O bilmediğimiz iplerden, liflerden, sürgünlerden oluşan ruhu sarmalanmış, sarmaşıklaşmış, somutlaşmış da bedene dönüşmüş, o beden üşümemek için sandalyesini güne çekmiş oturuyor. Daha da üşümesin diye o serapa ruhtan oluşan bedene üst üste gömlekler, kazaklar, ceketler giydirmiş. Nereden baksanız bu çağa, hatta bu dünyaya ait değil diyeceğiniz bir insanın gözlerine baktığınızda anlıyorsunuz kendinizi, yerinizi, yurdunuzu. Konutlar, konaklar, saraylar inşa etsek de göçebeliğimizi…
Çayını güneşte demleyenlerden…
Gözlerinde uçsuz bucaksız kervanlar… Kervanbaşı da kervan sonu da kendisi… Yeryüzünün bir yüreğe dar geldiği anları çok yaşamış ki, çelişki değil, bir dağ gibi duruyor oturduğu yerde. Kapanmasa, biri hadi gidelim demese bir milyon yıl kalacakmış gibi orada…
Allah’ın kelimelerine tutunuyor düşmemek için o hiçbirimizin fark etmediği uçurumlardan…
Bir modern zamanlar Musa’sı olup dizelerden kendisine dayanak yapıyor, ucu hayatı yutan modern ejderhaları korkutan bir baston…
Hayalinde güneş gülümseyen 18 yaşında bir kız olup koluna giriyor; kâbusunda güneş, masalların bütün kötü kahramanlarından daha vahşi, her ışığı bir işkence mızrağı…
Önce yazdı, sonra okudu
Yücel Sarıçakmak… 1970 doğumlu olsa da Mozart şiiriyle 1971’li.
Kızılcahamamlı… Yeni Sıla, Mülkiye, Kadın ve Aile, Yedi İklim, İkindi Yazıları, Yeni Dergi, İktibas ve Şizofrengi dergilerinde yazdı.
Sonra yazmayı bıraktı, sadece konuşmaya başladı.
Gün Doğmadan’ı, altısı yazarak 41 kez okudu. Ezberinde. Sezai Bey’in sözlü beratıyla Diriliş Teşkilatının Kızılcahamam sorumlusu…
Erbain’i 37 kez... Ezberinde. 4’ü yazarak… Dostoyevski’nin bütün eserlerini en azı 11 kez olmak üzere, defalarca…
En son gördüğümde Kuran’ın Türkçe mealini okuyordu bir deftere yazarak.
Kayıp kardeşi ile konuşur
Saçları, sakalları, gözleri şizof-rengi.
Her insanın gizli taşıdığı, farkına varamadığı saklı bilgeliler avcısı…
Bir niyet bilir: İyi. Önü, ardı, kötüsü, grisi yok!
Şair…
Kalbin Kayıp Kardeşi tek kitabı… O kayıp kardeşle konuşur, kayıp kardeş de kalbiyle…
Yüzünde bir dağ yükselirken bir dağ yıkılıyor. Yıkılan dağdan yeni bir dağ inşa ediyor gülümsemeyle.
Yüzünde bir ormanda geyikler can çekişirken bir bahçe inşa ediyor öbür yüzüne…
Yüzü kâinatın bütün hâlleri…
Mehmet Aycı tanıştırdı