Çanakkale Savaşı’nı bir İngiliz subaydan okuma hevesiyle aldığım Çanakkale’de Ateş Altında kitabı bana istediğim pek çok şeyi verdi. Anı kitaplarının subjektif yorumları beraberinde getirdiğini kabul etmek gerekiyorsa da günlükler anlık yazıldığı için biraz daha objektif metinler olarak düşünülebilir. Fakat özellikle askerlik konusuyla ilgili yazılarda daha sonradan suç unsuru olabilecek bazı bilgilerin ve gerçeklerin saklanmış olabileceğini hatırda tutmak gerekiyor. Bazen yanlış bir emir ya da öngörü sonucu birlikten kayıplar verilmiş olsa da bunlar anılara ya da günlüklere yansımaz. Herkes kahraman, herkes korkusuz bir asker olarak kendisini tanıtır.
İş Bankası Yayınları'ndan çıkan bu kitapta Çanakkale'de yeni terfi almış bir yüzbaşının anılarını okuyoruz. Kitap aslında 4 bölümden oluşuyor. Çanakkale’den önceki zamanı, Çanakkale’yi, Mısır ve Kuzey Afrika’yı, bir de Filistin’i anlatıyor. Tüm cephelerde bize karşı savaştığını söyleyebiliriz.
Bir İngiliz olan Edward Cadogan, yurtdışı görevini gönüllü olarak kabul ediyor. Bilhassa Çanakkale'yi istemiş değil ama onun şansına ilk olarak Çanakkale çıkıyor. Tarihin gördüğü en kanlı muharebelerden biri olan Çanakkale'den ölmeden çıkmayı da başarıyor. Bunda rütbeli olmasının büyük payı var kanaatimce. Kişilik olarak hareket isteyen ve askeri vazifeleri yerine getirmekten hoşlanan bir görüntü sergiliyor. Cadogan, tertipli, düzenli bir asker. Bu özelliklerine destek olacak şekilde günlüğünü yazıp saklamış ve öyle görünüyor ki kimseye de haber vermemiş. Çatı katında kendisi öldükten 38 sene sonra bir rastlantı sonucu bulunan günlükleri başka bir biçimde açıklamak mümkün değil çünkü.