Akçuraoğlu Yusuf’un “Türkçülük, İslamcılık, Osmanlıcılık” üçlemesini çoğumuz biliriz de, hâlâ canlılığını koruyan söz konusu düşüncelerin evrenine dair enine boyuna konuşacak ne gündelik ne de akademik bir birikimimiz vardır. Osmanlıcımız Osmanlıca bilmez, İslamcımız siyasi mülahazalardan Kur’an’a, sünnete zaman ayıramaz, Türkçümüz ne Dündar Taşer’in adını duymuştur ne de ‘Büyük Türkiyesi’nden haberdardır. Maalesef sağdan soldan, ortadan, ortanın sağından ve solundan herhangi bir dünya görüşüne sahip aşinalarımızın çoğu, sahipliklerini taraftar düzeyinde yürütmektedir. Bu genellemeyi, tanıştığım, karşılaştığım farklı fikir ve düşünceden çoğu kişide üzülerek tecrübe ettim.

Böylesi bir değerlendirmenin fazla olumsuzlayıcı ve ümitsizlik aşılayan bir yanının olduğunu itiraf etmeli. Kaliteli, eli eteği öpülesi Osmanlıcımız, İslamcımız ve Türkçümüz hâlâ var ama Türkiye’deki entelektüel iklimin çoraklığını izah edecek daha kapsayıcı bir açıklama bulamıyorum. Daha dün diyebileceğim kadar yakın bir zamanda Türkçü olduğunu bildiğim bir arkadaşla muhabbet ederken, onun Dündar Taşer’i tanımadığını görünce şaşırdım. Bu ülke toprakları üzerinde yaşayan herkes bu ismi tanımak zorunda değil ama bir Türkçü ya da onların kendileri için kullanmayı tercih ettiği isimle söylersek bir ülkücü Dündar Taşer’i tanımak, okumak ve anlamak zorundadır. Çünkü kendisini var eden unsurlardan, köklerinden haberdar olmayan her düşünce cılızdır ve usul usul yok olmaya yüz tutmuştur.

Kitap yazmadı ama dostları onun fikirlerini bugüne taşımasını bildiDündar Taşer'in Büyük Türkiyesi

“Üç Tarz-ı Siyaset”ten Türkçülük söz konusu olduğunda Ziya Gökalp, Nihal Atsız ya da Alparslan Türkeş’i değil de Dündar Taşer’i bir mihenk taşı olarak öne almamızın sebebi, onun milliyetçilik düşüncesine yerli ve Türkiyeli bir karakter kazandıran fikirleridir. Milliyetçi camia içerisinde Dündar Taşer’in konumu, sol düşünce içerisinde ayrıksı bir yere sahip Kemal Tahir düşüncesinin karşıt ikizi gibidir. Dile getirdiği düşünceler, tanıdığımız milliyetçi kafalardan, normal şartlar altında, duyabileceğimiz tarzda değildir.

Dündar Taşer, belki yaşadığı konsantre yılların katılığından, belki sürgün-gurbet-çile üçgeninde debelenmekten, belki de erken gelen ölümün etkisiyle kitap yazmaya fırsat bulamamış. Onun fikir ve düşüncelerinin çoğunu yakın arkadaşları Erol Güngör ve Ziya Nur Aksun’dan öğreniyoruz. Erol Güngör’ün kitaplarını karıştıranlar Dündar Taşer ismine ve onun düşünce dünyamıza kazandırdığı fikirlere sıklıkla rastlamışlardır. Hatta Dündar Taşer, Güngör’ün Dünden Bugüne Tarih-Kültür-Milliyetçilik adlı eserinin gizli kahramanıdır. Fakat vefalı dostu Ziya Nur Aksun, ölümünden sonra Dündar Taşer’in fikirlerini derleyerek tek bir kitap halinde bizlere sağlıklı bir şekilde ulaşmasını sağlamıştır.

Sonunda fena fi’d-devleye ulaştıran bir zikir idi Dündar Taşer’in sohbetleri

Ziya Nur Aksun’un hazırladığı Dündar Taşer’in Büyük Türkiyesi adlı kitap, insanın zihninde önemli ve bir çırpıda cevabı verilemeyecek sorular uyandıran iddialı bir isme sahip. Bu tamlamanın tamlayan kısmını biliyorsanız eğer, üzerinde herhangi bir yorum yapabilirsiniz (Necip Fazıl’ın Büyük Doğusu gibi) ama hem tamlayan hem de tamlanandan bihaberseniz eğer, zihninizde belirsiz bir şeyler uyanacaktır. Dündar Taşer de kim? Türkiye neden onun ve niçin büyük? Hem Türkiye büyüse ne kadar büyüyebilir, vs. Bu soruların cevabını vermek için kitabı aralamamız gerekiyor.

Dündar Taşer'in Büyük TürkiyesiKitap başından sonuna kadar telafi-i mâ-fât üstüne kurulu. Yani, “nereden geldik nereye gidiyoruz?”, “Hangi tılsımı kaybettik de, bulalım derken kervanı kaçırdık?”, “Diriliş için, yitiğimizi bulmak, teslim ettiklerimizi geri almak, unuttuklarımızı hatırlamak için lazım olan iksir nedir, nerededir?” soruları üstüne akıl yürütmeler ve çare arayışlarını içeriyor.

