Dünyanın dört bir ucunda kendi ülkesinden iş, eğitim, hizmet vs. gibi nedenlerden dolayı ayrılmış birçok insan var. Yaşadığı ülkede dil, din, kültür farkından dolayı sıkıntı çeken; vatanına, eşine, dostuna hasret duyan ve yurduna ayak basacağı günü heyecanla bekleyen Türk vatandaşlarına sorduk: “Türkiye’den ayrılalı kaç yıl oluyor? Yurtdışına ne amaçlı gittiniz? Türkiye’de olup da, yaşadığınız yerde olmayan ve ‘Olsa keşke’ dediğiniz şeyler var mı? Neden?”
Aziz Yiğit (Güney Afrika):
Türkiye’den ayrılalı yaklaşık 8 yıl oluyor. Yurt dışına gidiş amacım, öncelikle eğitim ve öğrenim idi. İkincisi ise farklı kültüre sahip insanları tanımak, yurt dışı tecrübesine sahip olabilmek içindi. Elbette Türkiye’de olmayan ve burada olmasını istediğim bir takım şeyler var. Birincisi Türkiye’deki ailemi ve yakın çevremi burada da bulabilmek; ikincisi Türkiye’deki müslüman, yardımsever, inancında şuurlu olan insanların burada ve gittiğim diğer ülkelerde de olmasını isterdim. Tabii doğası yönünden ülkemiz burası ve diğer birçok ülkeden üstün.
Süheyla Öksüz (Danimarka):
Danimarka’ya 70’li yıllarda dedelerim göç etmiş. O yıllardan beri buradayız. Sebep ise malum; işsizlik. Olsa keşke dediğim birçok şey var. Mesela ben ebru ve tezhip sanatına çok ilgi duyan biriyim. Kurslar, dernekler, vakıflar olsa Türkiye’deki gibi… Sosyal bir dayanışma yok. Benim gibi kitap kurtları için kıraathaneler, kütüphaneler açılabilir ve kitap fuarları düzenlenebilir. Avrupa’nın birçok ülkesinde özel Türkçe kitap satan yerler var. Danimarka’da ise Türkçe kitap temin edebileceğim fazla bir yer yok maalesef.
Huriye Karaçalı (Fransa):
Türkiye'den hiç ayrılmadım, Fransa'da doğdum. Yurtdışında olup olmamak aslında benim elimde değil; malum annem babam burada olduğu için Fransa'da yaşıyorum. Genelde herkes Türkiye'de yaşamın çok zor olduğunu iddia ediyor burada ama ben öyle düşünmüyorum. Türkiye'ye gittiğimde genelde aradığım şeyleri buluyorum. Fransa'yı eleştirmemi isteseydin uzunca bir liste çıkartırdım inan ki…
Kenan Çetinkaya (Kazakistan):
16 yıl önce öğretmen olarak geldim. Kaz ve çeçil peynirinin burada da satılmasını isterdim.
Selma Zengin (Hollanda):
Hollanda’da doğdum. Daha iyi bir iş, daha iyi imkânlar için sanırım... Aradığım şey ise ezan sesi ve çay bahçeleri.
Esma Karapınar (Almanya):
Almanya'da doğup büyüdüm; 1989 yılından beri buradayım yani. Babam 1968 yılında; 2. Dünya Savaşı’nın akabinde çalışmak için Almanya'ya geldi. Ben en çok Türkiye'de olmayı istediğim için burada olmasını istediğim bir şey yok.
Âdem Cengiz (İtalya):
6 yıldır İtalya’da yaşıyorum. Türkiye’de mezun olduktan sonra burada yaşayan bir abimiz bana iyi imkânlar sunan bir iş bulunca, buraya taşındım. Maddî yönden Türkiye’de olup da burada olmayan pek bir şey yok. Ama manevî açıdan çok arıyorum Türkiye’yi. Ezan okuyan müezzinin sesini karnı ağrıyan adamın inleme sesine benzeterek alay konusu eden insanlarla aynı ortamda bulunmak gerçekten çok zor.
Mevlûde Yalçın (İngiltere):
Türkiye'den 2001 yılında ayrıldık. Babam burada çalışıyordu ve oturum aldı; bizi de yanına getirdi. Her ne kadar burada yaşamak istemesek de geçim derdi yüzünden katlanıyoruz işte. Oradaki tanıdıklarımızın da burada olmasını isterdik çünkü biz burada çok yalnızlık çekiyoruz. Oradaki huzurun, bol güneşin, komşuların, arkadaşların, insanlığın, orada iyi olan her şeyin burada olmasını isterdik. Burada bu saydıklarım yok denilecek kadar az. Bir de oradaki evimizin burada olmasını isterdim. İstekler bitmez.
Hüseyin Atan (Kore):
Türkiye’den ayrılalı 2 yıl oluyor. Üniversite için geldim ama bazen hata ettiğimi düşünüyorum. Gerçi Kore halkının kültürü bizim kültürümüze çok benziyor. Eğitim yönünden problem yok, gayet memnunum. Ama yemekleri yüzünden birçok kez her şeyi bırakıp Türkiye’ye geri dönmeyi düşündüm. Türk lokantaları da var ama bir öğrenci harçlığının ne kadarını verebilir ki lokantalara? Yani ‘olsa keşke’ dediğim tek şey bedava Türk yemekleri.
Faruk Öztürk (Kazakistan):
Kazakistan’a geleli yaklaşık 11 sene oldu. Babam bir hocası tarafından buraya hizmet için gönderildi. Burada olmayan çok şey var. Bunların başında ezan sesi geliyor. Şehrin sadece belirli yerlerinde bulunan camilerin sesi sadece bulundukları sokağa yetiyor. Ramazan aylarında takvime bakarak oruç açmak gerçekten zorumuza gidiyor. Açıkçası gökdelenlerin yerine minarelerin süslemesini isterdim semayı. Bir de sivil aktivite yok. Gençler okul, ev, disko, kafeler arası mekik dokuyor.
Evet, Türkiye’deki insanların içinde bulundukları güzelliklerin farkına varmaması bu gençlerin yarasını bir kez daha acıtıyor. Türkiye’de yaşayan ve bu serzenişleri okuyan insanlar Türkiye’de sahip oldukları nimetleri bir kez daha düşünsünler ve Allah’a şükretsinler.
Feyza Öztürk Türkiye’nin kıymetini bilmeyenlere seslendi