Bugünkü yazımız bol “tuzlu” olacağından, tansiyonu olanların dikkatle okuması rica olunur. “Avrat tuz dedi mi ciğeri/yüreği cız der”, “Et kokarsa tuzlanır ya tuz kokarsa ne yapılır?” gibi birçok atasözümüze girmiş olan tuz, eski Türkçe “tūz” sözcüğünden gelmektedir.  

2012’de Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’nce yapılan bir
çalışmaya göre, ülkemizde günlük olarak tüketilen tuzun %55,5’i yemeklere eklenen tuzdan, %31,9’u ekmek tuzundan ve %12.6’sı ise sofra tuzundan alınmaktadır. Tuz, sağlık sorunu olan kişiler için dikkat edilmesi gereken “üç beyaz”dan biri olsa da kararında alındığında yararları oldukça fazla olan bir besin maddesidir. Tuzun (sodyum klorür) yapısını oluşturan sodyum ve klor iyonları, vücuttaki sıvı dengesi ve organ fonksiyonları için gereklidir. Tuz gereğinden az tüketilirse, sinir sistemi ve kas hücreleri olumsuz etkilenebilir, kalp hastalığı ve erken ölüm riski artar.

“Tatsız tuzsuz” bir şey yemek ister misiniz? İstemezsiniz sanırım. Tuz, öncelikle yiyeceklere tat ve lezzet veren temel besin maddesi olarak görülmüştür. “Yemeğin tadı tuzunda, insanın tadı dilinde” atasözü buna vurgu yapar. Arapçadaki güzellik anlamındaki “melahat” ve güzel anlamındaki “melih/meliha” kelimeleri de, “milh-tuz” ile bağlantılı olarak aynı zamanda “tuzlu (melih/meliha)” ve “tuzluluk (melahat)” anlamlarına da gelmektedir. Bu da tuzun, mecazen güzellik ifadesi olarak da kullanılmış olduğunu göstermektedir. Her ne kadar birçok kaynakta “tuzak” kelimesinin kökeninin tam olarak bilinmediği belirtilse de Ziyat Akkoyunlu’ya göre “dur”dan “durak”, “kon”dan “konak”, “saç”tan “saçak”, “baş”dan “başak” türetildiği gibi “tuz”dan da “tuzak” kelimesi türetilmiştir. “Tuz yeri, tuz gibi” manalarına gelen “tuzak” kelimesi, insan ve hayvanları içine çeken “güzellik, cazibe ve tatlılığın” bir göstergesi durumundadır. Bektaşilikte tuz, “denge”yi sembolize eder. “Tuzlu” kelimesi aynı zamanda “pahalı” anlamında da kullanılmaktadır. “Tuzsuz” ise, mecazen “yersiz ve tatsız şakalar yapan” anlamına gelmektedir. Halen Anadolu’da “patavatsız” kişilere “tuzsuz/duzsuz” denmekte, gereksiz ve boş konuşanlara da “duzsuz duzsuz konuşma” uyarısı yapılmaktadır. Tuz, aynı zamanda “vefa bilinci”ni ifade etmekte, iyilikleri görülen kişilere “vefa borcu” için “tuz hakkı” ifadesi kullanılmaktadır.