Süleyman Nazif için bir anekdot anlatılır. I. Cihan Harbinden sonra Süleyman Nazif, Enver Paşa’nın babasına, “Efendim, sizi bir İngiliz hanımla evlendirmeyi düşünüyorum, ne dersin” demiş. Enver Paşa’nın babası da “Hayrola o da nerden icap etti?” deyince hazırcevap ve nüktedan Nazif, “Bir Türkle evlendin, oğlun Enver doğdu, Devletialiyyeyi batırdı. Bir İngiliz kadınla evlenir de bir oğlun olursa o da İngiltere İmparatorluğunu batırır, böylece hem ödeşmiş hem dünyayı bir beladan kurtarmış oluruz.” demiş.
Bu anekdotu şunun için anlattım. Süleyman Nazif’in öngörüsü için tünelin ucunda bir ışık var gibi. Çünkü Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson bir Osmanlı torunu. Dedesi de Milli Mücadele’ye bir İttihad ve Terakki macerası olarak gördüğü için karşı çıkan Ali Kemâl. Nam-ı diğer Artin Kemal.
Tarihte iki kişiye İngiliz Kemal denmiştir. Birincisi (Ahmet Esat Tomruk’a) iyi ajandır ve “İngiliz Kemal” diye bilinir; diğeri mütareke döneminde İngiliz Mandası’nı savunan ve İngiliz Muhipler Cemiyeti Merkez Kurulu’nda görev alan Ali Kemâl ki İngiliz bundan dolayı kendisine “Artin Kemal” de denmiştir.
Ali Kemâl için genel bir isim verilecekse o da “menfi” (muhalif) olmalıdır. Bu muhalif hareket tarzı ve seciyesi, onun canına mal olmuş ve linç edilerek ölümüne sebebiyet vermiştir.
Ali Kemâl konusunda söz söyleme kudretini ve hakkını nerden buluyorum?
Çünkü hazretin Paris Musâhabeleri adlı kitabını yayına biz hazırladık ve yayımladık (Türk Tarih Kurumu Yayınları-2014).
Mezarı 1950’de tespit edildi
Bu çalışma esnasında Ali Kemâl hakkında ne kadar kitap ve tez yazılmışsa, basında hangi haberler çıkmışsa tamamına yakınını okuma imkânı buldum. Sakallı Nureddin Paşa’nın, Ankara’nın hoşuna gitmek için linç ettirdiği Ali Kemâl, sıradan bir adam değil. Gazeteci. Maarif ve Dâhiliye Nezareti (Bakanlığı) yapmış bir adam. Servet-i Fünûn’a karşı Ahmet Midhat Efendi ve Muallim Naci’nin tarafında yer almıştır. Fransızcasını ilerletmek amacıyla Paris'e gitmiş; Fransa'dan Cenevre'ye geçmiş, Halep'e sürgün edilmiştir. Halep'ten Jön Türklerin aracılığıyla tekrar Paris'e gitmiştir. İkdam gazetesine Paris izlenimlerini anlatan yazılar ve çeviriler göndermiştir.
Ali Kemâl, 5 Kasım'da tutuklanarak Ankara'ya nakledilmek üzere İzmit'e gönderilmiş, kendisine İstiklâl Mahkemesi'ne çıkarılmak için Ankara'ya götürüleceği bildirilmiş, bölge kumandanı Sakallı Nurettin Paşa’ya teslim edilmiştir. Ali Kemâl, Nurettin Paşayla görüştükten sonra karargâhtan çıkarken karargâh önünde bekleyen halk tarafından linç edilmiştir (6 Kasım 1922). Mezar yeri bazı şahitlerin bilgilerine başvurularak 1950 yılında tespit edilmiştir.
Ali Kemâl, biri Türk diğeri İngiliz olmak üzere iki evlilik yapmıştır. Ölen İngiliz eşi Winifred Brun’den iki, Türk eşinden bir çocuğu vardır. Oğlu Zeki Kuneralp, başta Madrid olmak üzere uzun yıllar Türk dışişlerinde diplomat olarak görev yapmıştır.
Biz de Paris Musâhabeleri’ni bastırmak aşamasına geldiğimizde bu ailenin bir ferdi olan Ali Kemâl’in torunu Sinan Kuneralp ile tanışma fırsatı bulduk. Kitap, Sinan Kuneralp’in sahibi olduğu İsis Yayınları tarafından yayımlanacaktı. Ancak ekonomik sorunlar sebebiyle son anda vazgeçildi ve kitabımızı Türk Tarih Kurumu bastı.
