Dergilerin Yeni Yayın Dönemi Heyecanı
Sonbaharın gelmesiyle dergilerimizde yeni yayın dönemi heyecanı oluyor. Özellikle eylül ve ekim ayları dergilerin hediye promosyonlarına başladıkları, yeni yazar sundukları ve dergideki bazı diğer değişiklikleri gündeme getirdikleri dönemler oluyor. Gönül Dünyanıza Açılan Kapı sloganıyla yola çıkan Yeni Dünya Dergisi de ekim ayında, yüreklerimizi tatlandıran bir Ramazan sonrasında yeni çehresi, yeni duyarlılıkları ve yeni isimleriyle yeni yayın dönemine merhaba diyor.
Yeni Dünya Yücel Çakmaklı’yı anıyor…
Yeni Dünya Dergisinin ekim sayısı kapağı geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz önemli sinema adamımız Yücel Çakmaklı’ya ayrılmış. Serkan Yorgancılar’ın Milli Sinema bağlamında kaleme aldığı Yücel Çakmaklı portresi kapak dosyasındaki ilk yazı.
Mesut Uçakan, Yusuf Kaplan, Osman Sınav, Ahmet Özhan, İhsan Kabil gibi sinema ve sanat adamları “Yücel Çakmaklı” ile ilgili kısa kısa görüşlerini dile getiriyorlar “Ne Dediler” bölümünde. Gerçekten de, Hakan Albayrak‘ın deyimiyle “Bediüzzamanların Süleyman Hilmi Tunahanların başlattığı ihya hareketini beyaz perdeye taşıyan, Necip Fazıl’ın yükselttiği bayrağı sinemanın burcuna diken’’ bir isim Yücel Çakmaklı. Milli Sinema düşüncesinin teorisyeni, uygulayıcısı.
Mahmut Bıyıklı konuşmuştu!
Mahmut Bıyıklı da Seyr FM’deki programında vefatından bir süre önce konuk ettiği Yücel Çakmaklı ile radyo programı için yaptığı oylumlu söyleşinin bir bölümünü dergi okurlarının istifadesine sunuyor.
Çocukluğundan üniversite eğitimine, yönetmen olma düşüncesinin filizlendiği günlerden gazete yazarlığına, Birleşeyen Yollar filminden Kuruluş’a kadar Mahmut Bıyıklı’nın sorularına cevap veren Yücel Çakmaklı’nın yönetmenlik hayatı boyunca unutamadığı, gözlerinin dolduğu bir an da bu söyleşide yer alıyor.
Çakmaklı’nın Duygulandığı An
Tarık Buğra’nın Osmancık adlı romanından sinemaya uyarladığı Kuruluş dizisinin çekimleri sırasında, Osmancık’tan bir göç sahnesinin canlandırılması gerekmektedir. Yazın yaylaya çıkılıp yayla hayatından sonra kışlaya yani Söğüt’e dönülürken bu gidiş ve dönüşlerde zaman zaman diğer aşiret ve boylar bir araya gelerek sohbet ederler ve dolayısıyla güzel bir manzara oluşurmuş. Onların böyle bir araya gelmelerinden Osman Bey’in zihninde bir devlet fikri de doğar.
Aşiret ve boyların oluşturduğu o güzel manzarayı sinemaya nasıl aktaracağını düşünür Yücel Çakmaklı. Romanda yazıldığı gibi o kadar insanı Isparta’nın dağına, Toroslar’ın eteğine nasıl çıkaracağız, o kadar figüranı nasıl bulacağız derken, hoparlörler ile belediyeler ve muhtarlıktan, ilan ile mahalli gazetelerden duyuru yapılır: “Bakın, biz bu sahneleri çekiyoruz. Bu, bu coğrafyanın vatan oluşunun hikayesidir. Gelin, bu göç sahnelerini birlikte canlandıralım. Çoluk çocuk hepiniz, hayvanlarınız, insanlarınız. Çeyiz sandığınızdaki kıyafetlerle gelin o sahneleri canlı bir şekilde yapalım” diye duyuruyorlar. 40-50 kişi kadar kendileri figüran topluyorlar ve dağa çıkıyorlar. Beklerken civar köylerden çoluk çocuk aileler gözyaşları içinde akın akın film setine geliyorlar. Yücel Çakmaklı bu manzarayı görünce, “İşte dedim, bizim milletimiz budur” diyor. Gözleri doluyor Yücel Çakmaklı’nın ve bu hadiseyi ömrü boyunca unutamadığını söylüyor.
Başka Neler Var?
Mahmut Erol Kılıç, Vehbi Vakkasoğlu, Rasim Özdenören, Mustafa Armağan, Hatice Kübra Ergin, Metin Karabaşoğlu, Mehmet Demirci, Murat Yılmaz, Ali Akben, Sefa Saygılı ekim sayısında yer alan isimlerden bazıları. Bunun yanında, Yeni Dünya Dergisi’nin ekim sayısı dikkat ve itinayla muhteva ile bütünleştirilmiş bir görsel aheng ve uyumu bize sunuyor. Yeni yayın dönemiyle birlikte kapı araladığı zenginlikleri geliştireceğe benzeyen Yeni Dünya’da estetik anlamda gösterilen duyarlılık da gözlerden kaçmıyor…
E.Fatih Bilge, duygulandı.
efbilge[a]gmail.com