‘Yine seni özlemek birikti bir dağ gibi/ Ve yürüdü üstüme altına aldı beni’

Okul bahçesinde yürüyordum bir arkadaşımla. Şiirin saldırısı başladı birden. Olur böyle bazı zamanlar ve ben ne çok severim o zamanları. Önce hafifçe mırıldanmaya başladım. ‘Taş taş değil bağrındır taş senin…’ “Çok devrimci ve diri şiir” dedim. Şiire iştahım kabardı. Arkadaşım Hamza’yı da kışkırttım başka şiirlerle. Ama hatırlayamıyordum mısraları. İnternetten şiirleri okumak için öğretmenler odasına yöneldik hızla.Osman Sarı

Şiirle deli dolu yürüdüğüm 90'lı yıllar...

Daha büyük bir hızla 90’lı yıllara gidiyor kalbim ve aklım. İmam-hatibin bahçesinde, ilahiyatın bahçesinde, sokaklarda, meydanlarda Akif İnan şiirleriyle, Osman Sarı şiirleriyle deli dolu yürüdüğüm günleri yaşıyor gibi oluyorum.

Açıyoruz bir siteyi ve başlıyoruz Taş Gazeli’ni okumaya: ‘Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin’ Herhalde iyi okuyamadığım için arkadaşım telefonundan İbrahim Sadri okuyuşunu dinletmeye başlıyor. Sevindirici bir sürpriz. Tane tane, hakkını vere okuyor İbrahim Sadri. ‘Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri / Başın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin’

Kimin bize attığı taş güldür, çiçektir?

Beşinci beyit okunurken/dinlenirken gençliğin yakıcı halleri somutlaşıyor bir daha. ‘Sen de mi taşla bir oldun ey sevgili / İşitmez oldun beni kalbin taşdan taş senin’ Ah ne az duyar olduk birbirimizi. O samimi ve yakınlaştıran sade alfabeyi unuttuk mu? Pahalı sitelere taşındı dostlar, abiler. Televizyon kanallarının koridorlarında kaybolanlar oldu. Oysa nasıl da özlemişim ‘Bana güldür çiçektir attığın her taş senin’ demeyi ve böyle diyen dostu. Ve nasıl özlemişiz cesurca şöyle demeyi: ‘Deprem değildir dağı ve beni sarsan / Bir bakışındır komaz taş üstünde taş senin’

İbrahim SadriDilimiz, halimiz ve eylemlerimizle bu mısraları okumak!

İbrahim Sadri o bir ara (95 yılı öncesi) popüler şiir denemez kasetlerinden önce ne şiirler okumuş zamanında. O Hüzün Şiirleri kaseti ile Unutulmayan Şiirler kasetinde ne harika şiirler vardı öyle. Bomba gibi şiirler yürürlükteymiş demek ki. Savaşa giren ve bin yara alanların kalbi atıyormuş meydanlarda. ‘Ne denli acı varsa’ arayıp buluyormuş göğüste bomba gibi taşınan kalbi.

Katılığın döşendiği upuzun bulvarlardan, put alanlarından İbrahim gibi geçen şair ve biz okuyucuları bir savaş ve eylem olarak biliniyor muyuz şimdi? ‘Bir taş devridir ama bağışla beni / Niçin bunca geldim üstüne ey taş senin’ diyebiliyor muyuz?

3 bölüm ve 18 beyitten oluşan Taş Gazeli’nin sondan bir önceki beytini İbrahim Sadri kasete okuyamamış o zamanlar. Sadri’nin çok iyi şiirler okuduğu ilk albümlerinde yer alan bu şiirin kırpılması, o dönemde hissedilen baskı ve risk ihtimalidir. Şimdi bu beyti dilimiz, halimiz ve eylemlerimizle söyleme cesaretine ve bilincine ne kadarımız sahip acaba?

‘Bir bir yürürlükten kaldırıp çürümüş devrimleri

En gürbüz bir devrimi dikmek yerine taş senin’

Osman Sarı’nın Taş Gazeli şirini İbrahim Sadri okuyuşu:

Mustafa Nezihi önce okuyup dinledi sonra yazdı