Zamanında ya egosu ya da espri anlayışı yüksek birinin söylediği “Birinci belli ikinci kim?” sözü beni her duyduğumda güldürür. Belki sadece beni değil birçoğumuzu da güldürür.
Bu cümlenin altında yatan düşünce bir şeyi başarmış olmak, bir şeyde birinci olmak, en iyi olmak ise eğer bunu biraz konuşalım istiyorum.
Hepimiz en azından bir “aferin” almak, övülmek ya da ilgi çekmek için birileriyle rekabete girmişizdir. Zaten hayatında rekabete girmemiş, bu duyguyu yaşamamış birisi de yoktur sanırım.
Yapılan araştırmalar da bize bunu gösteriyor. Çocuklar 2-3 yaşlarında birbiriyle pek de rekabet etmezken 6-7 yaşlarında ise birbiriyle ciddi şekilde rekabete girmeye başlıyorlarmış. Ee bu durum insanın aklına “Rekabet duygusu doğuştan mıdır? Yoksa sonradan mı kazanılır?” sorusunu da getiriyor.
Yetmeyen başarılar
Gelelim bu rekabet sonucunda elde edilen başarıya. Eğer hep önde olmak bir başarıysa bu başarının bir kere kazanılmış olmasının yeterli olmadığını, rekabet ruhunu bir kere yaşayan kişinin bununla yetinmek istemeyeceğini de deneyimlerimizle artık biliyoruzdur.
O zaman: Hangi başarı tam başarıdır? Neye ulaşırsak bu rekabet sonlanır? En üst hedefe vardığımızı nasıl anlayacağız? gibi sorular da beraberinde geliyor.
Rekabetçi bakış açısında “daha” anlayışı ön plandadır her zaman. Bu da “başarı” durumunu göreceli hale getiriyor. Yani birine göre çok başarılı olan bir kişi, başka birine göre çok da iyi olmayabiliyor. Hal böyle olunca rekabetçi kişilerin her anlarında onları çaba sarf etmeye, “dahası…” olmaya, “en…” olmaya yönelten birileri mutlaka olur. Bu durum zamanla hem beden hem de akıl sağlığı açısından yorucu olmaya başlar. Ne başarılacak işler biter ne rakipler ne de yaptığınızı takdir eden ya da etmeyenler…
Öyleyse bırakalım dışardaki birincileri ikincileri de biz kendi adımıza buna bir çözüm bulalım. Kendi dünümüzle bugünümüz arasındaki olumlu farklara odaklanalım. En büyük rakibimiz olan kendimize odaklanalım.
Şunu bir düşünelim icatlar ve keşifler rekabet ortamında mı ortaya çıktı? Yoksa bunları bulanların merakları, sorgulamaları sonucunda mı?
Herkesin kendini görmek istediği bir yer vardır. Eğer yoksa başkalarının belirlediği kalıplar içinde kendimize yer bulmak için çırpınıp durur ya da o kalıpların “en iyisi” olmak için debeleniriz. Bunların ikisi de olmamak, bize yakışan hayalleri hayatlara çevirmek için, dünkü ben ile bugünkü beni kıyaslayalım.
Bugün yeni bir başlangıç yapalım.
Hafize Bostan Yılmaz
Hüma Dergisi, Sayı: 15