Wonder`deki talebelerin gurbette hamiliğini yapan hasbi hocası Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma 2000 yılından itibaren Wonderli öğrencilerle gurbeti paylaştığı diyarlarda “Evlat ok yaydan çıkmasa menzile varır mıydı?" sözüyle teselli verdi talebelerine, belki kendisi de teselli buldu bu sözle.
10 yıl boyunca, sistemin talebelerinden ayırdığı hocayı, yine aynı sistemin hocalarından ayırdığı başka talebelerle buluşturdu aynı sistem. Bu süre zarfında her hafta düzenli yapılan, Siyer, İslam tarihi, Osmanlı Tarihi ve Osmanlıca dersleriyle kendisinin talebesi olma nimetine eriştik.
Hocasını anlattı
Temmuz 2010`da Türkiye‘ye dönüş yapsa da talebelerinin ısrarlarına dayanamayan ve reddetmenin vebalinden korkan Hocamız, ayda bir kez gelip 3 ders yapmaya devam ederek talebelerini mahrum bırakmadı. Düzenli devam eden Siyer ve İslam tarihi derslerinin yanısıra her ay farklı bir konuda seminerler de 3. dersi oluşturmakta.
Arap Baharı konulu aralık ayı seminerinin ardından ocak ayı konusu “Muhammed Hamidullah" idi ve talebesinden hocasını dinlemek bambaşkaydı.
İhsan Süreyya Hoca, seminere tahtaya şu üç ismi yazarak başladı:
1- Muhammed Hamidullah - Hindistan
2- Muhammed Tayyib Okiç - Bosna
3- Muhammed Tancı - Fas
Bu üç isim, dedi, “Cumhuriyet döneminin İslam eğitimini engellediği zamanda dışarıdan gelerek, Türkiye‘de birçok hocanın yetişmesini sağlamışlardır."
Hocasıyla tanışması Ankara ilahiyata başladığı sene, büyük Hanefi alimi İmam Serahsi`nin 700. ölüm yıldönümü vesilesiyle yapılacak programın afişini görümesiyle başlıyor. Programın konuşmacısı Muhammed Hamidullah.
Sonrasında,1967`de doktora için gittiği Paris`de haftada en az iki kez görüşerek, vefatına kadar hiç kopmayan bir bağ oluşuyor aralarında. Hoca, Amerika'ya, Malezya'ya, Erzurum'a ders vermek için gitse de sürekli mektuplaşarak iletişim ve dersleri devam ediyor.
Hamidullah Hoca Almanca tabir ile bir “Heimatlos„ İngiliz işgaline karşı Hindistan‘da içinde bulunduğu mücadele sonrası idamla yargılanınca, vatanından uzaklaşmak zorunda kalıyor ve yaşamına resmi olarak da “vatansız„ olarak devam ediyor.
Buradan sonrasını biraz da talebesinin dilinden dinleyelim, ona olan özlem ve hayranlığı yazıya aktarılamıyor olsa da.
Muhammed Hamidullah
Hocam prensiplerinden asla taviz vermeyen biriydi, İlim adamını adam yapan özellik de budur. En önemli prensibi randevu vaktinden önce mutlaka o.ada bulunurdu.
İslamı anlatmak için nereye davet edilse giderdi. İhsan Süreyya Hoca şu hatırasını da sözlerine ekledi:
Paris`te haftalık yapılan derslerden birinde, vakit gelmesine rağmen hiçkimse gelmiyor. 1 saate yakın bekledikten sonra İhsan Süreyya Hocamız, erken gelerek yaktığı sobayı müsade isteyerek söndürmek istiyor, Hamidullah Hoca “Burası bir kez kapanırsa bir daha açılmaz, otur karşıma.„ diyerek kendisiyle, bir saat boyunca 500 kişiye dersi anlatır gibi o günkü programını tek talebesiyle bitiriyor.
“Hocam 17 dil bilirdi ve o dilleri gerektiği için öğrenmişti. Hem klasik, hem modern idi. Tefsir kitabı da vardı, tıp kitabı da. Bir gün Türkçeye tercüme etmemi istediği bir makale getirmişti; başlığı “Kristof Kolomb`dan önce Müslümanların Amerikayı keşfi„ idi. Her alanda sayısız makaleleri vardır. Ansiklopedik bir alimdi.„
Rasulullah’ın meslektaşları
Ve kendisinin de bizzat şahit olduğu bir olayı ekleyerek devam ediyor özlem dolu talebe; “Sayısız kitap ve makale yazdı, ama hiç telif almadı.„ Telif teklif edenlere de o miktar oranında kitapların fiyatlarının düşürülüp satılmasını isterdi.
Hamidullah Hoca, Türkiye‘de bir şehre gittiğinde önce müftülük ve İmam Hatip liselerini ziyaret etmek istermiş.
Erzurum İmam Hatip Lisesini ziyaretleri esnasında, Üstadı gören okul müdürü tüm öğrencileri, desten çıkarıp sohbet için topluyor ve İhsan Süreyya Hoca, Hocasının öğrencilere şu hitabını hiç unutmamış: “Çocuklar dünyada da İslam toplumunda da daima din ile uğraşanlar hor görülürler ama şunu asla unutmayın, siz Allah`ın en çok sevdiği insan, Rasulullah`ın meslektaşlarısınız.„
Kaybolan hatıralar
İhsan Süreyya Sırma Hocamızın kuvvetli hafızasını yıllardır bilsek de, üzerinden yıllar geçmiş olayları ve konuşmaları tarihleriyle hatırlıyor olmasına birkez daha hayret ediyoruz.
