Adana’ya yolunuz düşerse, iki rekat namaz kılmadan, derince bir nefes almadan, çiçeklerini koklamadan ve Efendimizin (sallallahu aleyhi ve selem) ruhuna Fatiha ikram etmeden dönmemeniz gereken bir yer var: Yeşil Cami.
Bazı insanların adı, bazılarının varlığı, bazılarının eli, o mekânı güzelleştirmeye kâfi gelir. O insanlardan biri Rasulullah Efendimiz, diğeri de Yeşil Cami cemaatinden Muzaffer Amca. İkisinin katkısı da Adana’daki Yeşil Cami’de bir araya geliyor.
Adı ile müsemma
![]() |
Yeşil Cami 1930 yılında yapılmış. O zamandan beri bu kadar yeşil miydi bilmiyoruz ama adı ile müsemma olmuş bir mekân burası. Bahçesi neyse diyebilirsiniz ama bu caminin minaresi de yeşil. Tabii bir yeşillik. Caminin birçok çeşit çiçeği barındıran bahçesi, cami duvarındaki sarmaşıklarla tamamlanıyor. Sarmaşıklar öyle büyümüş ki, minareyi de tamamen kaplamış.
Dünyayla alakanı kesmek mi istiyorsun…
Sardunya, gül, papatya, kadife çiçeği, ortanca, böğürtlen, kaktüs çeşitleri, limon, portakal ağaçları, mango ağacı ilk bakışta tanıdıklarımız. Daha ne güzellikler var. Zaten avlunun arka kısmındaki bölüm, küçük bir fidanlık gibi. Bahçedeki bitkileri kendileri yetiştirip düzenlemesini yapıyorlar. Yapıyorlar dedimse, sadece Muzaffer Amca. Zaten cami derneğinin başkanı. Elinde çapası, toprakla uğraşıyor. Diğer dernek üyeleri de boş durmuyorlar. Cami avlusundaki köşelerine oturmuş, temiz havanın ve gölgenin keyfini sürüyorlar. Ne hoş ki, bu güzel bahçe ve bu ferah avlu dış dünya ile alakanızı hemencecik kesebiliyor.
Adana’da sakal-ı şerif bu camide
Caminin daha da önemli bir özelliği var. Mihrabın sol üst yanındaki sandukada Efendimizin (sallallahu aleyhi ve selem) mübarek sakalı-ı şerifi mevcut. Sakal-ı şerifin muhafazası görevi, caminin derneğine ait. Peki, hepsi İstanbul’da bildiğimiz bu kutlu emanet nasıl olmuş da Adana’ya da nasip olmuş?
Selanikli yüzbaşı getiriyor
Osmanlı birliklerinin kutsal topraklardan çekildiği vakitler… Selanikli bir yüzbaşı, bir daha bu topraklara dönemeyeceğini düşünerek, ‘en azından buradan bir hatıra alayım yanıma’, diyor. Medine’de iki tel sakal-ı şerif temin ederek, onu da yanında getiriyor.
Diğer Selanikliler ile birlikte Adana’ya yerleştiriliyor bu aile. O bölge zamanla köy oluyor: Köprülü Köyü. Bizim Selanikli yüzbaşı mübarek emanetini koruma görevini çocuklarına bırakmış. Çocukları, torunları da Yeşil Cami’nin derneğine…
Yeşil kubbeli Ravza, yemyeşil Yeşil Cami… Salavatlarımız çiçekler gibi rengarenk…
Ancak Sen okursun yüreğimizi!
Sözün burasında Mülazim İdris Sabih Bey'in şiirini okumadan geçmeyelim. Malum, şiir Medine Müdafaası sırasında yazılmıştır.
Dünya ve ahiret Efendimizsin
Bir Ulü'l-emr idin emrine girdik
Ezelden bey'atli hakanımızsın
Az idik sayende murada erdik
Dünya ve ahiret sultanımızsın
Unuttuk İlhan'ı Kara Oğuz'u
İşledik seni göz bebeğimize
Bağışla ey şefi' kusurumuzu
Bin küsür senelik emeğimize
Suçumuz çoksa da sun'umuz yoktur
Şımardık müjde-i sahabetinle
Gönlümüz ganidir, gözümüz toktur
Doyarız bir lokma şefaatinle
Nedense kimseler dinlemez eyvah
O kadar saf olan dileğimizi
Bir ümmi isen de ya Rasulallah
Ancak sen okursun yüreğimizi
Ne kanlar akıttık hep senin için
O Ulu Kitab'ın hakkıçün aziz
Gücümüz erişsin ve erişmesin
Uğrunda her zaman döğüşeceğiz
Yapamaz Ertuğrul Evladı sensiz
Can verir canânı veremez Türkler
Ebedi hadimü'l-Harameyniniz
Ölsek de ravzanı ruhumuz bekler
Rabia Gülcan Kardaş bir daha gidebilsek dedi.