Geçmişte Brazilya, Astana, Washington D.C. gibi sıfırdan kurulmuş birçok şehir var. Mısır 2015'ten beri Central Park’ının 2 katı büyüklüğünde bir parka, Disneyland’ın 4 katı büyüklüğünde bir tema parkına sahip olacak bir şehir kuruyor. Rusya, Tataristan’da İnnopolis adında bir bilişim kenti kurdu. Bunlar arasında ekolojik şehir, dijital şehir perspektifi bulunanlar var. Dünyada böyle bir trend var. O halde biz de kendi projemizi geliştirebiliriz.
Yeni bir şehirde pozitif bir sosyal çevre oluşturabiliriz. Yüksek mekan kalitesine ulaşabilir, ormanlar ve yeşil alanlar içinde kaliteli konutlar, işyerleri, sosyal alanlar oluşturabiliriz. Bir şehir ideolojisi üzerine düşünebilir, saygının, nezaketin, barışın bu şehrin merkezi bir değeri, bir fikri olmasını destekleyebiliriz. Gelir artışıyla insaniliğin artışı arasında yeterli korelasyon yok. İkisini beraber ele almalıyız. Tabii ki ihracatımız artsın, Türk Lirasının değeri artsın. Peki, hangi siyasal proje insan olarak birbirimize verdiğimiz değeri arttıracak? Bunu araştırmalıyız. Yaşadığımız şehirler ruhlarımıza şekil veriyor. O halde biz bütün anlamlarıyla “çevreyi” özenle oluşturmak zorundayız. Bunu tespit edebiliyorsak önce ekonomi sonra kültür; önce ekonomi sonra çevre diyemeyiz.