Ülke Mustafa Aydın kaynıyor; üstelik birkaçı Prof. olmak üzere. Rektör bile var. O zaman Mustafa Aydın’ı nasıl ayıracağız diğerlerinden?
Cemiyetin içine düşmüş, cemaatle büyümüş, toplumsala meftun, derneklerle aydınlatmış kim ise odur Mustafa Aydın. Üniversiteye intisaptan önce de Konya derneklerinde cemiyetin meselelerini dert edinmiş. Aydınlatmak için dershanelerde seminer gönüllüsü olmuş. Bu yüzden Aydın soyadı; hayatıyla müsemma. Bir vaadi andıran konuşmalar onun alamet-i farikası.
Bu tecrübe ile Türkiye’deki üniversite kavramına sığmayan bir ekol. Kendi kendisini aşan bilimsel bir cüssesi var. Sosyolojinin gelenekle bağını güçlendirmiş, tarihî müderris-talip, üstad-tilmiz ilişkisi kurmuş bir hoca o. Öğretmenden farklıdır, öğretim üyesinden. Çünkü onların günü, öğrencisi, okulu olmaz; tilmizi, çağları, ekolü olur.
Bu kadar küçük bünyeden böyle büyük bir sinerji nasıl çıkar? Yoğunlaştırılmış uranyum cevheri gibi. Bitmeyen enerjinin imandan kaynaklanan bir cevheri var; teslim olduğu gerçek, anlattığı doğrulardan büyük. Bundandır yerinde duramaması, emekliliğe rağmen faaliyetlere iştiraki.
Kalabalıklar arasında kaybolacak biri değildir. İlmin ağırlığı göz kamaştırmasın diye dünyada kapladığı alan çok küçük belki de. Mütevazı kişiliği gibi, serçeyi andıran bir vücut. Ruhunda kartallar, turnalar ve Hüma kuşu yuva yapsa da. Bu ihtişam göze batmasın diye azıcık malzemeden mükemmel insan yaratılmasının misalidir.
Diploma ve nota dönüşmüş üniversite ortamında sohbetin çiçeklenmesini sağlayan bahçıvan
Ömrün basamaklarını gençlerle birlikte tırmanan her kimse odur; Mustafa Aydın. Diploma ve nota dönüşmüş üniversite ortamında sohbetin çiçeklenmesini sağlayan bahçıvan o. Fidanların gelişmesine can suyu veren yaklaşım.
Gençlerle heyecanlanan, gülen, ağlayan; öğrencilerinin akademik yükselişlerini gördükçe gönenen, eserleri yayınlandıkça sevinen kimse odur Mustafa Aydın. Selçuk Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü; Konya belki alamet-i farikası. Elbette bununla sınırlı değil. Selçuk Sosyoloji ekol olmuşsa, öğrenci değil tilmiz yetiştirmişse, birkaç bölüme yetecek kadar her biri alanında dikkat çekecek niteliklere sahip hocaları kim yetiştirmiş ise işte o Mustafa Aydın’dır. Bir hoca, yazıp ettikleri kadar yetiştirdikleri ile kalıcı olur.
Söylemden çok eylem Müslümanlığı
Konya-Hadim doğumlu. İlk ve orta öğretimden sonra 1974 yılında Konya Yüksek İslam Enstitüsü’nü bitirdi. Yüksek lisans ve doktorasını Din Sosyolojisi’nde yaptı. Sosyoloji ile dirsek teması bir merakla yöneldi bütün alanlara. Sanat, edebiyat, bilim ve düşünceye olan merak ve açlığı bitmeyen bir arayış Hocamızda.
Hayatı ‘Asr-ı Saadet’e dönmeliyiz’ temel ilkesini dileyerek geçmiştir.Bugünden geriye bütün kazanımları koruyarak ve farklı problem ve bozulmalar doğurmasın diyerek.
