Bosna Hersek, vize serbestliğinden sonra vatandaşlarımızın yoğun olarak ziyaret ettiği ülkelerin başında gelmektedir. Günümüzde Balkan ülkelerinin özellikle de Bosna Hersek’in bu kadar ilgi görmesinin nedeni 600 sene önce Osmanlı hâkimiyetine geçerek yüzyıllardır ortak bir kültür tarihimizin olmasıdır. Bu günlerde en çok konuşulan ve tartışılan konuların başında “Osmanlı istilacı mıydı?” sorusu gelmektedir. Fakat, bölgenin sosyo-kültürel yapısı incelendiğinde bu sorunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Osmanlılar yaptı, Sırplar yaktı
Bosna Hersek’in kuzeydoğusunda Drina Nehri’nin kenarına kurulmuş olan Zvornik Kenti ile Konyeviç Polye arasında, kartal yuvasını andıran, bölgeye hâkim bir tepenin üzerinde küçük, şirin bir cami yer alır. Yaklaşık 1000 metre yükseklikteki bu tepeye sadece ormanlık alanın içindeki patika yoldan yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşle varılır.
1460-1480 yılları arasında Bosna’nın fethinin gerçekleştiği yıllarda Osmanlı askerlerince yapılan bu camiden Evliya Çelebi de Ebu’l Feth Camii olarak bahseder. Mâlum, Fatih Sultan Mehmed Bosnalı Müslümanların da Ebu’l Feth babasıdır ve Bosna’ya bu bölgeden gelmiştir. Cami 1993 yılında Bosna Hersek Savaşı sırasında Sırp Çetnikler tarafından yakılıncaya kadar Fethin sembolü olarak ayakta idi. 2011 yılında restorasyona başlanır ve hayırseverlerin yardımlarıyla cami yeniden inşa edilerek 2013 yılında ibadete açılır.
Cami ilk inşa edildiğinde Osmanlı askerlerinin ibadetlerini yapabilmeleri için yapılmış olsa da daha sonra halkın ibadetine açılır. Bölgedeki tek cami olduğu için Müslümanların toplanma merkezi haline gelir. Fakat zamanla yakın çevrede cami sayısı artmaya başlayınca eski cazibesini kaybeder. Bosna savaşı sırasında camide sadece Cuma ve bayram namazları kılınır. Bu gün ise Ramazan ayının son Cuması ve Ağustos ayının son Cuması da dâhil senede üç defa topluca Cuma namazı kılınıyor.
Restorasyon sürecinde camiye giden yolların zorlu olması nedeniyle gerekli inşaat malzemelerinin caminin bulunduğu alana taşınması çok zor olmuştu. Bir yere kadar kamyonlarla, sonra traktörler ile ve en son at üzerinde taşınan malzemeler ile geç de olsa restore edilen cami ibadete açıldı.
Belgesel-kısa film
Üzerine birçok efsane ve menkıbenin anlatıldığı bu şirin ve bulunduğu alan gibi maneviyatı yüksek olan cami için 2015 yılında bir belgesel-kısa film çekilmeye başlandı. TİKA tarafından finanse edilen kısa filmin gala gösterimi 2016 yılının Nisan ayında Gazi Hüsrev Begova Kütüphanesi’nin salonunda yapıldı. Filmin serüveni Azir Şabiç’in “Kan Dolaşımı” ismini taşıyan romanından etkilenerek başlıyor. “Cuma’dan Cuma’ya Kuşların Namaz Kıldığı Yer: Kuşlat Camisi” ismi verilen kısa filmin senaristliğini Muhamed Berbiç, yönetmenliğini ise başarılı birçok projeye imza atmaya devam eden Süleyman Muratoviç yaptı.
Filmin ana kahramanı Adil, yoldan gelip geçerken yüksek bir dağın üzerindeki camiyi görür. Yılda bir defa Cuma namazı kılındığını ve camiye orman yolu ile ulaşıldığını duyar. Daha önce camiye dair birçok efsane ve menkıbe dinlemiş olan Adil’in en büyük arzusu burada ezan okumaktır. Nihayet bir grup arkadaşı ile Cuma namazını eda etme ve ezan okuma emeline kavuşan Adil, bu olaylar esnasında yoğun duygular ve birçok metafizik hadise de yaşar.
Başarılı çekimleri ve kurgusu ile takdir edilecek bir yapıt olan kısa filmi YouTube üzerinden Türkçe altyazılı olarak izleyebilirsiniz.
Mikail Türker Bal