On İki İimam Hazeratı’nın dokuzuncusu İmam Muhammed Cevad Tâki Hazretleri, devrinin büyük velisi ve ehl-i beyt-i Rasulullah'ın ulularından. Yaşadığı dönemde ve İslam tarihinde “Takî” lakabı ile anılır. Hicretin 195. senesinde Recep ayının onuncu günü vücûd-u şerifleri dünyayı teşrif etmiş. Muhterem peder-i âlileri yoluyla Hz. Hüseyin Efendimizin nesl-i pâkine dayanır şeceresi. Bu sebeple seyyiddir.

Erken denebilecek yaşlarda kapsayıcı bir ilme ve hikmete sahip olmuş. Bunda ceddinin payı olduğu gibi, peder-i âlisi sekizinci İmam Ali Rıza Hazretleri’nin de katkısı büyük. Hz. İmam Ali Rıza'nın âlem-i dünyaya veda etmesinin ardından, on iki imam silsilesinin dokuzuncusu olmuş ve imamlığı, halka önderliği on altı sene iki ay sürmüş.

Melik Me'mun, pederine gösterdiği hürmet gibi İmam Muhammed Tâki Efendimize de büyük saygı ve muhabbetle hizmet etmeye gayret etmiş. Bu gayretin bir neticesi olarak da kızı Ümmü Fadl'ı, İmam Taki Hazretleri’yle evlendirmiş. İmam Muhammed Cevad Takî Efendimizin bu izdivaçtan, Ali Nakî ve Musa isminde iki oğlu ve Fatıma ve Emmâme isminde iki de kızı olmuş.

Yol dar değil; suçlu da değilim

Yanı sıra kendisine hediye olarak her yıl on bin dirhem gönderirmiş. Zira seyyidlere sadaka verilmez. Melik Me'mun'un Hz. İmam Takî'ye muhabbeti, hazret henüz çocuk yaşlarda iken başlar. Bir gün Me'mun ava çıkarken çocukların oynadığı bir sokaktan geçer. O esnada bütün çocuklar kaçışırlar. O çocuklar arasında bulunan Muhammed Cevad Takî Efendimiz ise, bulunduğu yerden ayrılmazlar.

Melik Me'mun kendisinin neden diğer çocuklar gibi kaçmadığını sorar. İmam Takî Efendimiz de, yolun dar olmadığını, o yüzden yoldan çekilmediğini ve kaçmasını gerektiren bir suçunun da bulunmadığını söyler. Yanı sıra Me'mun'un suçsuz kişilerini inciteceğini sanmadığını ifade eder. Me'mun, bu olgun sözler karşısında epey etkilenir ve kimin çocuğu olduğunu sorar. Hz. İmam Ali Rıza'nın oğlu olduğunu öğrenir ve İmam Takî Efendimize çeşitli hediyeler takdim eder. Seyyid ailesinin bir ferdine hizmet etmek şerefine ermesine vesile olduğu için İmam Takî'ye teşekkür eder.

Hz. İmâm-ı Takî, melik Me'mûn vefat edince: "Bizim kurtuluşumuz ise otuz ay sonradır," buyurur. Halife Me'mûn'un vefatından otuz ay sonra zevcesi Ümmü Fadl'ın amcası Halife Mu'tasım ile görüşmek için Bağdat'a gittiği sırada vefat eder. Hicretin 220. senesidir. Mübarek naaş-ı şerifi, muhterem dedesi İmam Musa Kazım Efendimizin kabrinin arkasında bir yere, defnedilir, sırlanır. Allah şefaatlerine Ümmet-i Muhammedi (s.a.s) nail eylesin inşallah.

Cahiller sussaydı, ihtilaf olmazdı

On iki imam silsilesinin dokuzuncusu İmam Muhammed Cevad Takî Efendimizin çağına yaydığı ilim ve hikmetin meyvesi olan nutukları, bugün de yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. İmam Muhammed Cevad Taki Efendimiz şöyle buyurur:

Zulüm yapan, zâlime yardım eden ve bu zulme râzı olan, zalimin ortağıdır. Zalimin adaletle geçen günü, kendisine, mazlumun zulüm gördüğü günden daha ağır gelir. Câhiller çoğaldığı için, âlimler garib oldu. Eğer cahiller susup, konuşmasalardı, insanlar arasında ihtilâf olmazdı.

İhtiyaç sahiplerine iyilik ve yardım yapanlar, bu iyiliğe ihtiyaç sahiplerinden daha çok muhtaçtırlar. Çünkü iyilikleri sebebiyle sevaba ve övgüye kavuşurlar. Her kim iyilik yaparsa başta kendisine iyilik yapmış olur. Kim Allah ü Teâlâ’ya güvenir ve sığınırsa, insanlar kendisine muhtaç olur. Allah ü Teâlâ’dan korkup, haramlardan sakınan kimseyi Allahü Teâlâ insanlara sevdirir.

 

Ahmed Sadreddin yazdı