Ülke olarak son bir yıldır yaşadığımız tecrübeler, cemaat ve cemaat bilincinin olduğu kadar cemaatin yönetilmesini ifade eden siyasetin de ne kadar önemli olduğunu bize gösterdi. Zira cemaati, sahip olduğu değerlere bağlı yaşatamadığınız ve/veya cemaat yönetiminde doğru bir siyaset uygulamadığınızda toplumda bir çatışma ile karşı karşıya kalmanız kaçınılmaz. Bu yüzden, cemaat ve siyaset kavramlarını yakından tanımakta fayda var bugünlerde.

Tehlike, cemaatçiliğin cemaate tercih edilmesinde

Ribat dergisi, Ekim sayısında cemaat ve siyaset kavramlarının anlam ve temelleri üzerine önemli açıklamalarda bulunuyor. Dergide bu konuda yazısı bulunan isimlerden Ramazan Kayan'a göre cemaat, bireyci modernite ile gelen sosyal çöküşe karşı durabilmenin imkânıdır. Kişi cemaat potasında olgunlaştıkça, toplumsal duyarlığı gelişir, katı bireycilikten kolektif bilince erişir. Cemaat, sosyal bir şemsiye, kurumsal bir korunaktır. Örgütlü iyiliğin diğer adıdır. Yoldan çıkmamak için birlikte yola çıkmaktır. Sadece bir arada bulunmak değil, kardeşleşmektir. Zoraki değil, zaruri bir tercih, rıza-i ilahiye yönelik müşterek bir kararlılıktır. Bir cemaat, ancak değerlerine bağlı kaldığında aslî yapısı içinde kalabilecektir. Bağlı olduğu değerleri, ticari ve siyasi kazanımlara feda ettiğinde ideallerini tüketmiş olacaktır. Buradaki daha büyük tehlike ise, cemaatçiliğin cemaate tercih edilmesi olacaktır.

Cemaat ve siyaset, doğru ise koruyucu bir barınaktır

Biraz dikkatle incelediğimizde, cemaat ile siyasetin benzer amaçlara sahip olduğunu görüyoruz. Her iki kavram da hakikat ilkelerinin hayatiyetini sürdürmesini amaçlar ve her iki kavram da bu mana ve amaçla Müslüman toplum için koruyucu bir barınaktır. Bir diğer yazıda Yusuf Kaplan ise, bu manada siyasetin, güç ve hükümranlık aracı olarak kullanılmayacağını, siyasetin ancak kurucu ilkeleri koruma işlevi üstlenebileceğini söylüyor. Çünkü, Hakk'ın hükümranlığını hiçe sayan bir yerde, güç odaklarının çıkarları hükümran olacaktır. İslâm'da üç ana siyaset alanı vardır. Birincisi, peygamberlerin siyasetidir ki, hem zahire, hem batına hükmederler. İkincisi, velilerin (tasavvuf ehli) ve âlimlerin siyasetidir ki, sadece batına hükmeder. Üçüncüsü ise, emirlerin (valilerin) siyasetidir, yalnızca zahire hükmeder. Sonuçta siyasetin de temeli, Kur'ân ve Sünnet'in uygulanmasına dayanır. Bu yüzden İslâm'da öngörülen bir yönetim biçimi yoktur.

Geldiğimiz özgürlük ve demokrasi ortamını anlamamız oldukça önemli

Dergide, bir dönem Ribat dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yapmış Veyis Ersöz'le yapılan röportaj, geçmişte yaşanan sıkıntıları ve bugün geldiğimiz özgürlük ve demokrasi ortamını anlamamız açısından oldukça önemli. Ersöz, 1926 Konya-Akören doğumlu. Kur'ân okuma ve öğrenmenin yasak olduğu, Kur'ân-ı Kerim'lerin yakıldığı veya toprağa gömüldüğü, 1930-40 yıllarının baskı ve zulüm dönemini yaşamış. O yıllar, "Kâbe Arabın olsun, Çankaya bize yeter" devletin nakarat söylemidir. Ersöz, 19-20 yaşlarında genç bir öğretmen iken, Kur'ân okumasını, okulun hademesinden öğrenmiştir!

'Kadınların Örtünmesi' yazısına 40 ay hapis

Ribat'taki görevi süresince insanımıza 'ümmet bilinci'ni aşılamak için gayret sarfettiklerini söyleyen Ersöz, tüm olumsuzluklara rağmen bugün geldiğimiz noktanın geçmişte yaşanan sıkıntılarla kıyaslanamayacağını söylüyor. Zira o önemde, tirajı 40 binlere ulaşan dergiyi kapatmak üzere devlet tarafından (DGM) komplo kurulmaya çalışılmış. Ribat bürosunun bilmem kaçıncı aramalarının birinde, PTT'den gelen mektup kümesinin içinden iki mektubu alıp götürmüşler. Birkaç gün sonra da DGM (Devlet Güvenlik Mahkemesi)'nin kim bilir kaçıncı soruşturmalarından birine çağırmışlar Veyis Ersöz'ü. Komplo mektupları karşısında Ersöz, "Devlet olarak bu mektupları yazan kişileri bulup ifadelerini almanız icab eder. Bu iftira ve komplodur!" cevabını vermiş.

Ribat'ın 9-10-11-12. sayılarında "Kadınların Örtünmesi" seri yazılarından sonra başlatılan soruşturmalar neticesinde ise, 23 gün ceza evinde yattıktan sonra 40 ay hapis cezasına çarptırılan Ersöz, cezası paraya çevrilince cezaevinde tekrar yatmaktan kurtulmuş, fakat yazar, bu cezayı çekmek zorunda kalmış.

 

Hüseyin Kahraman yazdı