Mesleğim gereği, okul ortamında öğrenci davranışlarını bolca gözlemleme imkanına sahibim. Okul bahçesinde veya koridorunda yürüyen, koşan, oynayan her bir öğrencinin  davranışlarındaysa genelde içinde yetiştikleri aileye dair izler görürüm. Yine öğrencilerin kullandığı kelimeler, oynadığı oyunlar ve arkadaş ilişkileri, bizlere geldikleri ortama yönelik bolca sinyal verir. Özellikle ilkokul çağı çocuğu, rol model aldığı kişileri taklit ettiğinden, hayatına etki eden kişilerle ilgili bizlere fazlasıyla ipucu verir. Bu durum bize şunu gösteriyor ki bir çocuğun dünyaya gelmesine vesile olan ebeveyni aynı zamanda onun kişiliğinin örülmesinde de çok büyük bir etkiye sahip. Diyebiliriz ki çocuğun bir ömür nesnelere ve olaylara yüklediği anlam, anne babasının kendisine gösterdiği tutum ve davranışlarla şekilleniyor.

Geçen haftalarda çocuklarımıza karşı biz ebeveynlerin takındığı tutum ve davranışların önemi ile ilgili yaptığım bir konuşmanın akabinde, bir öğrenci velimiz bana şöyle bir soru yöneltti: "Hocam, çocukların her istediğini sınır koymadan yerine getirmek, çocuğun gelişimine zarar verir, diyorsunuz. Ama aynı zamanda, çocuklarımızın bedensel ihtiyaçlarını gözettiğimiz kadar duygusal ihtiyaçlarını da karşılayarak onları sevdiğimizi hissettirelim, diyorsunuz. Ben  bu ikisini aynı anda nasıl yapacağımı kestiremedim." şeklinde çocuk eğitimiyle ilgili sıkıntısını dile getirdi. Birçok ebeveynin bu ve buna benzer soru-n-larla çocuklarına karşı nasıl davranacakları çıkmazına düştüklerini gördüğüm için bana yöneltilen bu soruyu kaleme alma ihtiyacı hissettim.