Malum Ramazan ayındayız. İbadet ayı, bereket ayı. İbadetlerimiz arasında duayı da eksik etmiyoruz. “Duanız yoksa ne ehemmiyetiniz var” ayetine binaen de duanın önemini ve Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mühim bir duasını bu Ramazan ayında nazara vermek için Cevşen üzerine yoğunlaşalım istedik.
Dua başlı başına bir kulluk hali, dinimizin kalesi ve yaratılış amacımızın yegane sebeplerinden biridir. Âlemlere rahmet Muhammed (a.s.m.) da bizlere Risalet’iyle örnek olduğu gibi kulluğuyla, ubudiyetiyle de rehber olmuştur. Her haline mahsus sünneti duasında da geçerlidir. Öyle ki Cevşen duasını şöyle bir mütalaa ettiğimiz zaman duada dahi onun misli olmadığını, Allah’a cehennem ateşinden istiaze ederek 1001 ismiyle nasıl yalvardığını ve Allah’ı alışılmışın dışında nasıl tavsif ettiğini göreceğiz. Cevşen tamı tamına bizlere Allah’ın isimleriyle O’na iltica etmenin en yüksek derecesini gösterir.
Cevşen-i Kebir, hepimiz duymuş olduğu, sokak tezgahlarına kadar inen (hatta içinden başka başka şeyler de çıkan) muskalarda taşınan bir koruyucu duasından ibaret değildir elbet. Biz Türkiyeli Müslümanların nazarında sadece taşınması gereken bir dua olarak kalması bizleri üzüyor doğrusu. Oysa ki Cevşen okunması hakikaten gereken, faydalı ve kulluğumuzu bize tam hatırlatacak bir münacaat, bir yakarıştır.
Biraz geçmişine değinmek gerekirse Cevşen’in tarihçesi şöyle anlatılır: Uhud savaşı esnasında vahiy meleği Cebrail (as.) Peygamberimize gelerek “Üzerindeki zırhı çıkar ve bu duayı oku. Bu duayı üzerinde taşır ve okursan zırhtan daha büyük tesiri vardır” der. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (a.s.m.) doğduğundan beri ümmetini düşündüğü gibi ümmetinin bu duadan hissesini de sorar. Cebrail (a.s.) ise “Ya Resûlullah, bu münacaat Cenab-ı Hakk'ın sana ve ümmetine bir hediyesidir. Sevabını da O’ndan başka kimse takdir edemez.” (Ahmed Ziyaeddin Efendi, Mecmuatü'l Ahzab, İstanbul 1298 R, s. 231-261.)
Alıştığınız zaman size verdiği lezzetten kopamayacaksınız
Cevşen toplam 1001 ism-i İlahi’den oluşur. Her biri onar babtan toplam 100 kısımdır. Her kısmın onuncu babından sonra süregelen cehennemden sığınma duası mevcuttur. Bunun tercümesi şöyledir: “Sen bütün kusur ve noksan sıfatlardan münezzehsin, Senden başka İlah yok ki bize imdat etsin. El-eman, el-eman. Bizi Cehennem ateşinden kurtar.”
İlk defa Cevşen okunulduğunda Kur’an okumasını bilenler için fazla farklı gelmeyecektir. Ama zamanla hızlanılacaktır. Takriben bir oturuşta normal okuyuşla bir saat kadar sürmekte, hızlı okuyuşta 40 dakikaya kadar inebilmektedir. İster tek başına ister bir arkadaş grubuyla da dönerli okunabilen Cevşen-i Kebir münacaatını illa bir seferde bitirmeye de gerek yoktur. Mevlana hazretlerinin dediği gibi “yüzde ısrar etme, doksan da olur”. Bütün yüz bölüm okunmasa da programlı bir şekilde günde on bölüm okuyarak on günde bitirilebilir. Alıştığınız zaman size verdiği lezzetten kopamayacağınızı ve daha fazla okumak isteyeceğinizi de temenni ederim. Ayrıca okumaya fırsat dahi yoksa seslendirilmiş olarak internette mevcuttur. Dinlemesinin de ruha ayrı bir haz verdiği kanaatindeyiz.
Kelime olarak Cevşen, koruma, zırh gibi manalara gelmekte ve Farsçadır. ‘Peygamber’, ‘abdest’, ‘namaz’ gibi en mühim dini terimlerin dahi Farsçadan geldiğini düşünürsek Cevşen’in de Farsça lügatten bize intikal etmiş olması doğaldır.
Kim Cevşen’e bakarsa...
Amma kaynak olarak sıhhatine değinmek gerekirse Cevşen duasını kabul etmeyen bir zümre yok mu, var. Fakat küçük bir kıyaslama yolu ile bu sorunumuzu halledebiliriz. Bilirsiniz ki bir müfessir veya bir muhaddis kendi ilminde meleke kazanarak neyin ayet, neyin hadis olmadığını kelama bakarak anlayabilir. Mesleklerinde o kadar uzmanlaşmışlardır ki İslam âlimleri kelamdan kim tarafından zikredildiğine varabiliyorlar. Öyle de Cevşen-i Kebir'i bu asırda tekrar gün yüzüne çıkaran Said Nursi ilmini daha çocuk yaşta iken ispatlayarak Bediüzzaman (Zamanın Eşsizi) lakabını almıştır. Bu duayı da Hz. Ali kanalıyla ders aldığını belirtir. Hem kendisi de “kim Cevşen’e bakarsa yüksek bir marifetullah ilmini göreceğini ve Peygamber Efendimizin (a.s.m.) ne kadar yüksek bir mertebede olacağını anlar” der.
Hasılı-ı kelam Peygamberimiz, hem de en son ve en mahbub elçi dahi Cehennem'den bu derece istiaze ediyorsa biz tehlikedeki ahir zaman çocuklarının bu duaya ne kadar ihtiyacımız var, varın siz tartın. Cevşen bir koruma duası olduğu için bin türlü beladan muhafaza ettiğini unutmadan belirtelim. Lakin asıl okuma maksadımızı Allah’ın rızası tutmamız lazım ki dua bize tesir etsin. Bu Ramazan'da kulluğumuza bir katkı yapalım, bu münacaata en kısa zamanda başlayalım inşallah. Cevşen-i Kebir’i üzerimizde taşıma ve düzenli okuma duasıyla Cevşen’in tercüme bir babıyla yazımızı bitirelim:
“Ey Efendilerin Efendisi
Ey Dualara Cevap Veren
Ey İyiliklerin Sahibi
Ey Dereceleri Yükselten
Ey Bereketleri Büyük Olan
Ey Hataları Bağışlayan
Ey Belaları Def Eden
Ey Sesleri İşiten
Ey Dilekleri Veren
Ey Sır Ve Gizlilikleri Bilen
Sen Bütün Kusur Ve Noksan Sıfatlardan Münezzehsin,
Senden Başka İlah Yok Ki Bize İmdat Etsin.
Emân Ver Bize, Emân Diliyoruz. Bizi Cehennemden Kurtar.”
Melih Turan yazdı