UMHD (Uluslararası Mülteci Hakları Derneği) bir ilke daha imza attı. “Sınırsız Şenlik” ismiyle geçen yaz Suriye’deki mazlum çocuklara 10 gün boyunca etkinlik düzenleyen ekip bu kez Arakanlı muhacir çocuklar için Bangladeş’teydi.

24-27 Nisan arasında 4 gün süren etkinlikte, savaş, tehcir ve fakirliğin acılarıyla büyüyen çocuklar bulundukları halden kısa bir müddet de olsa sıyrılıp çok uzak bir coğrafya olan Türkiye’den gelen abi-ablalarıyla kucaklaştılar.

75 yıllık zulüm tarihi

Arakan, Myanmar Cumhuriyeti’nin 7 eyaletinden biri. Bölgedeki yaklaşık 3 milyon 200 binlik nüfusun yüzde 35’ini Müslüman Rohingyalar oluşturuyor. Lakin Müslümanlar ne yazık ki Myanmar’da 1940’lardan bu yana sürekli baskı ve şiddet görüyorlar. Saldırıların temel sebebi, bölgedeki Budist anlayışın ciddi manada İslam düşmanı olması. ‘42-‘84 yılları arasında; 200 bin civarı Müslümanın devlet eliyle öldürüldüğü tahmin ediliyor. Ülkede saygı gören Aşin Wirathu’nun kurduğu İslamofobik 969 hareketinin etkisiyle Müslümanların diğer etnik gruplardan gördüğü tacizler ve nefret de cabası.

İlk büyük göç hareketi ise ‘92 yılında gerçekleşmiş. Yaklaşık 200 bin Rohingya, sınır komşuları Bangladeş’e geçmiş. Sonraki yıllarda da periyodik olarak devam eden bu hicretlerin en büyüklerinden biri yakın zamanda vuku buldu.

Ancak Arakanlı müslümanların sıkıntısı göçmekle bitmiyor. Zira sınır komşuları olan Bangladeş de dünyanın en fakir ülkelerinden biri ve daracık bir alanda çok yüksek bir nüfusu barındırıyor. Ülkemizin İç Anadolu bölgesi kadarlık bir yüzölçümüne sahip ülkede tam 170 milyon insan yaşıyor ve kişi başına düşen milli gelir oldukça düşük.

Bu neviden sorunlar sebebiyle Arakanlılar için sağlanabilecek imkânlar da çok kısıtlı kalıyor.

Elektriksiz ve susuz köyler

Etkinlik için İstanbul’dan binlerce kilometre uzakta olan başkent Dakka’ya varıyoruz. Oradan 1 saatlik uçuşla muhacirlerin yerleştirildiği Chittagong bölgesindeki Cox’s Bazar kentine varıyoruz.

Sabah şenlik için köylere gitme vakti geliyor. Trafik inanılmaz karışık. Şerit, tabela yahut ışık gibi kavramların bulunmadığı dar asfaltta yaptığımız tehlikeli ve yorucu bir yolculuktan sonra yavaş yavaş köylere yaklaşıyoruz. İHH’nın Bangladeş’teki partner kuruluşu olan SKB’nin (Small Kindness Bangladesh) görevlileri bize mihmandarlık ediyor.

Havada 30 dereceyi aşan inanılmaz bir sıcak ve hemen şehrin kıyısındaki Hint okyanusundan kaynaklı dayanılmaz bir nem var. Etrafta çeşitli ağaçlar, pirinç tarlaları. Yöreye has cinslerde keçiler, sığırlar… Bambu ağaçlarından yapılmış derme çatma evler, bakkal ve mescit.

Köyde elektrik ve şebeke suyu yok. Su ihtiyaçlarını kuyulardan temin ediyorlar. Herhangi bir soğutucu sistem çalıştırmak mümkün olmadığından evlerin içi de dahil olmak üzere her yer inanılmaz sıcak. İçecek soğuk su dahi bulunamıyor.

