Kültür ve sanat dünyasının nabzını tutan dunyabizim.com internet sitesi, Dünyabizim Buluşmaları'nın ikincisinde bu kez sinemayı konu edindi. Bahçelievler Necip Fazıl Kültür Merkezi'nde 25 Kasım Salı günü gerçekleştirilen etkinlikte, sinemanın dünü ve bugünü tüm yönleriyle ele alındı. dunyabizim.com'da da canlı olarak yayınlanan panelde, Yeşilçam anlatı tekniğiyle günümüz film dili arasında karşılaştırmalar yapıldı. Festival filmlerinin izleyiciyle buluşmasıyla ilgili sorunların da tartışıldığı panelin moderatörlüğünü yazar ve senarist Tarık Tufan üstlendi.

Tarık Tufan, Türk sinemasıyla alakalı şu ifadeleri kullandı: “Bugün sinema özellikle 90'lı yıllardan sonra başka anlatım dillerine de açık bir alana dönüştü. Özellikle bireysel öykülerin anlatıldığı, fakat bizim o klasik Yeşilçam döneminde gördüğümüz mutlak iyi - mutlak kötü çatışmalardan değil, bireyin kendi içindeki çatışmaları, hayatın bütünüyle, kendisiyle çatışmalarını anlatan hikâyeler ortaya çıktı. Bu anlatım festivallerde, özellikle Avrupa festivallerinde karşılık buldu.”

Keskin bir ideolojik refleks hakimdi sinemamızın diline

Panelde söz alanlardan biri de Altın Koza Film Festivali'nde en iyi film ödülünü kazanan “Sonbahar”ın yapımcısı Serkan Acar'dı. Acar konuşmasında, yeni Türkiye sineması tanımına vurgu yaptı. Acar, şöyle konuştu: “Aslında Türkiye sineması diye bir şey tarif edeceksek ben bunu Yeşilçam anlatısı olarak ele almak gerektiğini düşünüyorum. 1920'lerden 1950'lere kadar tiyatrocular dönemi var Muhsin Ertuğrul'un başını çektiği. Bunu yıkmaya çalışan bazı örnekler olmuştur. Metin Erksan'ın bazı filmleri, Lütfi Akad'ın ciddi çabaları, yetmişli yıllarda Yılmaz Güney diye ortaya çıkan yeni Türkiye sineması. Ama yine de hepsi o gelenekten beslenmişlerdir. O geleneğin izini sürmüşlerdir.”

Türk sinemasının 90'lı yıllarda yaşadığı dönüşüm de panelde ele alınan konular arasındaydı. Sinema yazarı Hasanali Yıldırım, konuşmasında bu dönüşüme değindi. Yıldırım şunları söyledi: “90'larda işin rengi tam anlamıyla değişiyor. Malum Türkiye'de belki siyasi problemlerimiz, tarihi, edebi problemlerimiz, düşünsel problemlerimiz hâlâ devam ediyor. Ama Türkiye'de artık belli oturmuş izleyici kitlesi var. Bu izleyici kitlesi yalnızca Amerikan filmleri izlemiyor. Avrupa filmlerini de izliyor. İnternet, dvd'nin girişi gibi, sinemayı ciddiye alan insanların önünde sinemayı ciddiye almalarını sağlayacak çok sayıda ürün var.”

Sinema eleştirmeni Murat Işık ise Türk sinemasının yaşamış olduğu dönüşümle alakalı şu sözleri sarf etti: “Türk sinemasının bence en belirgin özelliği ilk dönemlerde, son 15-20 yılı kastetmiyorum, keskin bir ideolojik refleksle hareket etmesidir. Bu da sinemanın diline oldukça yansımıştır.”

Dünyabizim Buluşmaları'nın üçüncüsü, 'Geleneksel Sanatlarda Usta-Çırak İlişkisi ve İcazet Müessesesi' temasıyla Aralık ayında yine Bahçelievler Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek.



Ayşe Gülgün Sonuşen haber verdi