını gösterdi.

Deprem bize, daha yıkılan binaların tozu havada, binlerce can enkaz altındayken evleri, marketleri yağmayacak kadar alçalan insan müsveddelerinin ahlâksızlıkta birbirlerine tur bindirdiklerini gösterdi.

Deprem bize, bir canı daha enkaz altından çıkarmak için saniyelerle yarışılırken asılsız ihbarlar ve yalan haberlerle insanlardaki enerjiyi ve umutları sömüren asalakların ahlâkın “a”sından haberdar olmadıklarını gösterdi.

Deprem bize, kimi vatandaşlarımız evlerini, işlerini kaybeden ve yurtlarını terk eden depremzedelere evlerini, boş dairelerini hepsinden önemlisi gönüllerini açarken kiralık evinin fiyatını birkaç kat arttıran paraya kul olmuş muhterislerin ahlâkla aralarına giren sıra dağların ne denli yüce ve aşılmaz olduğunu gösterdi.

Deprem bize, depremzedelere gönderilen ve kuyumcu hassasiyetiyle ihtiyaç sahiplerine dağıtımı yapılması gereken yardım malzemelerinin üzerine ganimet bulmuş mağribi gibi çöken kişilerin ahlâktan yana ne kadar nasipsiz olduklarının gösterdi.

Deprem bize, depremle açığa çıkan yıkıcı enerjiyi toplumsal fay hatlarını harekete geçirmek, milli birlik ve beraberliğimize zarar vermek için kullanmaya çalışan çakal tıynetli hainlerin ahlâki anlamda sıfırı tüketmiş hâllerini gösterdi.  

Bütün bunları canımız daha fazla yansın, geleceğe dair umutlarımız ve inancımız yok olsun diye söylemiyorum elbette. Tam tersine gelecekte bir daha bu denli canımızı yakan manzaralarla karşılaşmayalım, bu konularda toplumsal bir farkındalık ve ortak bir tavır üretelim diye üzerine basa basa söylüyorum. İnanç, niyet, gayret ve birliktelik varsa umut hep var demektir. Mü’mine umudunu kaybetmek yakışmaz. Burada yazdıklarımın tam tersine ahlâk noktasında ümitvâr olmamızı gerektiren deprem sonrasında yaşanmış ve her birimizi derinden etkileyen nice güzel örnekler de var elbette. Bunlar da bir başka yazının konusu olsun.

YORUM EKLE

banner36