“Müminlerden öyle erler vardır ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirdiler;
kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir,
(onlar) verdikleri sözü hiçbir şekilde değiştirmediler.”[1]
“Allah'a yemin ederim ki, biz köle olmayacağız.”
(Alija İzetbegović'in mezar taşı)
Diyanet'te çalışmaya başlayan ilk insanlardan biriydim. Savaşta asker olarak savaşmadım ama askerlerimizi ziyaret ettim. Onlara moral verdim. Savaş zamanı askerlere dini öğretiyordum. Onlara cesaret veriyordum. Askerlerimize Allah'ın yardım ettiği çok açıktır. Allah, Bedir'deki Müslüman askerlere de yardım etmiştir. Bu olay Enfal sûresinde, “Onların parmaklarının üzerine vurun.”[2] ayeti ile geçmektedir. Bu ayeti aktaracağım olay ile anlayacaksınız. Bedir Savaşı bittikten sonra Allah, Bedir Savaşı'nda görev yapan bütün melekleri, Müslümanlar her nerede savaş yaparlarsa oraya yardıma gitmeleri için görevlendirdi.
1993 ya da 1994 yılında, pek hatırlayamıyorum hangi yılda olduğunu, büyük bir savaş bölgesinde olağanüstü olay çok oldu. Üç belediye birlik olup Müslüman askerlerin üzerine gelmişti. Üç belediyenin olduğu grupta Sırp ve Hırvat askerler vardı. Onlar çok güçlüydüler. Onların çok güçlü silahları vardı. Bu savaşta en önemli bölük Yedinci Müslüman Bölüğü, Müderris Nezim Halilovič'in bölüğüydü. El-Mücahit olarak geçiyorlardı. Savaştan sonra, çok fazla vefat eden düşman askeri vardı. Hâlbuki onların her şeyleri bizimkilerden üstündü. Çekildikleri toprakları Müslümanlar aldı. O cephede savaş bitince düşman askerlerinin çoğunun parmaklarının olmadığı görüldü. Herkes ibret halinde onlara bakıyordu. Bunların parmakları nasıl kesikti? Bu durumu âlimler görmüşler ve Bedir'deki meleklerin yardıma geldiklerini söylemişlerdi. Başka şekilde bu durum açıklanamaz. Yukarıda da söylenildiği gibi; Allah onları Bedir Savaşı zamanından görevlendirmiştir.
Peygamber (sas) Cebrail (as)'a sormuş: “Bedir Savaşı'nda savaşan Ashab ve Savaşa yardım eden melekler hangi derecededirler?’’ Cebrail (as) demiş ki, “Ashab, Müslümanların arasında olan en iyilerdir. Melekler de en seçilmiş meleklerdir.”[3]
Bu olayın açıklamasını Rabbimiz ayet-i kerimesi ile özetliyordu: “O anda Rabbin meleklere şu vahyi veriyordu: “Ben sizinle beraberim. Haydi imanı olanları sağlamlaştırın! Kâfirlerin yüreklerine dehşet bırakacağım, hemen boyunlarının üstüne vurun, vurun onların parmaklarına!”[4]
Alija İzetbegovič’i koruyan bir bölük
Başka bir gazimizin aktardığı olay ayetleri destekler mahiyettedir:
Bu enteresan bir olaydır. Bana bir işarettir. Ben savaştan canlı çıktım. Bazı arkadaşlarım şehit, bazıları gazi oldu. Ben savaş başlamadan önce Eski Yugoslavya Ordusu’nda askerlik yapıyordum. Savaş öncesi Ordu’da Sırp, Hırvat, Boşnak milletleri olarak karışık bulunuyorduk. Bazı kişiler savaş öncesi aynı orduda olup savaşta ayrı düşünce, arkadaşlarıyla savaşmamak için kaçmışlardı. Ben de kaçtım. İtalya’ya, Almanya’ya gittim. Askeri polisler beni sürekli arıyorlardı. Kaçak olmuştum. Bulunursam, mecbur savaşa girecektim. Savaşın ilk günü 6 Nisan 1992’de Bosna’ya geri döndüm. Çetnik [5] kontrollerinden geçtim. Savaşta biz yüz elli kişi kadar bir bölük kurduk. Alija İzetbegovič’i ve onunla çalışanları koruyan bir bölüktük. Yüz elli kişiden küçük bölükler oluşturarak savaştık. Silahlarımız vardı.
