Bilindiği üzere Hazreti Peygamber Efendimiz, hayatı boyunca zamanında insanların anlamlandırmakta zorluk çektiği birçok olay yaşamıştır. Ama bu olaylardan bir tanesi var ki, onu anlamaktan önce ona inanıp inanmamak çetin bir sınav olarak dikilmiştir insanların karşısına. Nasıl ve ne şekilde olduğu ilim erbabınca hâlâ tartışılan bu olay, Mirac'tır. Kelime anlamı olarak merdiven anlamına gelen Mirac, Hazreti Peygambere inanmanın yaman bir şekilde sınandığı en ayırıcı olaylardan bir tanesidir. Mirac olayı duyulduğunda insanlar çeşitli şekillerde davrandı: Kâfirler bu olayla alay ettiler, bazı inananlar inanç konusunda bir iç muhasebe yaşadılar belki; bazıları da Hazreti Ebubekir gibi “O diyorsa doğrudur.” diyerek sadakatın şah örneğini verdi.

Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’e, oradan da bizim kavrayamayacağımız âlemlere yolculuğun adıdır mirac. Ve bir de Hazreti Peygamberin hayatındaki en derin, en güzel, en kutlu yolculuklardan birinin adıdır. Bu yolculuk aynı zamanda biz müminler için de, gönül dünyamızı zengin tutarsak, neler elde edebileceğimize dair bir örnektir.

Mevlid ve miraciyye

Hazreti Peygambere duyulan muhabbet ve onun hayatının tüm insanlara nasıl has bir insan olunacağını gösteren bir mükemmel örnek olması, edebiyatımızda bazı edebi türlerin doğmasına da yol açtı. Bilindiği gibi bu edebiyat türlerinin en yaygını, mevliddir. Her ne kadar şimdi birçoklarınca unutulmuş olsa da, bu türlerden bir tanesi de miraciyyelerdi. Miraciyyeler, yakın zamana kadar hayatımızda neredeyse Mevlid kadar büyük yer tutuyordu. Miraciyyeler bir ara o kadar yaygınlık kazanmıştı ki, ülkemizde Mevlid’den sonra en çok okunan dini edebiyat ürünü halini almışlardı. Miraciyyeler de Mevlid gibi, kendine özgü bir makamda okunuyordu ve okuma anında gerçekleştirilen kendine özgü ritüelleri vardı.

Bursa, Osmanlının kurucu başkenti olmanın kendine verdiği özellikten olsa gerek, birçok kadim geleneği hem başlatan hem de yaşatan bir şehir. Adında bile inanılmaz bir şiiriyet bulunan “Erguvan Bayramı”, ehl-i tarik Müslümanların daha yakın zamana kadar Numaniye Dergah’ından Emir Sultan mevkiine kadar yaptıkları “Alay Yürüyüşü” ve halen her Mirac Kandilinde Mahkeme Camii’nde okutulan Miraciyye…

Bir gelenek nasıl doğdu?

Mevlid dendiğinde akla nasıl Süleyman Çelebi geliyorsa, Miraciyye dendiğinde de akla Kutbun-nâyi Osman Dede’nin yazdığı ‘Miraciyye’ gelmektedir. Rivayet odur ki neyzenlerin kutbu unvanına layık görülen Osman Dede, bin yedi yüzlü yıllarda Üsküdar’daki Nasuhi Dergâhına konuk olur. Dergahta konakladığı o gecelerde -yine rivayet üzre- Miraciyye’nin sözleri Osman Dede’ye ilham olunur ve böylece o muazzam eser birkaç günde kaleme alınır. Kutbun-nayi Osman Dede, yazdığı bu Miraciyye’yi birkaç gün içinde besteler. Kutbun-nayi Osman Dede’nin Miraciyye’si, Berat Kandilinde Dergah’ta okunur ve büyük beğeni kazanır. O tarihten sonra Mirac kandillerinde Miraciyye okumak bir gelenek halini alır.

Safiye Hanım Vakfiyesi

Safiye Hanım, Osmanlının son demlerinde yaşamış gönül ehli bir hanım. O da birçokları gibi dünya varlığını öte dünyaya azık yapmak için vakıf kuranlardan biri. İşte Safiye Hanım, 1888 yılında bir vakıf kurar. Kurmuş olduğu vakfın senedinde, birçok madde yanında “Mevlid, Regaib ve Berat Kandillerinde Mevlid, Kadir gecesi hatm-i şerif, Mirac Kandilinde ise Miraciyye okunsun.” der. Safiye Hanım’ın bu arzusu, uzun yıllar boyunca devam eder ama ülkemizin yaşadığı altüst oluşlar bu vasiyeti de etkiler zamanla. Tüm o mübarek gecelerde yapılan rükünlerden geriye sadece Miraciyye okuma kalır. Halen her sene Mirac Kandili'nin olduğu günün ikindi namazından sonra Bursa’daki Mahkeme Camii'nde Miraciyye okunmaya ve süt dağıtılmaya devam edilmektedir.

Süt dağıtılmasının sebebi, Mirac gecesi Kudüs’te Hazreti Peygambere su, süt ve şarap dolu üç kadehin ikram edilmesi, Hazreti Peygamberin süt dolu kadehi tercih etmesiyle açıklanmaktadır. Bu olay Osman Dedenin Miraciyyesinde,

Bir tabakta geldi üç kase ona

Biri hamr u biri süt biri ma

Dedi Cebrail eyle birin ihtiyar

Böyledir emr-i Hüda ey Bahtiyar

Hikmeten ol suret u mana hüner

Nûş edip kılmadı hamre nazar” beyitleriyle anlatılmaktadır.

Miraciyye ve Safiye Hanım hakkında daha ayrıntılı bilgiye, Prof. Dr. Mustafa Kara’nın Vakıflar Genel Müdürlüğü Bursa Bölge Müdürlüğü Yayınları arasında çıkan “Miraciyye ve Bursalı Safiye Hanım Vakfiyesi” adlı kitabından ulaşılabilir.

 

Ahmet Serin, bir geleneği keyifle hatırlatt