Murat Menteş ve Samed Karagöz’e acayip kılım! Ne zamandan beri? Klark’ı yayınlamaya başladıkları  günden beri… Ne alaka diyeceksiniz? Alaka şu: O güne kadar televizyon denilen aletle yan yana tesadüfen geliyor ve bir uzlaşı sağlayamadan ayrılıyorken bu program şık duruşuyla beni cumartesi akşamları televizyonun başına kitliyor. Geç vakitlere kadar da ayakta tutuyor, uyku düzenimi bozuyor.

Samed Karagöz - Murat Menteş
Samed Karagöz & urat Menteş

Bu hafta artık bu gidişe son verecek ve Klark’ı izlemeyecektim ki bir de baktım derviş ve devrimci abimiz Hakan Albayrak Klark’a konuk oluyormuş. Dedim bu sefer izlemezsem Klark’ı, çok günah!

Ve oturdum televizyonun başına…  Klark’ı bekliyorum. Geldi. Hem de ne geliş. Murat Menteş papyonu takmış, jilet gibi ceketi giymiş, Samed Karagöz’le karşımızda…  Bu ne hal Murat Abi dedim duymasını istemeyerek sessizce. Bizi bozmasın. Şaka bir yana, yakışmış da Murat Abimize… 

Sonra program Samed Karagöz’ün ifadeleriyle başladı. Kısaca bazı kitaplardan bahsedildi. Mesela Cahit Zarifoğlu’nun “Okuyucularla” kitabından… Yetmedi onlarca da kitap hediye edildi izleyicilere. Ben mi? Maalesef. Bildiğim sorulara tez elden cevap verememiş, bilmediğim sorulara ise PAS yazarak cevap vermiş olduğum için kitap kazanan şanslı ve mutlu Klark izleyicisi olamadım.

 

Hakan Albayrak
Hakan Albayrak

Sözü  Uzatmadan Hakan Albayrak!

Murat Menteş ve Samed Karagöz sözü fazla uzatmadan Hakan Albayrak’ı aldılar stüdyoya. İşte o zaman öğrendik ki Murat Abi, Hakan Albayrak için takmış papyonu. Helal dedik Murat Abimize, yine yaptı Menteşliğini…

Hakan Albayrak ise Murat Zelan’ın emanetini yani “Amerika Diye Bir Yer Yok” kitabını vererek başladı. İlk soru son günlerde herkesin gündemine oturan Türkiye-Suriye arasındaki yakınlaşmaydı. Hakan Albayrak’ın yıllardır dillendirdiği, yazdığı, öngördüğü şeyler hocamız diye bahsettiği Ahmet Davutoğlu’nun dış işleri bakanlığı döneminde gerçekleşiyordu.  Ve Hakan Abimiz kendi eşsiz ifadeleriyle durumu öyle güzel anlatıyordu ki: “Türkiye ve Suriye arasındaki sınırları ben günah olarak algılıyorum.” Ve sonra Murat Menteş’in konuyu daha da açmak için sorduğu “bölgesel bir ittifak niye var” sorusuna verdiği cevap da yine Murat Menteş’in ifadesiyle morartıcıydı: “Türkiye ile Suriye arasında neden sınır var?”

Halifeli günlerin özlemiyle her şeyi süratle yapan, adımlarını bile hızlı atan Hakan Albayrak konuşmasına hızla, bütün bir inancıyla devam ederken Murat Abi bir yerden söze girmeyi başardı ve sanırım tüm izleyicilerin ortak kanaati olan o ifadeyi telaffuz etti: “Biz hipnotize olduk seni dinliyoruz abi.”

Ahmet Davutoğlu
Ahmet Davutoğlu

Gerçekten de hipnotize olmuş  gibi Hakan Albayrak’ı dinliyordum. Çokça ekranlarda görünmeyen bu adamın söyledikleri bizi ilgilendiriyordu. Öyle cümleler kuruyordu ki durup bir kenara kaydetmek ihtiyacında hissediyordum kendimi. “Halkları batılılaştırma çabası da bir soykırımdır,” diyordu. Ya da “Batının gökkuşağına tahammülü yok.” Biz bir yandan Hakan Abimizi dinliyor bir taraftan da bu cümleleri kaydı raptı zapt altına alıyorduk.

Yine bu adam bize Malcolm-x’ten 'rahmetullahi aleyh' diye bahsetmeyi öğretiyordu. Bütün inançlara aynı mesafede değilim ama bizim inancımızda bütün mabetler dokunulmazdır, diyordu. Biz ondan bir metot da öğreniyorduk aynı zamanda.

Konuşma dönüp dolaşmadan bir yere geldi. O kült kitaptan yani Hakan Albayrak kitabından söz etmeye. Bukowski kitabı oluyordu da Hakan Albayrak Kitabı niye olmuyordu? Olmuştu bile. Hakan Albayrak’ın yayınlanacak kitabının ismi belirlenmişti arkadaşları tarafından: Hakan Albayrak Kitabı olarak…

Klark’ta Hakan Albayrak’la sohbet oldukça keyifli ve besleyici olarak üç saati aşkın sürdü. Programın sonuna doğru papyonunu çıkarıp siyah panter penyesini giyen Murat Menteş Hakan Albayrak’a bazı kitaplar, filmler önermesini istedi. Hakan Albayrak ise uykusu da gelmiş olduğu biraz gözden kaçmayarak iki kitap ismi söyledi. Biri Mustafa İslamoğlu’nun gerekçeli Kur’an meali,  diğeri ise Muhammed Esed’İn Mekkeye Giden Yol isimli eseriydi.

Klark, Ümmü Gülsüm’ün o bilindik parçasından bir kesitle, Filistin’i hatırlatarak bitti. Bir daha da sizi izlersem iki olsun diyerek televizyonu kapattım.

 

Besim Bal uykusuz kalarak yazdı!