Savaşın sonuna kadar korkmadım. Farklı olaylar yaşıyorduk. Nakşi Şeyh Mesud Efendi, savaşa girmeden önce zikir yapardı. Vozuča bölgesi,[6] Sırplardan oluşuyordu. Karadžič [7] şöyle demişti: “Biz Vozuča’da Moskova’yı savunuyoruz.” Bu bölge o kadar önemlidir. Vozuča’yı alsak, bütün Bosna’yı almış sayılırız, demiştir. Vozuča için mücadele olduğu zaman, Sırplar televizyona savaş anını aktarmışlardı. Biz canlı yayından, Sırpların kanalından savaş anını izliyorduk. Sırplar başta yendiklerini söylemişlerdi. Ancak sonradan Sırplar kaçmaya başlamışlardı. Gazeteciler, onlara sordular: “Ne oldu da, kaçmaya başladınız?” Onlar da: “Biz mücadeleyi alıyorduk. Türkler atların üzerinde, ellerinde kılıç ve beyaz kıyafetlerle üzerimize gelmeye başladılar. Biz onlara bir şey yapamıyoruz. Bu yüzden kaçmaya başladık” demişlerdir. Allah bize, meleklerden oluşan askerleri göndermişti. Vozuča o kadar büyük bir bölge idi. Çetnikle, silahla doluydu. Ama Rabbimin izniyle ellerinden düştü. Kırk beş dakikada Vozuča alınmıştı. Öyle bir bölgeyi almak imkânsızdır. Ben tabii ki bu olayı izliyordum. Normal insanlar bunu yapamazdı. [8]
İki olayda görüldüğü gibi; Allah Çanakkale, Bedir, Uhud vb. birçok savaşlara gönderdiği manevi yardımları Bosna Savaşı’na da göndermiştir. İnsanlar müşkül durumda kaldıkları zaman hele bir de mazlum oldukları zaman, Allah vadini her zaman olduğu gibi gerçekleştirmiştir. İnsanoğluna ise: “Amenna ve saddakna” demek düşmektedir.
“Sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için melekleri ile birlikte üzerinize rahmet ve bereket indiren O'dur ve O, müminlere çok merhametlidir.” [9]
Alija İzetbegović: Müslüman olarak kalmaya kararlıyım
Alija İzetbegović: “Ben Müslümanım ve Müslüman olarak kalmaya kararlıyım. Bu hayatımın sonuna kadar böyle devam edecek. Çünkü İslam benim için iyi ve asil olmanın en doğru ifadesidir.” diyerek bizlere; hayatta ne yaşarsak yaşayalım dinimizden dönmememiz gerektiği ve dinimizin gereğince dimdik durmamızın kanıtını bu yaşanılanlarla özetlemektedir.
