“Bu Ülke” Ruhunu Arıyor
22 Aralık 2008 Pazartesi akşamı CRR salonu çok önemli bir ana şahitlik yaptı. İsmini Oğuz Atay'ın nitelemesiyle alan “Türkiye'nin Ruhu: Cemil Meriç” isimli belgesel galası ve gösterimi, vicdanlarda, idraklerde büyük bir uyanışın kibriti çaktı diyebiliriz.
Türkiye'nin son yarım asrına damgasını vurmuş önemli bir mütefekkir, namuslu bir aydın, fikir çilesini iliklerine kadar duymuş Cemil Meriç, takdire şayan bir belgesele ilk defa böylesine tanıklıklarla konu ve konuk olmuştur.
Program başında kızı Ümit Meriç ve programın fikir babası ve danışmanı Dücane Cündioğlu'nun da ifade ettikleri gibi “Cemil Meriç bir ayna idi. Kim bu aynaya bakarsa kendini, tarihini, kaybettiğini bulacaktı.”
Belgesel yaklaşık 40'ar dakikalık 4 bölüm halinde hazırlanmış. Her bölüm başında çözülmeyi bekleyen bir bilmece ya da bir muammayla süslenen belgesel, Pers İmparatorluğu'ndan, bir Kızılderili reisine ve Kafka'nın Değişim'indeki böcek metaforuna kadar dünya kültür ve irfanının puzzle'ından birkaç parça atıp, bütününü kurmayı izleyicilerden bekledi.
Başlangıcı “insan en değersiz şeyini kaybettiği anda aslında her şeyini kaybettiğini anlar” metaforu idi.
Yapılan ve söylenen Cemil Meriç, bu ülkenin idrakine söylettiğinden farklı değildi. Uyarmak, uyandırmak, ışık yakmak… hep yalnız, hep mustarip, hep bir başınadır Cemil Meriç.
Bu çocukluğundan beri hiç değişmemiştir. O bu yalnızlıkta bir sığınak, güvenli bir liman olarak kitapları bilmiş, kitapları bulmuştur. Yirmi dört yaşına gelip İstanbul Üniversite'sine geldiğinde hocalarının hatasını yüzüne hiç çekinmeden söyleyen bu büyük zekayı fark eden Hocası Sabri Esat Siyavuşgil ona, “evladım senin bu fakülteden alabileceğin bir şey yok” deyivermiştir.
İlk hapse giriş Marksist olduğu yüzündendir. Ve mahkemede korkusuzca “Marksist olduğunu” haykırmıştır. Marksizmi bir sığınak, ezilmişlerin tarafı olarak görmüş, kendisi de bu ezilmişliği ömrünün sonuna kadar yaşayan bir kişi olduğu için ezilmişlerin tarafında saf tutmuştur.
Söylediği bir diğer söz de program sonrası dağıtılan portrenin tarihi ile aynıdır: “Mahkemede Marksist olduğumu haykırdığımda tek bir işçinin bile elini sıkmış değildim!”
İki sınıf: namuslular ve namussuzlar…
Bu ülke yıllarca ruhunu arayıp durdu. Sağcılık, solculuk, ilericilik, gericilik… Bir süre talebeliğini yapmış Ali Bulaç'ın şahitliğine göre Cemil Meriç, şu sözleri serdetmiştir: “Bu ülkede sağcı solcu yok; namuslular ve namussuzlar var. Siz namuslular safında yer almaya çalışın, çünkü sayınız çok fazla olacak” Namuslular ve namussuzlar… Fikrin namusu, değerlerin namusu, bunlara halel getirmemek... Meriç böyle bir ummanın içindeydi.
CRR salonları eminim bizim gibi bu düşünce metaforundan bir silkinişle çıkabilmişlerdir. Program her ne kadar yeterince duyuru, ilan yapılmasa da gerekli ilgiyi alakayı görmüştür diyebiliriz. Cemil Meriç belgeselinin yetmiş kişilik tanık grubu, ailesi ve aynı fikriyatın etrafında hale olmuş Cemil Meriç dostları salonu doldurmuşlardı. Kimler yoktu ki, Başta Meriç ailesi, Dücane Cündioğlu, Nevzat Yalçıntaş, İzzet Tanju, Hilmi Yavuz, Ali Çolak, Merve Kavakçı, Nur Vergin, Ali Erkan Kavaklı, Süleyman Zeki Bağlan, Kenan Işık, Ali Saydam, Cemal Uşşak, Erkan Mutlu, Mehmet Akif Ak, Fırat Kızıltuğ, Murat Salim Tokaç, Mehmet Nuri Yardım, Mehmet Paksu, Şadi Çarsancaklı bizim görebildiğimiz isimler…
"Meriç'in son yayınladığı eser, 'Kültür'den İrfana' yani İrfan, bu topraklar üzerinde varılacak son yer. İrfan demek kendini bilmek demektir. Varıp varacağımız yer kendimizdir. Cemil Meriç de en nihayetinde kendine müteveccihtir.” Belgeselde geçen bu sözler de Cündioğlu'na ait.
