Bir önceki yazıda, depremde açılan yaraların içimizdeki ahlâkî cerâhatı dışarı çıkardığından bahsetmiş buna dair örnekleri sıralamıştık. Bu, resmin bir yüzü ve karanlık olan tarafı; diğer yüzü ise apaydınlık ve umut verici. Resmin bir yüzünde yarayı deşenleri, diğer yüzünde ise ona merhem olanları görüyoruz. Esasında iyi olan ve bize iyi gelen tarafa ait fotoğraf diğerine göre çok daha büyük. Bununla birlikte ahlâktan kırıntı düzeyinde bile en ufak bir nasibi olmayan kişilerin davranışları, üzerimizdeki enkazın ağırlığını iyice arttırdığı ve canımızı çok yaktığı için bu olumsuzluklar daha çok dikkatimizi çekiyor belki de. Onların bu arsız hâllerini gözümüz de, gönlümüz de, midemiz de kaldıramaz oldu. Yaşadıklarımız bizi zaten fazlasıyla yaralamışken bu kişilerin, hepimizi aynı anda sarsan o karanlık geceyi utandıracak derecede kapkara kesilmiş ruhları iyiye yönelik umudumuzu örseledi.
Halbuki bu süreçte nice güzel örnekleri; fedakâr, vefakar, diğerkam nice güzel gönüllü insanları da gördük. Depremle birlikte, ruhumuzun derinliklerinde saklı nice inciler de saçılıverdi etrafa. Unuttuğumuz insani hasletlerimizi ve gerçek değer taşıyan şeylerin neler olduğunu hatırladık hep birlikte. Kendimizdeki iyiye bakan yönü fark ettik yeniden. Şükran ve hayranlık duygusu içinde toplumda iyi insanların birbirine güven ve umut veren davranışlarının sayısız örneklerine şahitlik ettik beraberce. Bu süreçte, iyi ve iyilik penceresinden baktığımızda gördüklerimizden bazılarını, tarihe de not düşmek açısından, hatırlamak ve hatırlatmak isterim. Bu deprem bize ne mi gösterdi?
Bu elim hadise bize, deprem haberini alır almaz çoluğunu çocuğunu arkada bırakıp samimi ve bilinçli bir şekilde depremzede kardeşlerine yardım edebilmek için yollara düşen binlerce fedaimiz olduğunu ve onların hayırda yarışır hâllerini gösterdi.