İstanbul'un, keyfine düşkün bey ve hanımlarının yolu mutlaka Çengelköy'e düşer günün
Yeni Türkü - Çengelköy Olur Masal |
birinde. Bu semti bilen herkesin, Boğaz Köprüsü’nü tam karşıdan görebilen Çınaraltı çay bahçesinde, deniz kenarında bir yer kapıp kahvaltı yapmışlığı vardır. Aslında İstanbul'un güzelliğiyle ünlü, bir zamanların hatırasını taşıyan her köşesi gibi Çengelköy de çoktan gençliğinin hatırına kahrı çekilen bir ihtiyara dönüştü. Egzoz dumanına boğulmadan adım atmanın zorlaştığı kaldırımlar, hafta sonları Kuleli'ye kadar uzanan trafik kuyrukları, korna sesleri, gürültüsü, kargaşası...
Neler var neler?
Tüm bunların arasında, bir zamanların güzel Çengelköy'ünü kaçırmış olan bizler için gizli patikalar da var tabii. Mesela iskelenin yanındaki küçük parkta denize karşı çekirdek yiyebilirsiniz. Beylerbeyi yönüne yürürken, karakolun önündeki lahana heykeline şaşırabilirsiniz! Karşıdaki daracık, yokuşlu sokaklarda eski İstanbul evlerinin harabeleri vardır. Çınaraltı'nın girişinin karşısındaki kokoreççi, İstanbul'un en iyilerindendir. Onun karşısında köşede küçücük bir fırın vardır ki, simit almak için çoğu zaman kuyruğa girmek zorundasınızdır. (Acıbademi de harikadır bu fırının.) 50 metre ilerideki Peynirci Mehmet'te, sizi şaşkına çevirecek peynir ve zeytin çeşitleri vardır. Buranın esnafı, iki kez gelen müşteriyi tanır, ikincide hal hatır sorar size. İkramda bulunur.
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Resimleri büyütmek için üzerini tıklayın |
Saymakla bitmez bunlar; lafı size asıl tavsiye edeceğim yere getirelim.
Kokoreççinin karşısında, köşe başında bir de kokoreç tezgahı vardır. (O da fena değildir hatta.) Yanında bir manav, onun yanında, köşede bir balıkçı. Balıkçının yanındaki sokağa girin, 10 adım atın ve solunuza bakın. Tabelası olmayan, küçücük bir vitrini olan kibrit kutusu kadar bir dükkan. İsmi: Çikolata-Kahve İstanbul.
Burada zaman yavaş akar
Kapısı kapalıysa, sahibi ya namazdadır, ya da 6 aylık oğlunu özlemiş ve 100 metre ilerideki evine kaçmıştır. Biraz dolanın, tekrar gelin. Kapıyı açtığınızda içeriden yüzünüze çarpacak serinliğin içinde buram buram çikolata ve kahve kokusu vardır. Bazen Kur'an sesi, bazen bir İncesaz şarkısı, bazen bir Loreena Mckennitt ezgisi, bazen dokunaklı bir türkü vardır. Dükkan sahibi Bülent Bey sizi güler yüzle karşılayacaktır. Küçük masalardan birine ilişin ve bu güzel kokuların ve seslerin içinde etrafı süzün. Küçüklü büyüklü kavanozların içinde çeşit çeşit şekerler, çikolatalar, duvarlarda kartpostallar, plaklar, satranç taşları, kitaplar. Bu minicik dükkana ne kadar çok şey sığdığına hayret etmeniz için zamanınız vardır. Orada zaman yavaş akmaktadır.
Sohbeti de çikolataları kadar meşhur
Sonra kapının yanındaki küçük vitrine baktığınızda, hayatınızda karşılaşmadığınız kadar çok çikolata çeşidi göreceksiniz. Bunların büyük kısmını Bülent Bey, eşiyle birlikte küçük dükkanlarında imal ediyor. Karamellisi, kahvelisi, sütlüsü, bitteri, frambuazlısı, fındıklısı, fıstıklısı... İnsanı büyük bir kararsızlığa sürükleyecek, iştahını şahlandıracak kadar çok çikolata çeşidi. Ve yine birçok kahve türü. Burada içeceğiniz Türk kahvesi, Mehmet Efendi'nin kahvesi ile aşık atacak kalitededir. (Hatta, şahsen daha çok severim.) Soğuk havalarda ise, yine başka yerde bulamayacağınız hakiki sıcak çikolata ile içiniz ısınır.
Bu lezzet cenneti içinde damağınız bayram ederken, bir yandan da kendinizi güzel bir sohbetin içinde bulursunuz. Bu dükkanın sohbeti de çikolataları kadar meşhur ve kalitelidir. Hatta müşterilerin Bülent Bey orada yokken gelip, "sonra uğrarız" diyerek kapıdan döndüklerine çok kez şahit oldum.
Çengelköy'e yolunuz düştüğünde, bir karı-koca tarafından, ne iş yapılacağına karar vermeden tutulup, büyük emeklerle bugünkü haline gelen bu masal dükkanına mutlaka uğrayın. Daha sonra Çengelköy'e gitmek için bahane arayacaksınız.
Volkan Akmeşe “ilerde ben de böyle bir yer açarım belki” dedi