Recep Seyhan adını ilk kez Yedi İklim’de gördüm. Aslında ilk kez Yedi İklim’de değil de, amcamın kütüphanesinden kütüphaneme toplu halde transfer ettiğim Mavera dergilerinde görmeliydim. Belki de gördüm ancak o günlerde (1990’ların son birkaç yılı ve belki de 2000’lerin hemen başıydı.) herhangi bir metnini okumadığım için, yani aslında Seyhan, benim dergileri ele geçirip merakla okuduğum günlerde piyasadan uzakta bir hayat sürdüğü için dikkatimi çekmemiş de olabilir. Bugün artık Yedi İklim, Dergâh, Hece, Dil ve Edebiyat gibi hemen birçok dergide öyküleriyle, denemeleriyle, makaleleriyle boy gösteriyor. Uzun bir suskunluktan sonra yeniden yazmaya başladı.
Recep Seyhan’ın birçok özelliği yanında hepimizin ilgisini çekecek bir özelliği de bugün edebiyat piyasasında seyreden kimi kalemlerin de öğretmeni olmasıdır. Örneğin, Yusuf Turan Günaydın ve Mihriban İnan Karatepe, Seyhan’ın liseden öğrencileri imiş… Seyhan, Amasyalı.
Recep Seyhan’ın Almanya notları umarız kitaplaşır
Recep Seyhan, ilk olarak Mavera’nın o meşhur ve ilgiyle takip edilen, derginin son sayfalardan itibaren okunmasına neden olan “Okuyucularla” köşesinde gözükür, yazdığı ve gönderdiği mektuplarla. Merhum ve mağfur Cahit Zarifoğlu, Seyhan’a yazmasını söyler ve yazıp gönderdiği öykülerden birkaç tanesini Mavera’da yayımlar. Recep Seyhan da, Ali Haydar Haksal gibi, Kadir Tanır gibi Mavera’nın öykücülüğümüze hediye ettiği yazarlar, öykücüler cümlesindendir.
Recep Seyhan, yaklaşık iki sene önce “Augsburg Notları” adını taşıyan, Almanya’da geçirdiği günlerini anlatan bir günlük ile yeniden merhaba demişti okurlarına Yedi İklim sayfaları aracılığıyla. Bu notlarını bir kitap bütünlüğünde hazırlayan Seyhan, notların 9 bölümünü yayımladı. Türkiye’den Almanya’ya Türkçe öğretmeni olarak giden Seyhan, Almanya’da yaşayan Türklerin okuduğu okullarda Türkçe öğretmeni olarak görev yapmış. Bu göreve atanabilmek için de birçok badire atlatmış. Gayet ilginç ve bir o kadar da önemli, gerek Almanya’nın gerek Türkiye’nin zihin kodlarını eğitim aracılığıyla deşifre eden ifadelerin yer aldığını da belirtelim bu notlarda.
İslamcı aydınlar-yazarlar içinden bir kalem, Nuri Pakdil’in Batı Notları (1972) ve İdris Hamza’nın Batı Topu’ndan (1983) yıllar sonra, Batıya dair izlenimlerini aktarıyor. Az bir şey değil bu. Bu metinler (Augsburg Notları) yıllar içinde değişen durumları, bakış açılarını da göstermesi bakımından çok önemli. Umuyoruz ki, bu notlar, yayımı bittikten sonra kitaplaşarak yeniden ilgimize ve dikkatimize topluca sunulur.
Anadolu insanının hüzünlü dünyasından kesitler sunuyor Çiçekler Kesmişti Selâmı
Recep Seyhan bir öykücü… Henüz bir kitabı var. Çiçekler Kesmişti Selamı adını taşıyan kitap, birkaç baskı yapmış. Ancak bugün kitabı piyasada bulmak mümkün değil. Mehmet Erdoğan’ın (şair, şu aralar Diyanet’te görevli) birkaç arkadaşıyla beraber kurup yönettiği Ayane dergisinin ikinci kitabı olarak 1991 yılının Ocak ayında gün yüzüne çıkmış kitap. Kitapla ilgili ilginç bilgiler var. Örneğin kitabın kapağında yer alan kapak çizgisi Hasan Aycın’a ait.
Bugün artık grafikerlikle meşgul olmayan Hasan Aycın, bir dönem birçok yayınevinin kapaklarını yapmıştı. Hemen ilk elde aklıma gelenler, Nehir Yayınları’nın düşünce serisi (Atasoy Müftüoğlu’nun kitapları başta olmak üzere, Bir Değirmendir Bu Dünya, Devlet ve İnsan, Yenileme Bilinci gibi eserler), Özgün Yayınları’nın edebiyat serisi, Buruc Yayınları’nın kitapları, Yedi İklim Yayınları’nın kimi kitapları… Dönelim kitaba. Kitabın düzeltisini ise Yusuf Turan Günaydın yapmış.
Çiçekler Kesmişti Selâmı adını taşıyan kitapta toplam 13 öykü yer alıyor. 158 sayfalık kitapta 13 öykünün yer alması elbette ki öykülerin uzun olduğunu söylüyor. Mavera dergisinden yetişmiş Ali Haydar Haksal’ın ilk öykü kitabı Evdeki Yabancı ve yine Mavera öğrencilerinden merhum Kadir Tanır’ın ilk öykü kitabı Alagün’de de uzun öyküler yer alıyordu. Bunu da bir anekdot olarak belirtmiş olalım. Kitaptaki iki öykü senaryo öykü olarak tasarlanmış.
İkinci baskısı 1994 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan, Anadolu insanının hüzünlü dünyasından kesitler sunan kitabın ilk baskısının üzerinden 21 yıl, ikinci baskısının üzerinden de 18 geçmiş. Bizim neslin, 18 sene önce basılmış bir kitaba, -bu kitap bir de öykü kitabıysa- ulaşması ancak özel kütüphaneler marifetiyle olabilir. İkinci öykü kitabı da yolda olan Recep Seyhan’ın ilk öykü kitabının da hatırlanması gerektiğini ifade edelim. İkinci kitap, ilk kitap için bir çekici olsun diyoruz.
İsmail Demirel yazdı