Tanımaktan mutluluk duyduğunuz insanlar vardır. Sizi etkileyen, sanki başka dünyanın insanı imiş de sizin çağınıza misafir gelmiş gibi öylesine farklı öylesine derin insanlar vardır. Bosna Hersek Milli Şairi, Aliya İzzetbegoviç’in en yakın dava arkadaşı, ilahiyat profesörü ve ömrünü İslam’a adamış bir hak ve hakikat adamı Cemaleddin Latiç tam da böyle bir yürek adamı.
Kendisiyle İstanbul’da bir programda tanışınca kendisini o kadar yakın hissettim ki “Tokat’a davet etsem acaba gelir mi?” diye bir anlık aklımdan geçirdim. Sonra düşündüm; Tokat ve Bosna arasındaki mesafe, Cemaleddin Latiç’in işleri ve meşguliyetleri derken boşuna teklifte bulunup da hem hocayı hem de kendimi zor durumda bırakmayayım dedim. Dedim ama nasıl olduysa kendimi bir anda hocanın yanında buldum. Teklifimi yaptım. “Olur, seve seve gelirim.” dedi. Şaşırdım, bir kez daha sordum. “Tabi gelirim.” dedi. Ne programın içeriğini ne de Tokat’ı sordu bana. “Senin okuduğun şiir çok iyiydi, senin memleketine gelirim.” dedi. Geldi de.
Şaşkınlığım şundandı. Bizim şair-yazar büyüklerimizi de zaman zaman davet ettiğimiz oluyordu ve ya “telif yok” diyerek ya da “uçak yok” diyerek davetlerimizi nazikçe reddediyorlardı. Cemaleddin Latiç ilk davetimde beni kırmamıştı ve telif konusunu açınca da “Tokat’a davet ediyorsun ya, en büyük telif budur.” demişti.
Böyle bir gönül adamı Cemaleddin Latiç. Şehrimize geldi, okullarda öğrencilerle buluştu, özel söyleşiler yaptı, şiirler okudu. Gönlümüzdeki yerine yeni bir taht kurarak şehrimizden ayrıldı.
Karabatak dergisi, Mart-Nisan 2017 sayısının dosya konusunu “Klâsik Edebiyatın Cansuyu: Hz. Peygamber (sav) olarak belirledi. Bu sayıda Cemaleddin Latiç ile de bir söyleşi yer alıyor dergide. Birçok eseri bulunan Latiç’in en önemli eserlerinden biri de Mevlid-i Nebî.
“Milli marşların yazarları ve ümmet-i Muhammed’in sesleri”
Bosna Hersek Milli Şairi Cemaleddin Latiç’e Bosna’nın Mehmet Âkif’i de deniyor. Bu benzetme sadece milli şair olma özelliğinden kaynaklanmıyor. Latiç aynı zamanda Bosna’nın ölüm kalım savaşı verdiği savaşta Aliya İzzetbegoviç’in yanındaki en önemli manevi dinamiklerden biriydi.
Hasan Akay arşivlik bir söyleşi gerçekleştirmiş Latiç ile. O kadar içten bir söyleşi ki bu; Bosna’yı, Aliya’yı, Latiç’i iç içe geçmiş bir desen gibi bulabiliyoruz söyleşide. İçtenlikle; hayatını, kendisine yön verenleri, babasını, Aliya’yı anlatıyor. Savaş yıllarının canlı tanığı olarak yaşananlardan bahsediyor. En büyük ilhamlarından birinin Aliya olduğunu söylüyor özlem ile.
Mehmet Âkif’e benzetilmesinden de son derece memnun. “Bu konuda mütevazı olamayacağım.” diye başlayarak Mehmet Âkif’le olan benzerliklerinden duyduğu hoşnutluğu anlatıyor. “Allah’ın yolunda ve Allah’ın yolu için ikimiz de âdeta birer asiyiz, isyancıyız, savaş ve esaret döneminde kendi milletimizin uyandırıcı faktörleriyiz… Kur’an-ı Kerim’in şairleri ve müfessirleriyiz…”
Ortak noktaları sıralarken görüyoruz ki iki şair de milletinin öz be öz malı olmuş değerleri olarak yaşananlara şahitlik etmişler.
Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i ile büyüdüm
Son eseri Mevlid-i Nebî’den bahsederken Latiç; mevlid geleneğinden ve önemli mevlid şairlerinden bahsediyor. Süleyman Çelebi’nin Mevlid’ini hepsinden ayrı bir yere koyuyor ve “Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i ile büyüdüm ve elimden hiç çıkmadı.” diyor. Bosna’daki kandillerde Mevlid’in mutlaka okunduğunu, herkesin bu büyük esere çok hürmet ettiğini anlatıyor.
Süleyman Çelebi, Hafız-ı Şirazi, Celaleddin-i Rumi, Şerefüddin el-Bûsirî, Hafız Salih Gaşeviç gibi şairlerden aldığı ilham ile Mevild yazmaya karar verdiğini söylüyor Latiç. Yazdığı eserlerin asıl hedefinin İslam’ın birleştirici ruhu olmasına dikkat ettiğini söylüyor. İslam’ı yayacak ve İslam’ı en iyi anlatacak eserler vermek istediğini belirtiyor.
Cemalattin Latiç’in Mevlid-i Nebî’si yakın zamanda Türkçe’ye çevrilecek ve okurlarla buluşacak. Bir Osmanlı sevdalısı, Türkiye âşığı olan Latiç’in gönül pınarından damla damla peygamber sevgisiyle dökülen satırları okumayı sabırsızlıkla bekliyoruz.
Karabatak; nisan ayına rast gelen bu sayısında hem peygamber konulu yazı ve şiirler ile hem de Cemaleddin Latiç söyleşisi ile baharı karşılayarak gül renginde bir sayıya imza atmış oldu.
Mustafa Uçurum