Malumunuz İhsan Süreyya Hoca, Hamidullah Hoca ile olan yazışmalarından, Hocasının kendisine yazdığı mektuplardan kalanları bir kitap olarak bastırdı. (Bir kısmı kayboluyor, zira 28 Şubat sürecinde evinde yapılan aramalarda birçoğu yok oluyor)
Bu kitabı gösterdikten sonra, Hamidullah Hoca`nın kim olursa olsun, kendisine gelen bir mektuba ince bir kağıt ve sarı bir zarf içinde mutlaka cevap yazdığını ve günde en az 10 mektup yazdığını da ekliyor.
Ademoğullarından birçok kişiyle tanışmış olan İhsan Hocamız, “şimdiye kadar dünyada tanıdığı en nazik insandı„ dediğinde de Hamidullah Hoca ile tanışamadığımıza birkez daha üzülüyoruz.
Akademik hayatında azar işittiği 3 hocasını ve olayı anlatırken, başta saydığı üç ismin dışında Necati Lügal Hocayı da mutlaka tanımamız gerektiğini söyledi. Zira İlahiyat 1. Sınıfta ilk tanışmalarında, 40 sene Berlin Üniversitesinde ders veren ve Şeyhname´yi tercüme eden bu kıymetli hocası isminin nereden geldiğini sorduğunda “ihsan„ kelimesinin Arapça çekimini bilmediği için tokat atmıştı.
Öğrencilerinden sorumlu idi
“Fikir bekçisiydi„ diyor Hocası için. Oryantalist birinin verdiği “İhya„ derslerine devam eden Hamidullah Hocaya dayanamayıp soruyor; “Hocam, Gazaliyi ve İhyayı daha iyi bilmenize rağmen neden geliyorsunuz?„ Her daim kendisini talebelerinden sorumlu hisseden Hamidullah hoca “Sizlerin bekçisiyim, ben oradayken o yanlış bir şey söyleyemez.„ cevabını veriyor.
Bu vesileyle, Sahih-i Buhari`nin henüz Türkçe tercümesinin olmadığı zamanlarda, oryantalistler tarafından 70-80 yıl öncesinde Fransızcaya tercüme edilmiş olduğunu öğreniyoruz. Bu 4 ciltlik tercümeyi tek tek inceleyen Hamidullah Hoca, 1ciltlik hata bulup bunu da 5. Cilt olarak bastırıyor.
Camide sadece Arapça konuşurdu
Hocasının neredeyse bahsettiği tüm prensiplerini kendisi de sahip olan İhsan Hocamızdan, hocasını dinlemeye doyamıyoruz “Dünyada kırdığı tek insan yoktu , boş vakti de hiç yoktu. 100‘lerce insan onun yanında Müslüman oldu.„
Hocasına, çok defa sözlü ve yazılı tecümanlık yapan İhsan Süreyya Sırma Hocamız, Hamidullah Hoca‘nın normalde, Fransızca tercih ettiğini ama camide sadece Arapça konuştuğunu da belirtiyor. İngilizce bilmediğini söyleyen talebelerine hiddetlenip, hemen gidip öğrenmelerini emrettiğini de ekliyor.
Ve konuşmanın sonu biraz daha hüzünlü devam ediyor.
Son zamanlarında Amerika`ya gitmek durumunda kalan Hamidullah Hoca`ya hastalığında da yeğeni Sedide Hanım bakıyordu. İhsan Süreyya Hoca, yılda en az bir kez kendisini görmeye gidiyor ama hastalığının ağırlaştığını öğrenip gittiği son ziyaretinde kendisini tanımıyor, konuşamıyor da yazarak anlaşıyorlar sadece. İsmini yazıyor, tanımıyor, Türkiye yazıyor, hatırlamıyor, Erzurum yazıyor, gülümsüyor Hamidullah Hoca.
Aradan 1 ay geçmiyor ki, 17 Aralık 2002 gecesi evine döndüğü bir Viyana akşamında, bir mail geliyor Amerika`dan. Hamidullah Hoca`nın yeğeni Sedide Hanım “Hocan dünyasını değiştirdi„ diyor mailde. O gece vakti çaresiz, yıllardır kendisiyle hemhal olduğu hocasının cenazesinde bulunamamanın hüznü içinde o gece şu mısraı yazıyor:
“Bana derman olayazdı gurbetin hûn günleri
Akarsa hûn aksın amma bitsin gurbet günleri„
Kıymetli hocamız; Hamidullah Hoca´nın kendisine kulağına küpe yapmasını ısrarla tavsiye ettiği sözü ile hatıralarını sonlandırıyor;
“En günahkar Müslüman kardeşin, kafirden daha yakındır sana. Müslümanlarla değil, sizin karşınızdakilerle uğraşın.„
Yasemin Bozkurt Viyana’dan bildirdi