Bu hatıraları destekleyen başka bir hatırayı da komutanlarımızdan biri aktarmaktadır:
İkinci yaralanmam kafamdan olmuştu. O esnada bir Çetnik (Sırp), Hırvatların tarafına kaçmıştı. Orada da esir olarak Boşnak askerlerimizden olanlar vardı. Çetnik kan içindeydi. Yüzü de kesikti. Korku içindeydi. Yüzünün kesik olması ilginçti. Çetnik asker şöyle dedi: “Topraktan yüz bin kadar kişi çıkıyor ve ateş etmeden, bıçaklarla bizi öldürüyorlardı.” Çetnik bunu dedikten sonra düşündüm. Bizim bu çatışmada siyah kıyafetlerimiz vardı ama yetmiş kişiydik. Çatışmadan sonra baktım bıçak kullanan askerler var mı, diye. Ama askerlerden bıçak kullanan yoktu. Çünkü öyle bir aletimiz yoktu. Biz sıcak savaş aletleri kullanıyorduk. Buradan anlıyoruz ki; bu çatışmada melekler de vardı. Bize yardıma gelmişlerdi. Çünkü delil olarak, bu Çetniğin yüzünün kan içerisinde kesik ve delik olmasıdır. Bu durum sadece bıçakla oluşabilirdi. Allah Boşnak askerleri bu durumlarla kurtarmıştır. Bosna’nın toprakları askersizdi. Sırplar ve Hırvatlar kadar askerimiz ve silahımız yoktu. Bazen sınırlarda beş-altı km’lik yerlerde bile asker bulunduramamıştık. Fakat Çetnikler korkularından dolayı o yerlere yaklaşamamışlardı. [10]
Bu olayları yukarıda da ifade ettiğimiz gibi ancak şu ayetler açıklayabilirdi:
“O vakit siz Rabbinizden yardım diliyordunuz. O da: "Ben işte ardarda bin melekle size yardım ediyorum" diye duanızı kabul buyurmuştu.”[11]
“Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur. O, yaratmada dilediği kadar artırır. Gerçekten Allah her şeye kâdirdir.”[12]
“İnanarak savaştık”
Rabbim kullarını hiçbir zaman yalnız bırakmamıştır. Bu yaşanan örnekler insanın teslimiyetini arttırmaktadır. Boşnak kardeşlerimizle yaptığımız röportajların genelinde ifade ettikleri durum, savaşın başlangıcında hazırlıksız; silahsız savaşa girmek zorunda kalmalarıdır. Ancak, “Savaşı bu şekilde nasıl kazandınız?” diye sorduğumuzda verdikleri cevap insanı teslimiyet abidesi haline getirmektedir: “İman gücümüz ile, inanarak savaştık. Bizim büyük silahlarımız, onlarca tankımız yoktu. Ama Rabbim’e olan inancımız ile bu savaşı Rabbim’in bize galip getireceğini bilerek, teslim olarak yılmadan savaşa koştuk.” Yine Alija İzetbegović’in bu olaylarla ilgili değerli bir ifadesi: “Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler.”
Bosna’nın topraklarında Sarı Saltıkların, Ayvaz Dedelerin, Üryan Dedelerin, kanları dururken nasıl düşerdi ata diyarımız? Rabbim, bu teslim olan yürekleri sahipsiz bırakır mıydı? Bosna ve daha nice teslim şehirler bu iman aşkıyla düşürülemezdi…
Boşa demezlerdi Bosna’da yürürken abdestsiz yürüme, yer gök aşk şehidlerinin kanı ile boyanmıştır. Dört bir taraf şehitlerin mezarı ile kaplıdır.
Selam olsun ecdadımın emaneti, ata diyarımız Bosna’ya!
Topraklarında zikirler oldukça müsterih ol!
Sende gezen âşıklar oldukça düşmezsin Bosna!
Not: Bu hatıralar; Hilal Otyakmaz’ın Avrupa’nın Kudüs’ü Bosna Hersek/ Saraybosna ve Çevresi Savaş Hatıratları kitabından alıntılanmıştır.
Aslı Şimşek
[1] Mümin Suresi-23.
[2] Enfal Suresi-12.
[3] Muharrem Ömergič, 63 ,Sarajevo, Üniversite, Diyanet İşleri Başan Yardımcısı-Emekli.
[4] Enfal Suresi-12.
[5] Sırp milletinden olan ve savaşta kadınlara tecavüz edip, katliam yapan kişilerdir.
[6] Saraybosna sınırları dışında, Bosna-Hersek'in yerleşim birimlerinden birisidir.
[7] Eski Sırp Cumhurbaşkanı’dır.
[8] Senad Mešic, 42, Saraybosna, Antremanlık Okulu, Müdür.
[9] Ahzab Suresi-43.
[10] Nezim Halilovič, 48, Sarajevo, Üniversite, Hac Organizatörü.
[11] Enfal Suresi-9.
[12] Fatır Suresi-1.