Boris Johnson da torunlarından
Bir Safha-i Şebâb, İki Hemşire, Çölde Bir Sergüzeşt, Fetret gibi romanların da yazarı olan Ali Kemâl’in en büyük hayali edebiyatçı olmaktır. Kader onu gazetecilikten siyaset adamlığına, devlet idaresine kadar taşımıştır. Edebiyat, ilim ve fikir adamı olmak istemesine rağmen hâlâ bu payeye erişebilmiş değildir. Cemil Meriç, Paris Musâbeleri için bakın ne diyor?: “Diliyle Ahmet Midhat'a, inançlarıyla Celâl Nuri'yi yakın. (…) Bozgun çağlarının ümitsiz aydını. Karanlık günlerin bu çok alkışlanan, çok sevilen, çok korkulan gazetecisi ne istikbâle inanıyordu ne halkına. Ali Kemâl, ânı yaşayan adamdır. Satılmış mıydı? Hayır. Ali Kemâl, bir neslin günahlarını yüklenen tekedir, belki en büyük suçu: samimiyeti. (…) Fransız devrimini ben de 'Ricâl-i İhtilâl'den heceledim, bütün bir nesil gibi. 'Edebiyât-ı Hakîkîyye Dersleri' çırpıştırılmış bir kitap, ama Türk aydınları Flaubert'le, mektebini o karalamadan öğrendiler. 'Paris Musâhabeleri'ni hâlâ severek okurum."
Bu takdire rağmen Ali Kemâl edebiyat ve dilimize yaptığı hizmetlerle gündeme gelmez. Çünkü o bir “hain”dir.
Ali Kemâl hakkında en detaylı bilgi onun Ömrüm adlı hatıratında vardır ve bu eser Türkiye’nin önemli büyükleçilerinden oğlu Zeki Kuneralp tarafından yayımlanmıştır. Paris Musâhabeleri kitabımızda torun Boris Johnson’dan da bahsettik. Biz kitabı yayına hazırladığımız esnada Londra Belediye Başkanı idi ve The Spectator gazetesinde yayın yönetmenliği yapmıştı. Kitabın girişinde bu bilgileri de paylaştık. Aradan fazla geçmedi, görüyorsunuz Osmanlı torunu Birleşik Krallığa Başbakan oldu. Macron’un önündeki sehpaya ayakkabısının tabanını dikerek gündem oldu.
Küstahlık dededen mi yoksa İngiliz kültüründen mi geçti bilemem. İngilizlerin ne tıynette insanlar olduklarını öğrenmek için Dünyabizim’de yayımladığımız Abdülhak Hamit’in notlarına bakmanızı tavsiye ederim.
Benim esas söylemek istediğim şu:
Boris Johnson bir ara Türkiye’ye de geldi. Kendisine Çankırılı dedesi Ali Kemâl soruldu. O da espri ile soruları geçiştirdi.
Devlet adamlarımız bu tür bilgilerden, kültürel bağlardan yararlanmayı çok sever. Böyle de olmalıdır. İki devlet adamı bir araya geldiğinde öncelikle bu tür bağlantı noktaları bulmaya çalışır.
Boris Johnson’un ailesi medya çevresinde etkin
Basından öğreniyoruz ki Boris Johnson’un ailesi de İngilitere’de yönetim mekanizmasında, iş ve medya çevresinde etkin.
Bu tür manipalüsyonlarda hayli maharet sahibi olduğunu öğrendiğimiz FETÖ bilin ki devrededir. Onlar bu geçmişi Türkiye’nin aleyhine olarak çevirmek isteyeceklerdir. Eğer Türkiye’de 15 Temmuz’da başarılı olsalardı, bu kez kendi işlerine yarayacak şekilde yine Boris ve aile çevresi ile kontakt kuracakları kesin idi.
Acaba diyorum bizim kançıleryamız bu tür ayrıntılı bilgilere sahip mi? Böyle bilgiler bağlantı noktası olarak görülüp değerlendiriliyor mu? Benim Boris Johnson’dan Türkiye’ye bir hayır geleceğine dair ümidim, beklentim yok. Onun, Süleyman Nazif’in beklediği gibi, Britanya İmparatorluğunu batırmasını da beklemiyoruz. (Brexit sonucunu bilmiyoruz daha). Gene de bu tür yayınlar dışişlerinin işine yarar, dışişleri öncelikle kültür işleridir deyip hatırlatalım dedik.
İnsanın zoruna gidiyor. Ben şöyle bir kitabı yayına hazırladım. Bu çalışmalardan yararlanıyor musunuz, demek. Ne yazık ki başkası yapmayınca iş yine size düşüyor. Armudu pişiriyoruz, kişiyi ağacın altına getiriyoruz. Armudun ağza düşecek şekilde, ağzın açılmasını sağlıyoruz.
E, zahmet edin de ağzınıza düşen armudu çiğneyip, yiyin efendiler.
Ne diyoruz?
Ali Kemâl’in Paris Musâhabeleri’ne bir göz atın diyoruz. Kitabın içinde ayrıca Ali Kemâl’in İngiliz eşine ait fotoğraflar da var diyoruz.
Daha ne diyelim?