Hz. Musa İle Yürümek ve Ata Nalı Ters Çakmak, birbirini tamamlayıcı bilgilere sahip iki kitap. Bence Ata Nalı Ters Çakmak’ta verilen sırrı alabilirsek, Hz. Musa İle Yürümek’in anlaşılması biraz daha kolay hale gelecektir.

Kitap, onu elime aldığım anda hikmetlerle dolu olduğunu hissettirdi bana. Nasıl mı? Şöyle; kapağında yazan ismi -okuduğum halde- “Hz. Hızır İle Yürümek” olarak algılıyordum. Bilmem neden ama öyle işte…  Belki de sorusu çok, sabrı az biri olduğum içindir. İhtiyaçtan yani!

Necmettin Şahinler’in İnsan Yayınları’ndan çıkan bu incecik (!) kitapları okudukça kalınlaşıyor. “Bana konsantre ol” diyor kitap. Bu yüzden pek çok başka kitabın aksine, bir fincan çay veya mis kokulu bir kahve bile eşlik edemiyor ona. Unutmadan yazayım; kitaba başlarken ilk yapılması gereken, sayın Necmettin Şahinler’in anne ve babası için birer Fatiha okumak. Çünkü kapağı kaldırdığınızda sizi şu satırlar karşılıyor: “Her geçen gün yokluklarını daha bir derinden hissettiğim sevgili anne ve babama…” Takdim yazısının altında ise merhum Ahmet Yüksel Özemre imzası var. Hocamız nasihat ediyor; “Bu Hikmet’in fehametine yaklaşabilmek için aklı aşan bir sezgi, mutlak bir teslimiyet, özel ve isabetli bir manevi zevk gereklidir…” Bu ifade bende “Lütfen emniyet kemerlerinizi takınız. Uçuş süreniz 135 sayfa” tesiri yaptı.

Sağlık ocağının koridorları Yaşar Teyze’nin heceleyerek okuyan sesiyle çınlıyorduNecmettin Şahinler, Hz. Musa ile Yürümek

Evden çıkarken kitabımı iyi ki çantama koymuşum! Kan verme sırası uzayınca okumaya başladım. Aynı anda üç yaşlı teyze karşı tarafta sohbet ediyorlardı. Biri dayanamadı:

“-Sen ne okup durusun?” (Sen ne okuyup duruyorsun)

“-Kitap teyze”

“-Yasin kitabı mı?”

“-Yok teyzem, kitap işte”

“-Ne çızıktırıp durun, sayfalan altına” (Ne çizip duruyorsun sayfaların altını)

“-:) ”

Numaram yandı. İçeri girerken çantamdan kitabı çıkarıp, babaannemin seksenleri çoktan devirmiş, sevimli ve meraklı arkadaşına uzattım. Kapaktaki Hz. Musa ismini görünce “Ani gızımaaa!” (Kuşadası lisanınca hayret nidası) deyiverdi. Ben koltuğa oturmuş kan verirken, o çoktan kitabı açmış olacak ki, sağlık ocağının koridorları Yaşar Teyze’nin heceleyerek okuyan sesiyle çınlıyordu: “Ha-ki-ka-te  gi-den  yol  kıl-dan  in-ce  kı-lıç-tan  kes-kin-dir  der-ler…” Uzandığım yerde gülmeye başladım. Allah (c.c.) yine dilediği vakitte, dilediği yer ve zamanda, dilediği ağızdan, hakikatine dair sözlerle inletiyordu ortalığı!

“Hızır yaşadı mı” diye tartışmak yerine çağın Hızırlarını aramak gerek

Hz. Musa İle Yürümek, bir “konsantre hakikat bilgisi” kitabı. Size sunulan bu bilgileri sıraya koymaya kalksanız “1-“ der, hepsini o birin yanına yazarsınız. Fakat okuyan herkesin “Seni en çok etkileyen yer neresi?” sorusuna vereceği farklı bir cevabı olacaktır. Mesela ben önce 67. sayfadaki şu cümleyi söylerim: “Tefsir kitaplarında yer alan Hızır’ın hayatta olup olmadığı tartışması yerine Çağın Hızırları’nın nasıl bulunup teşhis edileceği endişesi, hakikati arayanlar için daha önemli olmalıdır.”  Ondan sonra da 131. sayfadan: “Hızır’ı bulmak kolay, Hızır’la yürümekse zordur”  cümlesini... Kendi adıma itiraf ediyorum ki; şayet çağın Hızırlarından bir Hızır bulmuş olmasaydım (o beni bulmuş olmasaydı) ne bu kitapta, ne mushafta, ne kendimde, ne de kâinatta hakikate dair sırlar olduğunu fark edemezdim. Hiç değilse şimdi, anlaşılması gereken bir takım sırların var olduğunu biliyorum.