Kulakları çınlayası Erol Kılınç, sözkonusu kitabın yazımı ve basımı sürecini, kaleme aldığı Damla Damla Yaşadıklarım adlı hatıratında (Ötüken Yay., 2012) anlatmış. Kılınç’ın anlattığına göre, 1972 Haziranından vefat eden Dünadr Bey’in ardından, onun sohbet halkasında bulunanlar sık sık bir araya gelir ve onunla ilgili hatıralarını, onun söylediği şeyleri birbirlerine anlatır, onu yad ederlermiş. Tabii bu sohbetler Ziya Nur Bey de var. İşin güzel tarafı ise Ziya Bey’in, bu sohbetlerden sonra anlatılanları tek tek yazmış. Bir vesileyle bunu öğrenen Erol Kılınç, onun bu notlarının kitap haline getirilmesi gerektiğini söylediğinde Ziya Bey önce nazlanmış ama yayına müsaade etmiş. Ve Dündar Taşer’in Büyük Türkiyesi böyle ortaya çıkmış.

Her ne kadar kitabın ortaya çıkışı rahmetli Dündar Taşer’in vefatından sonraya denk gelse de içeriğin Marmara Kıraathanesi’nde gerçekleşen sohbetlerle önceden oluştuğunu fark etmişsinizdir. Taşer’in, rahmetli Ziya Nur ve gönüldaşlarıyla yaptığı tatlı Marmara muhabbetlerini, zamanın tanıkları, ‘sonunda fena fi’d-devleye ulaştıran bir zikir, bir devlet devranı’ olarak tanımlıyorlar.

Bu arada bahsi geçen Marmara Kraathanesi, kültür ve edebiyat hayatını canlı tutan; önemli adamların buluştuğu ve fikir ortamının aktarımı konusunda önemli bir yer edinmiş Küllük, Çınaraltı gibi kıraathanelerden… Necip Fazıl'dan Sezai Karakoç'a, Erol Güngör’den Muzaffer Ozak Hocaya pek çok erbab-ı sohbetin uğrak yeri olan bu kıraathane üzerine, yakın zamanlarda bir belgesel de çekilmişti.

Cumhuriyet Türkiyesi, ilerlemek için ne haltlar karıştırdı?

Dündar Taşer’in Büyük Türkiyesi kitabına göz attığınızda, tarihin penceresinden geleceği anlamaya çalışan bir çift gözle karşılaşırsınız. Bu gözlerden dökülen anlam, tarihi kronolojik olaylar zinciri olmaktan çıkarıp, onu sosyolojinin arka sokakları haline getiren bir takım dersler ve öğütlere dönüşür. Mesela Taşer’in şu tespiti önemlidir: “Hiç olmayacak şeylerin peşinde koşmakla, bizi biz yapan büyüklerimizi yıkmakla vakit geçirdik. Kıyafetimiz ilerlememize manidir dedik, onu değiştirdik. 72 milleti idare ettiğimiz adil hukukumuz geridir dedik, onu değiştirdik. Başımızdaki serpuş geriliğimizin sebebidir dedik, değiştirdik. Geriliğimiz, anayasamız olmamasındandır dedik, 100 sene onunla uğraştık; hâlâ da uğraşıyoruz. Yazımız ilerlememize manidir, lisanımız terakkiye set çekmektedir dedik, onları değiştirdik. İlerleme için bu haltları karıştıran dünyada bir millet yoktur ve olmamıştır.”Dündar Taşer'in Büyük Türkiyesi

Sözkonusu ‘halt’ları karıştıran milletlerin ilerlediğini de tarihin kaydetmediğini söyleyen Taşer, Japonların, 30 bin hiyerogliften oluşan alfabelerini değiştirme gereği duymadıklarını, Şintoizm diye anılan dinlerinin terakkiye mani olduğunu asla düşünmediklerini ve bu nedenlerle ileri bir seviyeye geldiklerini de ilave eder.

Her biri en az bu kadar çarpıcı pek çok değerli yorum ve yaklaşımın yer aldığı Dündar Taşer’in Büyük Türkiyesi, hangi ideolojik kulvarda olursa olsun kendisini fikir ve düşünceye dost olarak gören herkes için önemli bir eser. Klasik milliyetçi çizginin dışında sayısız akıl yürütmeyi barındıran kitap, duyduğunuz, aşina olduğunuz milliyetçi-mukaddesatçı olarak pazarlanan tezlerin üzerindeki örtüyü kaldırarak aslında ne mal olduklarını gözler önüne seriyor.

Dündar Taşer'in Büyük TürkiyesiDündar Taşer, o Arap gençlere teşekkür etmişti

Demek istediğim şeyi tam olarak ifade eden Dündar Taşer’e ait bir hatıra yer alıyor mesela kitabın 55. sayfasında. Buna göre, Dündar Taşer ve arkadaşalrı bir gün Kent Otel’in kahvesinde oturup konuşurlarken yanlarına kendisini tanıyan 5-6 Arap öğrenci gelir. Ve Taşer’in, kendilerine (yani Araplara) 1. Dünya Savaşı’ndaki isyandan dolayı kızgın olup olmadığını sorarlar. Taşer de kızgın olmadığını ifade eder. Arap öğrenciler şaşırır ve eğer Taşer Araplara kızgınlığını belirtse idi onların da kendisine cevaben Yozgat, Konya, Bolu isyanlarını hatırlatacaklarını ifade ederler. Bunun üzerine Dündar Bey hislenir ve gençlere o Arap gençlere düşüncelerinden dolayı teşekkür eder. Çünkü Taşer’in nazarında bu Arap gençler isyanı bir ‘aile kavgası’ görmüşlerdir ve bu görüş de yüksek bir zihniyetin eseridir.

Bu noktadan bakınca, milliyetçi-ülkücü insanların genelinin Araplara dair bildiği(!) tek şeyin, onların Türkleri ‘sattığı’ yönünde olması garip geliyor. Daha fazlası için, Ötüken Neşriyat’ın ‘Osmanlı Devlet Anlayışı’ alt başlığıyla yeniden okurun istifadesine sunduğu Dündar Taşer’in Büyük Türkiyesini lütfen okuyun.

Zekeriya Şener yazdı