Türkiye ağır yüktür

İnsanların yüzlerine bakıyorum. Ne yazık ki pek çoğunun çehresine ümitsizlik yerleşmiş. Zaten coğrafi şartlar sebebiyle gayret göstermenin oldukça zor olduğu topraklar; önce müstemlekecilerin, sonra da İslam düşmanlarının talanına maruz kalınca iyiden iyiye sinmiş Müslümanlar.

Ufak çocuklar anadan üryan vaziyette etrafta geziniyorlar. Etraf kesinlikle temiz değil, kanalizasyon sistemi yok, etrafa kesif bir koku hakim.

Köyün civarına gelip merkezler kuran Batılı misyoner kuruluşların tabelalarını görüyorum her yerde. Küffarın bu azmi canımı sıksa da muhacirlere ev inşa etmek için kamyon kamyon taşınan bambu kütüklerinin İHH başta olmak üzere muhtelif Türk STK’lar tarafından finanse edildiğini öğrenince bir parça olsun içim rahatlıyor. Köyün içlerine gidip mesciddeki hasırların dahi İHH tarafından verildiğini görünce içim bir tuhaf oluyor, Türkiye’nin yükü çatırdatıyor kemiklerimi. Daha yapılacak ne kadar çok iş olduğunu acıyla idrak ediyorum.

Çocuklar sevindikçe biz de seviniyoruz

Bizi okul olarak kullandıkları bambu kütüklerinden yapılma bir yere buyur ediyorlar. Çocuklar ellerinde çiçeklerle karşılıyor. Çocukların yüzlerindeki bakışları görünce teptiğimiz onca yolun yorgunluğu uçup gidiveriyor.

İşe koyuluyoruz. Meraklı, lakin çekingen gözlerle seyrediyor bizi çocuklar. Ve inanılmaz bir disiplin içindeler. Hiçbiri yerinden zıplayıp sahneye atlamıyor, elinize sarılıp bir şeyler için ağlamıyor, yahut birbiriyle kavga etmiyor. Yaşananların etkisi midir, yahut Rohingyaların mizacı mı böyledir bilemiyoruz, lakin bariz bir çekingenlik hali hâkim çocuklarda.

Yavaş yavaş oyunları başlatıyoruz. İlgi çekici deneyler, sihirbazlık numaraları, eğlenceli yarışmalar ve hareketli danslarla sürüyor program. Çocuklar sevindikçe biz de seviniyoruz.

Kısa bir müddet de olsa köyün ve yaşananların boğuculuğundan sıyrılıyor çocuklar. Mesrur yüzler eşliğinde hediye oyuncaklarını da dağıttıktan sonra aynı gösteriyi başka bir gruba daha yapmak için ayrılıyoruz.

Yaralar derin

“Sınırsız Şenlik Arakan”, 3 gün sürdü, tam 6 farklı okulda gerçekleştirildi, 2000’in üzerinde çocuğa ulaştı. Sınırın bu kadar uzağında, dilleri ve kültürleri hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimiz bu insanlara hizmet götürmek oldukça zorlu bir süreçti. Umarım ardımızda daima hatırlanacak güzel hatıralar bırakabilmiş, bir çocuk dahi olsa kalbine dokunmayı başarabilmişizdir.

Uzak bir coğrafya, şartlar sert. Ancak biz de gayret etmezsek kimse bu Müslümanların sesini duymayacak. İnşallah Rabbimiz bu hizmetlerin daha da artması ve kalite açısından da zenginleşmesi için Türkiye’ye birlik, dirlik ve kuvvet verir. Bu oldukça derin yaraların kapanması için daha çok uğraşmamız gerekiyor zira.  

Allah başta UMHD Başkanı Uğur Yıldırım, UMHD Sosyal Çalışmalar K. Başkanı Sümeyye Nur Düzcan, SKB vazifelileri başta olmak üzere emeği geçen herkesten razı olsun.

Ayrıca İHH’ya ve bölgedeki sorumlusu Abdulhakim Mahmout’a yardımlarından ötürü teşekkürler.       

  

Fatih Alibaz