Evlidir ama Türkiye ile. Eşi gönül yoldaşıdır. 24 saat Türkiye ile beraber olmaktan yalnız kalmaya, hobi edinmeye, hatta dinlenip eğlenmeye zaman bulamaz hiçbir zaman. Bütün derdi; ‘kalpten ziyade zihni bir kurgu haline getirilen İslam’dır. Anlatmaktan bıkmaz; ‘herkes bilinçlendi fakat uygulama noktasında ciddi problemler var’ der, dolayısı ile Müslümanlığın söylemden çok eyleme dönmesi dileğini dile getirmeyi ihmal etmeyen bir şuur içindedir. Her bir yerde gördüğü ışığa umutla bakan bir iyimserlik karakter olmuştur onda. Her toplantıda hazır, dinleyici veya anlatıcı olması sorun değil. Bitmeyen bir merak duygusu, hayrete eklenmiş. Bu yüzden genç, her zaman dinç.
30 yıl önce, Konya Alaattin’e mücavir odalarda seminer aşk ve heyecanı neyse bugün de aynı. Şevkle dinleyen, coşkuyla anlatan, merhametle konuşan gördüyseniz işte o Mustafa Aydın. Anfide, sınıfta, salonlarda, toplantı ve derneklerde; bulduğu her fırsatta Türkiye’ye olan aşkını anlatan bir şevk içindedir.
Sosyoloji onunla itibar bölümü haline gelmiştir
1976 yılında Selçuk Üniversitesi Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun olmuştur. 1987’de Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi’nde Yüksek Lisans’ını tamamlamış, aynı bilim dalında doktora derecesini 1991’de almıştır. 2010 yılından beri Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanlığı görevini sürdüren Aydın, Din Sosyolojisi, Bilgi Sosyolojisi, Kurumlar sosyolojisi, Siyaset sosyolojisi, Değişim Sosyolojisi, Antropoloji alanları ile ilgilenmektedir. Moderniteye Dışarıdan Bakmak (2009), Gençliğin Dini ve Sosyal Değerleri (2010), Siyasetin Sosyolojisi: Bir Sosyal Kurum Olarak Siyaset (2002), İslam'ın Tarih Sosyolojisi (2001) basılmış kitaplarından bir kaçıdır.
Sosyoloji onunla itibar bölümü haline gelmiştir. Yetiştirdiği tilmizlerin her biri ayrı bir cevher olarak yer almıştır Sosyoloji akademyasında. Ve edebi bilim kamuoyunda. Çünkü Mustafa Aydın bir alanda derinleşmenin aynı zamanda farklı ilgilere yabancılaşmamak olduğunu bilen bir insandır. Bilgide, bilimde yatay genişlemeye inanıyor. Öğrencilere ‘sosyoloji öğrencilerinin çok geniş bir bilgi birikimi ve donanıma ihtiyaçları olduğunu’ söyleyerek derse başlar. Öğrencilerin sosyolojik bakış açısı kazanmaları için çok okumaları gerektiğini öğütler. Aydın, ‘iyi bir sosyolog olabilmek için okumanın kaçınılmaz bir şart olduğunu’ hatırlatır sürekli. Sosyoloji binasına şekil veren mimar, elinde imandan bir şakül, bilimden bir terazi.
Geviş getiren üniversitelerde, sofraya davet eden ikram kazanı gibi. Müfredatın unuttuğu gönül sohbetlerini bilime ekleyen müderris gibi. Dersi sosyoloji değil, kurumlar değil, gelecekten bir müjde gibi.
‘Okul bizim beynimiz değildir.’diyebilen bir hocadır. Kitapların da kendilerine has ömürleri olduğunu ve herkesin/her şeyin kendi döneminde değerlendirilmesinin önemini anlatır ve hep Georges Politzer’in ilköğretim, lise ve sonrası için olmak üzere Marksizmi üç düzeyde anlattığı kitapların örneğini verir. Sosyoloji üçüncü sınıfa gelen her öğrenciyi J. Habermas’ın İdeoloji Olarak Teknik ve Bilim’i anlayıp anlayamadığına göre test eden bir hocadır.
Emeklidir. Emek verdiği için. Emeği boşa gitmeyendir.
Bu da bir okuyuştur.
Mustafa Aydın kitabından.
Mustafa Everdi