Hz. Musa İle Yürümek için, bir yönüyle “Kısmî Kehf Suresi tefsiri” diyebiliriz. Sayın Necmettin Şahinler, bu kısmî Kehf Suresi tefsirinin satır aralarına “Hâlâ düşünmeyecek misiniz?” ilahi ikazını ‘yazmadan’ öyle bir zerk etmiş ki, fark etmemek mümkün değil. Kitap, okuyucusuna, “kımılda; ilim sürekli yürümektir” hatırlatmasıyla yol gösteriyor.

Hepimiz bu uyarıları hayatımıza almalıyız. Yaratılıştan gelen farklılıklarımız, her birimizde başka başka metotlarla yolculuk yapma isteği uyandırsa da hedef aynı! Kitap, yürümekten ne anladığımızı mutlaka sorgulamamızı ve neticesinde harekete geçmemizi tavsiye ediyor. İster “Seyyah olup şu âlemi gezerim” diyerek düşelim dere tepe yollara; o diyar senin bu diyar benim yürüyelim… İstersek de olduğumuz yerde, farkındalık gözlüğü takarak, günlük rutinimizi ‘hakikati farketme yürüyüşü’ne çevirelim. Çünkü duyduk ki; bilge kişiler, hakikati aramak için dünyanın öbür ucuna gidenlere bazen “Buyur al”, bazen Necmettin Şahinler, Hz. Musa ile Yürümekde “Çok gelmişsin! Aradığın, yola çıktığın yerdeydi” diyorlarmış. 32. sayfada karşımıza çıkan “Arayıcı gerçekte aranandır ve aranan da arayıcıdır” ifadesi, bu noktaya ilişkin acabalar getiriyor akla. Acaba Hz. Musa, Hızır’a neden ihtiyaç duydu? Acaba ‘nebi’lik ötesinde daha ne arıyordu? Acaba Musa’lık ve Hızır’lık hakikat yolunun “mertebe durakları” olabilir mi? Acaba?.. ‘Acaba’nız ne kadar bol olursa olsun, okudukça hepsine cevap bulacaksınız.

“İki deniz nerede birleşir?”

Kitapta sınamanın, “arayışında kararlı olanlarla, her adımda bir bahane uydurarak geri dönmeye çalışanları birbirinden ayıran ilahi bir eleme” olduğu anlatılıyor. Anladığım kadarıyla bu eleme, Allah’ın kuluna olan merhametinden kaynaklanıyor. Zira asıl yolculuk bu elemeden sonra başlayacak! Kitapta, sonunda “Kendi yerini tanımak” ve “Sabretmeyi bilmek” müjdesi olan “yürüyüş”e özendirme/teşvik var.

Bir gün benim Hızırım da aynı konuyu İstanbul üzerinden işleyerek şöyle sormuştu bana; “İki deniz nerede birleşir?” Doğru cevap; “Cem-ül cem’de Efendim” olacaktı ama benim cevabım; “Yuşa Tepesi’nde, Beykoz’da” olmuştu!!! Bu bir coğrafya sorusu olsaydı tam puanı kapardım ama sorulan, Karadeniz ve Marmara değildi. Hızırım, yolculuğumuzun "kendi yerini tanımak" merhalesinde bana “kendi yerimi”, bu sorusuyla yaptığı gibi nice kereler tanıttı/tanıtmakta. Hal(im) böyleyken, daha bir de sırada “sabretmeyi bilmek” var. Hazreti Musa için zor olan da bu ikincisiydi zaten. Peki, Hz. Musa için daha zor olan, “çağın Musa’ları” için zor olmaz mı?

Henüz Hızır’ını bulmamış olanlara bol ‘acaba’lar hediye edecek

Hz. Musa İle Yürümek, insana Hızır’da olması gereken özellikleri madde madde anlatıyor. Hz. Musa’nın sabır maratonunun, Hızır’ın “ben sana açıklama yapıncaya kadar” ifadesine bağlı olduğunu vurguluyor. Daha neler neler anlatıyor… Bence bu kitap, hacıların el kitabı gibi hakikat yolcularının el kitabı olabilir. Okuyun inşallah. Şüphem yok ki, Hz. Musa İle Yürümek henüz Hızır’ını bulmamış olanlara bol ‘acaba’lar hediye edecektir. Sonra? Sonra illa Hızır bulur sizi! O vakit sorun. Zaten topu topu üç hakkınız var! Sorusuz Hz. Musa; Hz. Musa’sız Hızır olmuyor.

Sonuç olarak şunu söylemek isterim; kitabın kapağını kapattığımda aklım erdiğince Allah’ın (c.c.) Hz. Musa’ya ne kadar merhamet ettiğini düşündüm. Gemi kendi gemisi, çocuk kendi çocuğu olmadığı için… Kim bilir öyle değilken bu kadar zor olan yolculuk, aksi takdirde soru soracak kadar devam edebilir miydi?

Allah (c.c.) “Sırra Vakıfların”, yazmakla vazifeli olanlarının kalemine, anlatmakla vazifeli olanlarının ise nefesine kuvvet versin. Onlara himmeti, bizlere gayreti kolay kılsın.

Zeynep İnan değerlendirdi