Hazır dünyabizim’de ardı sıra başörtüsüyle ilgili haberler yayınlanıyorken fırsat bu fırsat dedim, son okuduğum kitapla alakalı görüşlerimi sizinle paylaşmak istedim. Zira kitap bütünüyle başörtüsünü anlatıyor. İsmi “Sınırsız Dünyanın Yeni Sınırı Başörtüsü”. Nazife Şişman hakikaten kitabın ismiyle bile çok yerinde bir tespit yapmış. Adeta koskoca dünyada neredeyse her konuda sınırsız özgürlükler tartışılıyorken, başörtüsüne sınırlar koyulmaya uğraşılıyor maalesef.

Onlara da öyle, bize böyle

Nazife Şişman, BaşörtüsüYazarımız, başörtüsü başlığı altında, din eğitiminin küçük yaşta başlaması gerekliliğine dair de çarpıcı ve can alıcı örnekler sunmuş bizlere. Malum, başını örten genç kızların bu başlarını ancak aile baskısıyla örttüklerine dair laik kesimin sürekli dile getirdikleri tespitleri vardır ya, işte bu kanaatlerini işlerine geldiği vakit nasıl görmezlikten geldiklerini ortaya koyuyor, hakikatli örneklerle.

Şöyle ki kitapta; "Tuluyhan Uğurlu (piyano virtüözü) çocukluğunu anlatırken diyor ki; “Ben piyano başında bir çocukluk geçirdim, top oynayamayan, aman düşme elini incitirsin, konserin var, aman yüzme üşütürsün gibi yaklaşımlarla, çocukluğumu yaşayamadım. Çocukluğumdan vazgeçtim, muhteşem bir gençlik yaşadım. Hayat sizden bir şeyler alınca illa ki bir armağan vermek istiyor." “Bu kararlar acaba Tuluyhan Uğurlu’nun özgür iradesiyle vermiş olduğu kararlar mıydı? Özgür karar vermesi için 18 yaşına gelmeyi beklemesi gerekmez miydi?” diye soruyor yazar haklı olarak.

Bale serbest, din yasak

Din eğitimi söz konusu olduğunda, şartlama, beyin yıkama gibi kavramları kullanan zevatın, bir piyano virtüözünün eğitimi ile ilgili aynı sıkı disipline tabi tutulmasına ve çocuğun seçme hakkı gibi bir durum söz konusu olmamasına rağmen benzer bir terminolojiyi kullanmadığı görülüyor. Doğru söze ne denir? En güzelini atalarımız bizlerden çok evvel söylemiş “ağaç yaş iken eğilir” diye. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bale, buz pateni veya herhangi bir spor dalında başarılı insanların yetişmesi için 4-5 yaşlarından itibaren bu işlerle hemhal olmaları, canla başla emek sarf ederek, büyük fedakârlık göstermeleri gerekiyor.

Nazife ŞişmanAnayasal hakkımız engelleniyor

Nedense Türkiye’de çocuklarına din eğitimi aldırmak istemeyenler özgürce konuşuyor. Müfredatta hatırı sayılamayacak yer tutan din dersinden bile rahatsızlık duyanlar var (menfi olanları kastediyorum). Lakin farkında mıyız bilmiyorum ama çocuklarımıza yeterli oranda dini eğitim aldırabileceğimiz bir kurum yok maalesef. Sorarsanız, bu bizim anayasal hakkımız. Ya para vererek, en fazla 1-2 sene dini eğitim veren anaokullarına göndereceğiz –maddi gücümüz yetiyorsa tabiî ki- ya da yazları yaz kurslarına. Elbette yine para vererek. Tabi, onlar da düzgün, nitelikli, düşünülüp, tartılıp uygulanan programlar olsa içim yanmayacak. Alelacele hazırlanmış, paket programlar gibi günü kurtarıyor ancak. Pek fazla kalıcılığı yok hâsılı kelam.

Hakkımızı istiyoruz

Niye ilkokul birden itibaren çocuklar okullarda diğer eğitimleriyle birlikte dini eğitim de alamasın? Niye niye? Bunun kime ne zararı var? Dinin, ayrıştırıcı değil bilakis birleştirici olduğunu ne zaman anlayacaklar. Artık yeter! Çocuklarımızın hayatında bulabildiğimiz her boşluğa dini sıkıştırmak değil, istediğimiz yerde, dilediğimiz vakitte dinimizi yaşamak istiyoruz. Yani hakkımızı!..

 

Fatma Kebire Gündüz Karaaslan, sınırsız dini eğitim arzusuyla yazdı