Belgeselin son cümlelerinde Cemil Meriç'in sığınılacak muhkem kale olarak “şahsiyetin kalesini, tarihin kalesini” adres göstermesi de çok anlamlıydı.
Onbinlerce sayfayı bulan metinler taranarak yaklaşık iki yılı bulan süreçte belgeselin fikir babası Dücane Cündioğlu Hocamız ve Meriç ailesi büyük bir teşekkürü hak ediyor. Bu belgeselden sonra acaba Dücane Hocamızdan Akif belgeseli istemek hakkımız değil mi, diye de sormadan edemiyorum.
Belgeseli kaçıranlar üzülmesin, TRT 2'de önce 26 Aralık'ta 106 dakikalık bir film daha sonra da dört bölümlük dizi olarak yayımlanacak. Bence “bu ülkenin ruhunu” belgesel vesilesi ile de olsa kaçırmayın derim.
Kâmil Büyüker, belgeseli izlememizi ısrarla tavsiye etti.
Sinema TV Tutkunları için
Belgesel Hakkında Kısa Kısa
Belgesel Fikri Ve Danışmanlık:
Belgesel fikri, Cemil Meriç konulu üç kitaba imza atmış olan gazeteci/yazar Dücane Cündioğlu'nun fikriyle ortaya çıkmıştır.
Cemil Meriç'in kızı (Sosyoloji Profesörü Ümit Meriç) ve oğlunun (araştırmacı/yazar Mahmut Ali Meriç) hemfikir ve destek olmalarıyla yine Dücane Cündioğlu'nun danışmanlığı ışığında projeye başlanmıştır.
Yapım ve Organizasyon:
Projenin yapımcılığını, çok defa program yapımcısı olarak ödül almış olan; Şafak Bakkalbaşıoğlönderliğinde BBO YAPIM üstlendi.
Yönetmenler:
Belgeselin Genel Yönetmenliğini Şafak Bakkalbaşıoğlu, Belegesel Yönetmenliğini ise deneyimli yönetmen Soner Sevgili üstlendi.
Canlandırma ve muamma bölümlerini ise Funda Uluköse çekti.
Senaryo:
Türkiye'nin Ruhu belgeseli, Metin Tavukçuoğlu'nun kalemiyle senaryolaştırıldı.
Müzik:
Filmin Müzikleri, aralarında Kurşun Yarası, Son Osmanlı – Yandım Ali, Elveda Rumeli gibi çalışmaları da bulunan, usta müzisyen Kemal Sahir Gürel ve ekibinin imzasını taşıyor.
Seslendirme:
Filmi, usta oyuncu ve seslendirme sanatçısı Cüneyt Türelin seslendirdi. Cemil Meriç'in sesi ise oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan oldu.
Belgeselin özel bölümlerinden biri olan; Muamma Hikayeler'in anlatıcısı ise birçok dizi ve belgesel çalışmalarından tanıdığımız Erdal Beşikçioğlu.
Görüşmeler:
Cemil Meriç, eserleri ve Türkiye'nin Ruhu konusunda 70 önemli isimle söyleşiler gerçekleştirildi.
Uluslarası Alanda Da Gösterimi İçin:
Uluslararası platformlarda da yer bulabilmesi ve tanıtım görevini yaygın olarak gerçekleştirebilmesi amacıyla, filmin İngilizce altyazılı versiyonu da hazırlanmıştır.
Bu çalışma yurtdışı gösterim ve tanıtma olanaklarının arttırılması açısından önemli bir katkı sağlayacaktır.
Sponsorlar:
Kültür ve Turizm Bakanlığı, yine aynı bakanlığın Sinema ve Telif Eserleri Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Tanıtım Fonu, Albaraka Türk'ün yanı sıra Ümraniye Belediyesi ve Üsküdar Belediyesi projeyi destekledi. KİPTAŞ projeye önemli ölçüde destek verdi. Bilhassa proje ön çalışmalarında ve tanıtımlarda desteği büyüktür.