Cahit Zarifoğlu’nun şairliğini belki de en güzel özetleyen ifade “şair-i maderzad” ifadesidir. Yani anadan doğma şair. Ölene kadar şair. Bir takım duyarlılıkları  artsa da, bazı temayülleri değişse de değişmeyen özelliği, şairliği…

Onun edebî kimliğinde belirleyici olan her ne kadar şairliği olsa da, Zarifoğlu, edebiyatın farklı alanlarında da kalem oynatmış bir yazardır. Tiyatrodan romana, hikayeye, çocuk masallarına, günlüğe kadar bir çok alanda yazmıştır.

Peki neden bu kadar çok alanda yazmıştır?Çocuklarımızla Atlara Biniyorduk-Zarifoğlu

Zarifoğlu’nun kronolojik biyografisine baktığımızda hayatın tutkularına sığamayan bir yaşam görürürüz. 47 yıllık kısa ömrünün 10 yılını edebiyat fakültesine kayıtlı geçirir. Vekil öğretmenlik yapar, teknik sekreterlik bir gazetede; özel okulda Almanca eğitimi verir, Mavera’yı çıkarırlar, Açı Dergisi tek sayı çıkar vs. Tüm bunlar hayatın her alanında olmak, her alanına yetişmek arzusunun da bir göstergesi olarak görülebilir. Farklı türlerde yazmış olmasını da bununla açıklayabiliriz sanırım. Sonra kendisi farklı alanlarda çalışmanın kendisine çalışma hinterlandı açtığını da söyler. “Değişik konularda çalışmak benim için yenileyici bir tesir yapıyor”, der.

Bitmiş tek romanı Savaş  Ritimleri

Cahit Zarifoğlu’nun elimizde bitmiş olarak tek bir romanı vardır: Savaş Ritimleri. Bugünlerde Beyan Yayınları Zarifoğlu’nun romanlarını yeniden bastı. Romanlarını diyorum; çünkü Zarifoğlu’nun ömrü yetmediği için tamamlayamadığı Anne isimli romanı da bu baskının içinde yer alıyor.

Zarifoğlu’nun Savaş Ritimleri bir duyarlılığın romanıdır. Korku ve Yakarış şiir kitabında birbiri ardına yazılan ve Afgan mücadelesine değinen şiirlerinden sonra Afgan mücadelesine bir çocuğun bakış açısından bakar bu romanda Zarifoğlu. Roman elbette Zarifoğlu’nun şiirlerindeki sanatsal değere ulaşabilmiş değildir ama ondaki üslup sarih Zarifoğlu üslubudur. Zarifoğlu’nun kendisi de bu romanın bir takım eksikliklerinin olduğunu bilmektedir. Kendisiyle yapılan söyleşilerde görürüz bunu. Ama bu romanı yazmaktaki maksat Afgan mücadelesine kendi alanında bir destek vermektir belki de. Ve Zarifoğlu’nun, bu romanıyla ilgili en merak ettiği şey “bir Afgan’ın bu romanı okuduğunda ne hissettiği” düşüncesidir.

Romanlar-ZarifoğluNesir kitapları ayrı bir değerdir

Tabiatı gereği Zarifoğlu, çok satanlar listesinde yer alacak bir yazar değildir. Hamburger kültürüyle beslenen zihinlerin Zarifoğlu’na ayıracakları zamanları ve kalpleri yoktur. Çünkü Zarifoğlu okumak ona hazır olmayı da gerektirir. Bu sebeple Zarifoğlu eserlerinin satış olarak yavaş aktığı söylenebilir. Fakat şöyle de bir durum vardır: Zarifoğlu’na biraz temas etmiş olanlar, neden Zarifoğlu’nun eserlerini bütüncül olarak görememe hatasına düşüyorlar. Bir şiir, bir nesir kitabıyla yetinen okuyucular görüyorum. Bu durum bir yazarla ilgili en yanıltıcı şey değildir de nedir! Çünkü bu durumda o yazarla tam bir ilişkiye girdiğinizi sanıyorsunuz. Halbuki bir yazarın külliyatının küçük bir bölümüyle yetiniyor ve o yazarı sadece elinizdeki o kitaplardan ibaret sanıyorsunuz.

O halde…

Üniversite birinci sınıfta Zarifoğlu’nun çocuk kitaplarını müstakil çocuk kitapları baskısından okuyordum. Ve sanırım fakültede bir çok kişi bunu anlamakta güçlük çekiyordu. Uluorta çocuk kitapları okuyan bir üniversite öğrencisi. Başkalarının elinde Dosto’lar, Fatih’in Divan’ı… Ben de çocuk kitapları… Sonrasında da baştan sona Zarifoğlu’nun tüm kitaplarını bir bir okudum. Şiirler’ini ve Yaşamak’ı sık sık başucu kitabı olarak gördüm ve okudum.

Şimdi diyorum ki; bir yazara eğiliyorken ve hele hele de o yazar Cahit Zarifoğlu gibi kaba sığmayan bir yazarsa onu titizlikle baştan okumalı ve kitapları arasından hiç birini ıskalamamalı.

 

Besim Bal Zarifoğlu külliyatını devirdi