“Zarif bir kalp taşır kimileri, bilmem anlatabiliyor muyum?
“Canım benim” deyişini duyabiliyorum şu an zarif bir kalbin, Berat Zarifoğlu ablamızın. Bu yazıyı okurken benim yorulduğumu düşünerek bana merhamet edecek, “çok zahmet etmişsin canım benim”, diyecektir. Onun sesiyle bir yandan şükürle, böyle bir yazı yazabilmenin bile bir lütuf olduğunun idrakiyle bir nebze Cahit Zarifoğlu ile hatıralarda yaşama vesilesi olsun diye, elimizden geldiğince, şair diliyle sözü de yormadan, biraz sesli biraz sessiz sohbet diyelim en iyisi Berat Zarifoğlu ile diye… Diye diye…
Sonda söylenecek olanı başta söyleyelim. Edebiyatın cilvesi başkadır. Gerçeğin aslında bir yansıması olmakla beraber gerçeklikten uzaktır, bir o kadar da yakındır. Berat Zarifoğlu ablamız iki mutlu çiftin resmedildiği bir kartpostalı çok beğenerek gösterir eşi Cahit Zarifoğlu’na. Bunun üzerine kartpostalın arkasına Cahit Zarifoğlu, mektup veya hatıra mahiyetinde şunları yazar:
“Berat'e;
Bana soruyorsun şu resimdekiler kim, diye.
Emin ol kim olduklarını çıkaramadım. Görünüşe bakılırsa mutlular. Fakat insanlara tavsiyem şudur ki nasıl “zenginin parası, parasızın çenesini yorarsa”, başkalarının mutlu görünümü, insanı kendi mutlu olma imkânını, kabiliyetini görmekten alıkoymamalı. Filmler, resimler birer hayaldir. Başka insanların dış görünümleri de bizi aldatmasın. İnsan kendi mutlu olma imkânını görebilmeli. Mutluluksa filmlerin, romanların içinde değil, kendi yaşadığımız basit hayatın içindedir. Ve önemli olan yaşanılan “an”dır. Onu ibadet, sabır, anlayış, tevazu ve merhamet ile anlamlı hale getirmek, mutluluğun ta kendisidir. Yoksa deniz kenarında fotoğrafçılar tarafından düzenlenmiş bir mutluluk tablosu sahtedir ve bazı saf kimselerin duygularını istismar etmekten başka bir şey ifade etmez.
Acaba anlatabiliyor muyum?